08 Nisan 2025

ZOKEV

Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) tarafından her yıl bilim, kültür ve eğitim dalında verilen ödüller belli oldu. Vakıftan yapılan açıklamaya göre, 2024 yılı ödülleri, bilim dalında Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, eğitim alanında Tolunay Demirci, kültür alanındaysa Yüksel Yıldırım’a verildi. Ödül töreni 12 Nisan Cumartesi günü, saat 18.00’de Maden Mühendisleri Odası Lokali’nde yapılacak. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Üzeyir Karahasanoğlu’nun açılış konuşmasından sonra ödüller sahiplerine takdim edilecek. 
ZOKEV’den yapılan açıklamada ödül gerekçeleri şöyle açıklandı:

çok güçlü ve akıllı bir adam

  

Trump, Erdoğan'ı övdü, rahip Brunson'ı hatırlattı

"Çok güçlü ve akıllı bir adam Erdoğan"

Trump, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şunu da söyledim. Kimsenin yapmayı başaramadığını, iki bin yıl boyunca yapmayı başaramadığını başardıklarını söyledim. Suriye'yi aldınız. Tabi aracılar üzerinden aldınız dedim. "Yok ben değilim" dedi. Ancak ben ona, "hayır sendin ama sorun değil" dedim. Sonra da dedi ki, "evet belki de benimdir" dedi. Bakın güçlü bir adam, çok güçlü ve akıllı bir adam Erdoğan. Kimsenin yapmayı beceremediği bir şeyi yaptı. Hakkını vermek lazım. Netanyahu, senin Türkiye ile herhangi bir problemin varsa çözebilirim diye düşünüyorum. Tabi senin de makul olman lazım." açıklamasında bulundu.

Netanyahu: Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var

Trump ile Suriye'deki durumu da ele aldıklarını söyleyen İsrail Başbakanı Netanyahu, "Suriye'deki durumu da ele aldık. Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var. Suriye'nin, Türkiye de dahil olmak üzere hiç kimse tarafından İsrail'e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz. Türkiye, ABD ile harika ilişkileri olan bir ülke. Başkan Trump'ın Türkiye lideri ile bir ilişkisi var. Bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştük." ifadelerini kullandı.

"Eğer Gazzeliler gitmek istiyorsa, bazı ülkeler onları almaya hazır"

       
Murat Yetkin: Hiçbir ABD Başkanı, hiçbir Türk Cumhurbaşkanı için bu kadar övgüyle konuşmamıştır; Trump Erdoğan'ı överken aba altından sopa gösteriyor

Çaycuma - Ankara hizmet hattı

      

"Çaycuma'ya, Filyos'a, gaza, limana hizmet için 
Trump'ın dostları ile buradayım. 
Bulunduğum huzur ve güven ortamından 
 oğluma, gençlere ve dayanışmacı ailelerine sabır dilerim."
  

Darbelerde neler olur? / 2018'den...

12 Eylül sabahı ABD Büyükelçisi:
'Askeri liderleri iyi tanıyoruz, endişeye mahal yok'

12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında ABD'nin Ankara Büyükelçisi olan James Spain, darbeden birkaç saat sonra ABD'ye gönderdiği diplomatik notta askeri lideri iyi tanıdıklarını ve Türkiye'nin gerek dış politika gerekse de savunma politikalarının değişeceği yönünde endişe yaratacak bir neden olmadığını söylüyor.  Bu haber BBC Türkçe'de ilk kez 12 Eylül 2018'de yayımlandı.

Darbelerde neler olur? / 2019'dan...

 
 12 Eylül’de kimler kimlerle beraberdi
Enver Aysever   Cumhuriyet Ek, 2019
Mustafa Oğuz ve Selin Ongun’un söyleşerek oluşturdukları “Yorma Birader” kitabını hemen edindim, okudum. “Sen niye okudun” diye soran olursa diye, yazayım: Bugün ülkede olan biteni öğrenmek için mutlaka 12 Eylül 1980’i anlamak gerekir de ondan. 
.........
Emel Sayın kolay lokma. Oysa Evren ziyaretinde biri daha var, adı Şener Şen. Darbeci Evren ile karşı karşıya oturup çay höpürdetiyor. O Şener Şen yıllar sonra RTE’nin sarayına gitti, konuşma yaptı. Demem o ki, olana şaşmamak lazım. Şimdilerde biletleri kapalı gişe satıyor Şener Şen’in, yeniden tiyatro sahnesinde. Herhangi bir oyun olsa derdim değil, lakin Vasıf Öngören’in “Zengin Mutfağı”nda oynuyor. Öngören devrimciydi, faşizmi anlattığı oyunu tiyatromuzun başyapıtıdır. Şimdi güzel bir AVM salonunda, Şener Şen’i ayakta alkışlayanlar, Vasıf Öngören’i tanır mı? 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü bilirler mi? Şener Şen’in faşist darbe lideriyle sohbeti onlar için önem taşır mı, merak ettim doğrusu. Bana sorarsanız her perde açılışında Vasıf Öngören’in kemikleri sızlamaktadır.
     
Tercüman gazetesi hedefe koyar Akan’ı, Almanya seyahati dönüşü gözaltına alırlar. Ardından gecesi gündüzüne karışır, önce polis, sonra Selimiye’de asker elinde günlerce mahpusta kalır. Devrimcilerin acısına, kederine tanıklık eder. İşkenceleri görür, duyar... Suçu belirsizdir.
Gayrettepe’de, kim bilir kaçıncı gün, Müdür T. odasına çağırır Tarık Abi’yi. Halsiz, bitkin çıkar huzura. Müdür yalnız değildir, Müdür T’nin karşısında Uğur Dündar oturmaktadır.
     
Haldun Dormen’in: “AKP döneminde sansür ya da kısıtlama yaşamadık” sözleri düştü aklıma. 12 Eylül faşistleri bile tehlikeli görmemiş Dormen ve etrafındakileri, elbette öyle diyecek Haldun Bey. Tarık Abi, “Yol” filmi çekilirken darbe sonrasında neler yaşadığını tek tek anlatıyor. Yılmaz Güney’in mahpusluğu ve kaçışı dahil. Oğuz’un anılarını okurken neo-liberal dönemi daha iyi kavrıyorsunuz ve elbette insanları da!

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cumhuriyet_pazar/1539428/12_Eylul_de_kimler_kimlerle_beraberdi.html  

06 Nisan 2025

Hak, hukuk, boykot

 

Hak, hukuk, boykot

1832 Norfolk doğumlu Charles Cunningham Boycott, Birleşik Krallık ordusundan kendi isteğiyle ayrıldığında yüzbaşı rütbesi taşıyordu.

O çağda krallığa bağlı İrlanda’ya yerleşti ve çiftlik kâhyası oldu. 1879’da Mayo bölgesinde Erne kontu ve toprak ağası John Crichton’un tarım arazilerini işletiyordu.

Tarihe soyadıyla geçecek “abluka” eylemi, işte o köyde, o yaz patladı.

Henüz hasat başlamamıştı. Ama tarlalardaki ürün öylesine cılızdı ki milliyetçi Tarım Partisi başkanı ve “İrlanda’nın taçsız kralı” diye anılan Charles Stewart Parnell’in çağrısıyla örgütlenen köylüler; Erne kontunun toprak kirasından sadece bir yıllığına, yüzde 25 indirim yapmasını istediler.

Kont Crichton, öneriyi reddetmekle kalmadı. Aktif kâhya, emekli Yüzbaşı Boycott’u kiralarını ödemeyen köylüleri mülkünden sürmek ve hasatı kiralık tarım işçilerine yaptırmakla görevlendirdi. Zaten yoksul köylüler evlerinden ve tarlalarından atılacaktı.
 
UĞRADIĞI HEZİMETLE ANILMAK

Yüzbaşı Boycott, yanına silahlı adamlarını alıp yola çıktı. İngiliz askerlerin korumasında gelen kiralık tarım işçileriyle Lough Mask köyünde buluşacaktı.

Oysa örgütlü köy halkının gözü, cılız hasadın tamamını feda edecek kadar kararmıştı. Lough Mask’ı tahkim edip ablukaya aldılar. İngiliz askerleriyle gelen kiralık tarım işçileri geç kalınca; kâhya Boycott ve adamlarını köye sokmadılar. Yakın tarihin “boykot” denilecek ilk direniş eylemi, işte böyle başladı.

Mine G. Kırıkkanat    Cumhuriyet 

 
Az Bilinen Enteresan Bilgilerde Bugün: 
''Boykot'' Kavramının Ortaya Çıkış Hikayesi!

Sivil görünümlü


Sivil görünümlü askeri yönetim uygulamaları mı?

1980 askeri cuntasının adamı Turgut Özal da cuntanın saf dışı bıraktığı eski liderlerin 5 ve 10 yıllık siyasi yasaklarının sürmesi ve cunta kararlarının kalması için evet demişti. Fakat referandumla yasaklar kalkmıştı.

Bugünkü iktidar, o dönemdeki siyasi süreci bile aşarak Özal’a rahmet okutacak uygulamalara imza atıyor. Partileri dağıt, liderlerini içeri at, fiili olarak ülkede siyasi faaliyet yasağını hayata geçir!

Şunu da sırası gelmişken araya sıkıştırayım: Kayyum girişimi aslında örtülü bir askeri karakterli yönetimin işi olabilirdi. Sivil görünümlü bir iktidarın örtülü askeri adımları ve uygulamaları ile resmi bir askeri yönetimin uygulamaları arasındaki ilişkiler ve benzerlikler ayrı bir araştırma konusu olabilir.
 
Özgür Özel, “Muhatabım cumhurbaşkanı değil, cunta başkanı” diyerek de içine girilen siyasi sürecin yeni yapısına bir gönderme yaptı. 
ÖZAL’A RAHMET OKUTUYOR

Çünkü iktidarın seçim sürecinde attığı her adım geçmişte askeri keyfi uygulamaları çağrıştırıyor.

1980 askeri cuntasının adamı Turgut Özal da cuntanın saf dışı bıraktığı eski liderlerin 5 ve 10 yıllık siyasi yasaklarının sürmesi ve cunta kararlarının kalması için evet demişti. Fakat referandumla yasaklar kalkmıştı.

Bugünkü iktidar, o dönemdeki siyasi süreci bile aşarak Özal’a rahmet okutacak uygulamalara imza atıyor. Partileri dağıt, liderlerini içeri at, fiili olarak ülkede siyasi faaliyet yasağını hayata geçir!

Orhan Bursalı    Cumhuriyet
 
                    

               

“Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız”

 

16 Mart 19 Mart bağı

Baştaki sorumuza dönersek AKP hükümeti, bugünkü yarı-demokratik rejimle bile Türkiye’yi ABD adına İran macerasına sokabilir mi? İşte 16 Mart Trump-Erdoğan telefon görüşmesi ile 19 Mart’ta İmamoğlu’na yapılan operasyon arasındaki bağ, bu sorunun yanıtıyla ilgilidir.

Ne dedi Trump 16 Mart’ta Erdoğan’a: “Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız” (A. Selvi, Hürriyet, 21.3.2025). Nasıl yorumladı o görüşmeyi Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff“Muhteşem ve dönüşümsel” (AA, 22.3.2025). 

 Mehmet Ali Güler   Cumhuriyet

 

Çarşı


Uyuşturucu ile mücadele / söyleşi

  Farelerle ilgili yapılan deneylerden örnek vereyim. Klasik deneyde farelerin önüne iki seçenek konur: biri sade su, diğeri eroin ya da kokainle karıştırılmış su. Genellikle, fareler uyuşturuculu suyu tercih eder ve birkaç hafta içinde aşırı doz nedeniyle ölürler. Bağımlılığa dair bildiğimiz hikâye işte tam da budur: Maddeyi deneriz, hoşumuza gider, daha fazlasını isteriz ve sonunda bağımlı hale geliriz. Ancak 1970'lerde Profesör Bruce Alexander bu tabloyu sarsan çok önemli bir deney yaptı. Sorunun kimyasalda değil, kafeste olduğunu varsaydı. "Rat Park" adını verdiği ortam, fareler için adeta bir ütopyaydı: Sosyal etkileşim, bol yiyecek, oyun alanları ve çiftleşme imkânı vardı. Aynı zamanda farelere hem sade su hem de uyuşturuculu su sunuldu. Ve sonuç çarpıcıydı: Mutlu ve bağlı yaşayan fareler uyuşturuculu suya neredeyse hiç dokunmadı.  

Belgesel


ABD destekli Müslüman paramiliter örgüt ve ordunun, 1965 yılında, Endonezyalı komünist, aydın, azınlık, muhaliflere yaptığı korkunç katliamı anlatan, çekim tarzı, yerelliği, doğallığı ve hatta amatörlüğü ile oldukça özel ve güzel bir belgesel…
 
Sadece Anwar  Congo’nun 1000 den fazla komünist öldürdüğü söylenir..300.000’e yakını ise işkencelerde ve toplamda öldürülen insan sayısının 3 milyonu geçtiği tahmin çocuk yaşlı ayrımı yoktur ! Tek bir kişi yargılanmamış, mahkum edilmemiştir..

Uğur Tazegül   Beyazperde

      

Joshua Oppenheimer ile ‘Öldürme Eylemi’ Üzerine 

05 Nisan 2025

6 Ağustos 1945 Hiroşima < 6 Ağustos 2025; İmparatorluğa Lanet Günü

  

Devrek - Almanya

 

AKP’li Mesut yine ters köşe

Özil, Başarır'ın paylaşımlarına yanıt olarak "Evet, Almanya Milli Takımı’nda forma giydim. Ancak vatanıma ve milletime olan bağlılığım, hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır ve asla olmayacaktır. Beni, şahsi çıkarlarını milletin menfaatinin önüne koyanlarla karıştırