14 Ağustos 2025

Trafik Kitaplığı

Claude Serres - Fransa

Trafik Kitaplığı 13 Yaşında!

Zonguldak’ta 26 yıldır kültür sanat ortamı sunan Sergi Odası 2012’de Karayolu Trafiği Can Güvenliği Kitaplığı oluşturdu. Sonrasında trafik cinayetlerine karşı sanatı yardıma çağırdı ve “Hayatımız Trafik” başlığı altında bir dizi kültür-sanat programı hazırladı. Program aynı zamanda sanatçılara, akademisyenlere, gazetecilere trafik kazalarında yaşanan acılara dikkat çekmeleri için bir çağrı niteliği taşıdı.

Konusunda güncelliğini korumasıyla ülkemizde tek olma özelliğini taşıyan Kitaplık; kitap, dergi, fotoğraf, DVD film, gazete kesikleri, afiş ve farklı konulardaki sergi paketlerinden (kitap kapakları, karikatür, fotoğraf) oluşuyor.
Claude Serres - Fransa
İlk kez 2012 yılında Zonguldak'ta Sergi Odası tarafından düzenlenen "Hayatımız Trafik" Etkinlikleri "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" çalışmalarının paralelinde yapıldı. Dünyada her yıl Kasım ayının üçüncü pazarı gerçekleşen "Trafik Mağdurlarını Anma Günü" 1993'den bu yana Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu (FEVR) tarafından düzenleniyor.

Federasyonun bir açıklamasında, Avrupa'da her yıl 15 yaş altında bulunan 1100 çocuğun trafik kazalarında hayatını kaybettiği, 100 bin çocuğun ise ciddi bir şekilde yaralandığı belirtildi. Yine bu açıklamaya göre Dünyada trafik kazalarında ölen 1 milyon 300 bin insanın beşte birinin yaşı 15'in altında çocuklar. Federasyon bu açıklamayı 14 Mart 2012'de İsviçre'de meydana gelen ve 22'si çocuk 28 kişinin ölümüne yol açan trafik kazasından sonra yaptı.

Kitaplığın kurucusu, fotoğrafçı Ibrahim Akyürek; kültür, sanat ve bilim çevresinin onlarca değerini karayolunda yitirmesine karşın yollarda işlenen cinayetlerin yazıya, araştırmaya, belgesele konu olmasındaki kaygı veren yetersizliğe dikkat çekiyor.

12 Ağustos 2025

Microsoft

      
 

Hollanda’da İsrail’e tepki: 
Microsoft işgal edildi 

06 Ağustos 2025

Sinema

   

Fotoğraf Sergisi / Soğuksu Sahaf

"Yönetenler için de kullanışlıdır canavar: Trafiğin sorumlusu bir türlü alt edilemeyen “Canavar”dır! Düşmanlar birer canavara dönüştürülür, uluslar şehitler üzerine yükseltilir. Açıktır ki canavarların ve ölülerin politik güçleri vardır." Mark Neocleous

03 Ağustos 2025

Futbol mafyası

 

‘Cennet’ gibi lig

Her ne kadar profesyonel futbolculardan alınacak vergi oranları yüzde 40’a kadar yükseltilmiş olsa da oyuncuyu Türkiye’ye getirebilmek için kulüp vergi yükümlülüğünün altına giriyor. Bazı finansal araçlar ve muhasebe teknikleri kullanılarak, oyuncu ücretlerinden kesilen stopajlar düşürülebiliyor. Bu da yabancı oyuncular için Türkiye’yi vergi cenneti yapıyor. Konuya ilişkin üç örnek verelim. Osimhen Napoli’de yıllık 12 milyon 820 bin Avro kazanıyordu ve bundan yüzde 40 vergi ödüyordu. Eline net 7.7 milyon Avro geçmekteydi. G.Saray’da 21 milyon Avro kazanacak. Sane B.Münih’te yıllık brüt 10 milyon Avro alıyordu. G.Saray’dan yıllık 12 milyon Avro kazanacak. Orkun, Benfica’da 1 milyon 560 bin yıllık brüt ücret alıyordu. Beşiktaş’tan 5 milyon Avro alacak.

Transferler diğer taraftan kulüp yönetimlerinin geleceklerini devam ettirebilmelerine olanak sağlayan, PR’ını yükselten etkili enstrüman. Yönetimler transferler sayesinde popülist politikalarını sürdürebiliyor. Olayın bir “show business”a dönüşmüş olması, kulübün finansal sıkıntılarının taraftar nezdinde olumsuz etkilerini gizleyen bir illüzyon yaratıyor. Kulüp borç batağında olsa bile taraftar transfer istiyor. Yönetici de kendi bekası için bu talebi geri çevirmiyor. O yüzden transfer futbolun en çok sevilen yüzü. Çünkü her transfer bir heyecan ve beklenti yaratır. Bu da yönetimlerin işlerini kolaylaştırır, ömürlerini uzatır. Tabii ki olaylar beklendiği gibi giderse. Beklendiği gibi gitmezse bu popülist politikaların sonucu hüsran: Borç batağıdır.
 Tuğrul Akşar   Cumhuriyet 

02 Ağustos 2025

Program:

Alaaddin Kara anlatıyor:

Zonguldak Madenci Anıtı  

Heykeltıraş Tankut Öktem'in yapıtını konu alan söyleşi Aralık 2025'de gerçekleşecek. Ülkemizin ilk madenci heykeli olan eser 1986'da tamamlandı. Birçok heykelde imzası olan Öktem'i 5 Aralık 2007'de İstanbul'da trafik kazasında yitirdik.

   

The Washington Post (WP)

     
 
WP, İsrail'in Gazze'de öldürdüğü 
18 bin 500 çocuğun ismini listeledi  

31 Temmuz 2025

Orman satarak mı yanarak mı biter?

 

Orman satarak mı yanarak mı biter?

İstanbul Havalimanı’nın yapımı için ÇED raporuna göre 2,5 milyon ağaç kesildi. Kuzey Ormanları Savunması bu rakamın taşocakları, Kuzey Marmara Otoyolu da hesaba katıldığında 13 milyonu bulduğunu söylemiş, 6 bin 500 hektar diye de belirtmişti. 2014, 2015 ve 2018’de tüm Türkiye’de yanan orman alanını miktarı her yıl için 6 bin hektarın altındaydı. İstanbul Havalimanı için kesilen ağaç sayısı o yıllarda yangınlarda kaybettiğimizden fazlaydı.

Yanan ormanlara üzülüyoruz, kahroluyoruz ancak yıktığımız ormanlarla aynı duygusal bağı kuramıyoruz. İnsanlar bu ilişkiyi kurabilseydi bugün İstanbul Havalimanı, önünde milyonların gözyaşları içinde ağıt yaktığı bir türbeye dönerdi. Yeşil bir mezarlık misali. Tam tersine, milyonlarca ağacın kesildiği bu havalimanı, yanından geçen otoyol, o yolu Anadolu’ya bağlayan üçüncü köprü birçok insana ‘icraat’ diye anlatıldı ve insanlar bu ‘icraatlara’ oy verdiler. Çağımızda ne gördüğümüz bize ne anlatıldığına bağlı.

MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği bir sunumunda mobilya ve ağaç satışıyla Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ihracata ulaştığından bahsederek övünüyor. 2000 yılında 2 milyon metreküp olan üretim kapasitesi 7 kat artarak 15 milyona çıkmış. Üretim kapasitesi artıyorsa kesilen ağaç sayısı da artıyordur. Zaten, “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretimini artırması mobilya ve ağaç sektörlerinin büyümesinin arkasındaki en büyük itici güçtür” diyorlar. Orman yangınlarıyla kaybın giderek arttığı ve iklim krizi nedeniyle de artmasının beklendiği bu dönemde ağaçları kesip ihraç etmek sizce de yanlış bir politika değil mi?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 1984-2024 yılları arasında verilen izinlerle (maden, enerji ve turizm tesisleri gibi) 932 bin hektarlık orman alanının kaybedildiğini, 40 yıldaki izinlerin yarısının da 2021-2024 arasında verildiğini belirtmişti. Doğayı bir hiç, üstüne koyduğumuz her betonu yatırım gören anlayışı yıkmadıkça gerçekte ne kaybettiğimizi de anlayamayacağız.

  Orman yangınlarıyla mücadelede en az konuştuğumuz ama belki de en önemli konu ormanla kurduğumuz ilişki. Ormanların bu kadar risk altında olduğu bir dönemde insanı ormanı tüketmekten de vazgeçirmemiz gerekiyor. Orman manzaralı ev, ağaçların arasındaki turistik tesis, parka çevrilmiş ormanlık alan kavramları tarih olmalı. İnsan ormanda yerleşik oldukça elektrik kabloları, sigara izmaritleri, mangal külleri de ormanla tanışıyor. Madenler gibi sanayi tesislerine ormanda çalışma izni vermeyeceğimiz bir döneme girmeliyiz. Özellikle de ihracat amaçlı açılan madenler kırmızı listede olmalı. Endüstriyel hayatın bir parçası olmayı kabul etmiş de olsak gezegenin sınırları olduğu gerçeğini göz ardı ederek yaşayamayız. Kapitalizmin sınırsız tüketimi bizi yok oluşa götürüyor. Yanana üzülüp sattığımıza ve kestiğimize sevinecek bir durumumuz yok. 

Özgür Gürbüz    Birgün  

                              

19 Temmuz 2025

19 Mart 2025 Çaycuma

6. Çaycuma Günleri
Ulusal Karikatür Yarışması; 
BİSİKLET
 Kaymakam Serkan Keçeli Kültür Merkezi 
 













F: İbrahim  Akyürek

18 Temmuz 2025

Kişiye özel

CHP’li Taşkın, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde "Yeniden Refah Parti’li Cihan Güneş tanımlı ilan" açıldığını belirterek konuyu Meclis gündemine taşıdı. 

Üniversitelere akademik personel alımında yaşanan en önemli sorunun “ilanlarda belirli bir adayı tanımlayan özel şartlar”a yer verilmesi olduğunun altını çizen Taşkın, Cihan Güneş’in 29 Kasım 2024’te Yeniden Refah Partisi’nin Siyasi İşler Başkan Yardımcısı olarak atandığını; Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi İşler Başkanı Suat Kılıç’ın yardımcısı olduğunu söyledi. Taşkın, “Bu durum, üniversitelerde kadrolaşma ve torpil iddialarını akla getirmektedir” dedi.

“Kişiye özel ilan açmak açıkça YÖK’ün mevzuatına aykırıdır” diyerek sözlerine devam eden Taşkın konuyu Meclis gündemine taşıdı. Taşkın, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle verdiği önergede şunları sordu: Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Cihan Güneş’i tanımlayan ilanı için YÖK bir işlem başlatmış mıdır? Bu tarz ilanı veren üniversitelere yönelik soruşturma başlatılmış mıdır? Kayırmacılığın önünü açan bu tarz personel alım ilanları çıkmaması için YÖK ne gibi önlemler almaktadır? 

16 Temmuz 2025

2024

 

“savaşta test edildi”

‘Filistin Laboratuvarı’ndan yansıyanlar: İsrail işgali dünyaya nasıl pazarlıyor?

Yüz tanıma sistemlerinden casus yazılımlara, İHA’lardan kitle kontrol teknolojilerine kadar pek çok sistem ve silah, önce burada denenir. Bu teknolojiler önce Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilere karşı uygulanır. Sonra “savaşta test edildi” etiketiyle dünyaya pazarlanır.

                                     


Çaycuma

13 Temmuz 2025

Mazi

 Geleceğe yönelik bir mücadele, ölüler için adalet mücadelesinden vazgeçecek olursa kesinlikle kaybedecektir.  Canavar ve Ölü

12 Temmuz 2025

Sıra iş erkeklerinin çıkarmasında...

 

TOBB'dan Suriye çıkarması! Rıfat Hisarcıklıoğlu, Ahmed Şara ile bir araya geldi

Açıklamada görüşlerine yer verilen Hisarcıklıoğlu, görüşmenin çok verimli geçtiğine işaret ederek, "İki ülke arasında yapılabilecek ticari işbirliği çalışmalarını ele aldık, Türk şirketleriyle işbirliği yapmak istediklerini ifade ettiler. Ticari ve ekonomik ilişkilerin hızla artacağına inanıyorum. Türkiye, komşuluk ve kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirecek." ifadelerini kullandı.

Suriye'deki normalleşme sürecini memnuniyetle takip ettiklerini aktaran Hisarcıklıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Toprak bütünlüğünün sağlanması, Suriye içindeki birlik ve beraberliğin tesis edilmesi için atılan adımları takdir ediyoruz. Ekonomik kalkınma yönündeki çabaların başarısı için bizler de destek vereceğiz. TOBB olarak Suriye ekonomisinin yeniden ayağa kalkması için buradayız. 'Suriye'nin yeniden imarına nasıl destek verebiliriz, özel sektörü ve girişimciliği nasıl yeniden ayağa kaldırabiliriz, iki ülke ticaret hacmini nasıl geliştirebiliriz', bunları görüştük. Başta altyapı, inşaat, enerji, gıda, lojistik gibi birçok sektörde Türk firmaları önemli rol üstlenebilir."
 
"Deneyimlerimizi Suriye'ye taşımak istiyoruz" 

Irak pastasından Suriye pastasına...


 
Erbil P
astası 
 
İbrahim Akyürek. 2012

    Irak’ın kuzeyinde iş yapan Türk şirketleriyle ilgili haberlere yıllar önce Milliyet Gazetesi’nde rastlamış, şaşırmıştım. O yıllar sayıları 200'ü aşıyordu, şimdi çoğu inşaat alanında 1200 şirket var. Sonra İbrahim Tatlıses’in piyango işlerini alması, inşaat işlerine girmesi haberleri yer aldı. Sonra Kuzey Irak’a giren bankalar, inşaatçılar, oteller, mobilyacılar, enerji şirketleri haberleri. Bu  arada Ahmet Özal çoktan Irak'a girmiş "Özal City" kurmuş, batmış haberimiz olmamış.
     Bizim sol, sosyalist, muhalif basın sermaye hareketliliği ile şiddet arasında pek bağlantı kurmaz. Herkes amatör strateji uzmanıdır. Harita üzerinde toprak, petrol, halk, güç  paylaştırır. Peşine hak, hukuk, halklar, barış, özerklik, emperyal güçler, kendi geleceğini tayin hakkı genellemelerini ekledin mi, tamam. 
     Gerçekten tamam mı? Neyse ki, yakınlarda bir çıt çıktı. Haber.sol.org'da Barzani İmparatorluğu ve enerji şirketleri konusunda araştırma yazısı yer aldı.

.               
İnternet aramasında “Erbil” ve “Türk şirketleri” yazın karşıınıza çıkan şehvet dolu haberleri görmek bedava size. Ortalıkta, benzetmek gibi olmasın ekonomi-politik sömürü pornosu dolaşıyor. Arzular ve çeşit çeşit yatırımlar ortalığa saçılmış. El değmemiş doğası, el atılmayı bekleyen son büyük petrol yatakları, sömürülmeyi bekleyen her milletten el/düşün emeği ile kapitalist terörün yeni arzu nesnesi karşınızda; burası Erbil coğrafyası...

     
    Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu sayfasına giriş yapın. Karşınıza çılgın bir devlet memuru çıkacak. Bir başka haberde aynı memur, “adeta ihale takipçisi gibi çalışıyoruz” sözleriyle tavanlara sıçrayacak. Öteki yatırım haberlerine bakıyorsunuz... Antepten 30 kişilik işadamı “tarihi, kültürel bağlar” eşliğinde Erbil’e çıkarma yapıyor. Türkiye’nin batısından güzel İzmir, vatansever İzmir boş durur mu, Egeli ve İzmirli yaşlı-genç işadamlarından 25 adamlık iş kuvveti ile Erbil pastasını yakından incelemek üzere Irak’a “giriyor”. Irak’ın “coğrafi ve lojistik avantajları” gözlerini fıldır fıldır döndürüyor. Yutulacak pastanın mezhebi, ırkı, milliyeti, vatanı olmaz deyip incelemelerini şu sözlerle tamamlıyorlar: “Küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Türk işletmeleri için can simidi oldu".
     Pentagon’un, silah şirketlerinin, Bush ekibinin işgal edip "özgürleştirdiği" Irak burası. İnşa halindeki milli duygularla gaz verilen, BDP'nin uzaktan hayranlıkla izlediği gıcır gıcır ulus-devletin valileri Erbil pastasını gelin paylaşalım diye neredeyse yalvarıyor küresel çetelere. 

     
   Küresel şirketler, çok sayıdaki MHP'li, karadenizden inşaatçılar "kazan-kazan" oyunu oynarken o tarafta; kışladaki, dağdaki gençler "kaybet-kaybet" oyunu ile mezarı boyluyor bizim bu tarafta.
     Arama sırasında BBC’nin "Öteki Irak" başlıklı 8 bölümlük dizisine rastladım. Irak’a giren her milletten işadamı için “ekmek” aslanın ağzında gerçekten. Şu izlenime bakın:  “Bütün önemli binalar gibi, çevresi iki insan boyunda kalın taş bloklarla örülü ve üç titiz aramdan geçerek girilebilen Erbil Sheraton otelinin lobisi, adeta bir ticari ve diplomatik arı kovanı”.
     Yoksulluktan gelme, çok çekmiş Leyla Zana yakın gelecekte bir diplomat ya da işkadını olarak arı kovanının içine düşer mi?  Erbil tarafına baktıkça “vatan, millet, Diyarbakır” heyecanıyla çenesi düşen Osman Baydemir gelecekte kuracağı şirketler grubunun bayraklarıyla Erbil pastasına dalar mı?
     Okuyoruz ki, Erbil pastası %3'lük vergi cennetiymiş. Tek eksiği maaşa bağlanmış nüfus, sanayi ve tarım sektörünün gelişememesiymiş. Yarı liberalizme geçiş süreci yaşanıyormuş. Şerafettin Elçi’nin oğlu Renas Elçi bir yandan partisini kurmuş, bir yandan beş yıllık şirketiyle altyapı işlerine dalmış. Elçi; Türkiye’den gelen işadamlarına çok sıcak davranıldığını sözlerine eklemiş.
     Bütün bunlar olurken, kapitalizm inşa edilirken, pasta yağmalanırken gerekli olacak zam, zulüm, işkence, yolsuzluk, yozlaşmaya karşı birikecek tepki isyanlarını dönüştürmek için bazı islamcı partilerin kenarda yalancı baharı beklediğini anımsatayım.

     
   Bu yazıyı bitirmek üzereyken Ortadoğu’yu içinden bilen gazeteci Mete Çubukçu’nun “Kürtlerle -sıfır- sorun mu?” başlıklı Radikal’de okuduğum yazısının bitişine bakın: “Türkiye’nin son dönemde, her şeye rağmen en olumlu, tutarlı politikası Irak Kürdistan’ına yönelik. Erbil; Şam, Bağdat, Tahran ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin komşularına göre en az sorun yaşadığı bölge. Bu ileriye Suriye Kürtlerine yönelik de bir ipucu olabilir mi?“
     Çubukçu'nun yazısının üst tarafı “o onu yapmış, bu bunu demiş, o da belki şöyle yaparmış" strateji gevezeliğiyle dolu. Çubukçu; memleketi Türkiye sanki o kadar huzurlu ki, komşularıyla sorunlarına gelecek biçiyor. Çok gezen, savaş gören gazetecimiz Irak huzurunun geçici olduğunu, serbest piyasa ile süslenen ulus-devlet pastasının büyüklüğünün şimdilik geçici huzur verdiğini anlamakta zorluk çekiyor, tarihe ezen-ezilen çarpışmasından bakmadığı için huzursuz 
olmuyor. 
Ağustos 2012
    
“Kürdistan Dünya Kapitalizmine Entegre Edileceği Döneme Giriyor” 
http:/www.bianet.org/bianet/siyaset/151426-kurdistan-dunya-kapitalizmine-entegre-edilecegi-doneme-giriyor 

10 Temmuz 2025

Reklam

 

 Yılmaz Özdil: Bu milletin çocuklarına bunu yapanların ne öbür dünyada mekânı olsun, ne de bu dünyada dükkânı / T24 2020

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, “Onurunla çalış hayaline ulaş” sloganıyla televizyonlarda yayımlanan kamu spotunu hatırlatarak, eleştirilerde bulundu. Söz konusu reklamı, "Vatan görevi 'işsiz mesleği'ne dönüştürülüyordu. Milli şuur kavramının yerine 'dükkan' konuluyordu" diyerek eleştiren Özdil, İdlib'den gelen şehit haberlerini hatırlatarak, "O köy kahvesinde ağaç altındaki tahta masada “dükkan hayali” kuran gariban delikanlılarımız onlar. Mekanları cennet olsun. Ama, bu milletin çocuklarına bunu yapanların ne öbür dünyada mekanı olsun, ne de bu dünyada dükkanı olsun inşallah!" diye yazdı.

Bir şehit kaç dükkan? 

Yılmaz Özdil   Sözcü  2025  

Kültür savaşları...

Faşizm ve kültür-II

Diğer bir deyişle, insanlar yalnızca biyolojik varlıklar değil, anlam arayan, kimlik kuran, değerlerle hareket eden varlıklardır. Biyolojik ihtiyaçlarına öncelik veren hayvanlardan farklı olarak insanlar, “doğru”, “yanlış”, “hak”, “adalet”, “onur” gibi kavramlar üzerinden tepki verirler. Geçim derdi, onurla yaşamak, emeğinin karşılığını almak, torpilsiz hak kazanmak gibi ahlaki-siyasal taleplerle iç içedir. Ekonomik bir kriz ancak bu kavramlarla anlamlandığında siyasallaşır.

Primatolog, sinirbilimci, Robert Sapolsky’nin, “Kültür, değerlerin, tarzların, davranışların bir sonraki kuşağa genetik olmayan yollarla aktarımıdır” biçimindeki tanımı da kültürün geleceği belirlediğine, ancak değiştirilebilirliğine, siyasal mücadeleyle şekillendirilebileceğine işaret eder.

   Walter Benjamin’e atfedilen “Her faşist zaferin arkasında bastırılmış bir devrim vardır” sözleri, faşizmin, toplumsal hafızayı silme, tarihi yeniden yazma, kayıp devrimin içindeki gelecek umudunu unutturma çabasının mantığını da açıklar. Faşist rejim, yalnızca zorla değil, kültür savaşlarıyla ayakta kalmanın ötesinde, geleceğini güvenceye almayı amaçlar; bugünü de ona göre biçimlendirir. İşte bu yüzden, kültür savaşları bu kadar önemlidir.

Türkiye’de siyasal İslamcı rejim, işte bu hafıza rejimini ısrarla kurmaktadır: 15 Temmuz anıtları, Osmanlı nostaljisi, Cumhuriyet nefreti, militarist dizi evrenleri, kamusal alandan kadın bedeninin silinmesi, sürekli yinelenen “yerli ve milli değerler” söylemi, hakaret davaları, Diyanet’in bütçesinin, bir ruhban sınıfına eklemlenmiş kadrosunun biteviye büyüme eğilimi bu stratejinin parçalarıdır. Kültür, bu iktidarın en etkili silahıdır. 

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet

                         

07 Temmuz 2025

Kültür üzerinden inşa edilen baskı ancak...

 

Faşizm ve kültür

Kanadalı kültür kuramcısı Prof. Henry A. Giroux, “Culture as a Pedagogical Battlefield in the Fight Against Authoritarianism” başlıklı yazısında kültürü pedagojik bir savaş alanı olarak tanımlıyor, faşizmin günümüzde estetik, medya, yapay zekâ gibi araçlarla nasıl normalleştirildiğini gösteriyor.

   Giroux için demokratik yaşam biçimi; düşünme cesaretiyle, hakikatin izini sürme ısrarıyla, ortak hafızayı canlı tutan bir yurttaşlık etiğiyle mümkündür. Bu yüzden kültür, siyasetin yalnızca yansıması değil, kurucu zemini, hegemonik aygıtıdır. Kültür üzerinden inşa edilen baskı ancak kültür üzerinden verilecek bir direnişle aşılabilir.

Bugün Madımak’ı anmak, Özgür Özel’in yaptığı gibi LeMan’ın karikatürüne sahip çıkmak aynı zamanda hafızayı, hakikati, eleştirel düşünmeyi savunmaktır. Bu ülkenin gerçek gücü, unutturulanlarda değil, hatırlayanlarda, direnenlerde, sözünü ısrarla söyleyenlerdedir.

   Kapitalizm aynı zamanda, bir değerler sistemidir. O değerler (rekabet, itaat, unutkanlık, tüketim, sessizlik) bugün kültürel faşizmin en güçlü silahlarıdır. Öyleyse faşizme karşı mücadele yalnızca ekonomik politikalarla değil, aynı zaman da bir kültürel savaşla mümkündür. Sanatın, eleştirinin, hafızanın susturulduğu yerde “demokrasi”, ifade özgürlüğünü bastıran rejimde adalet, yalnızca bir simülasyondan ibarettir.

Hatırlamak bir eylemdir. Unutturmaya karşı direnmek, bir yurttaşlık görevidir. Direniş, kültürle başlar çünkü faşizm artık sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir kültürdür. Muhalefet lideri, ahlak, adalet, cesaret, laiklik temalarını (kültür), açlık, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, güvencesizlik temalarıyla birleştirmeye başladığı için rejim sallanmaya başlamıştır. 

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet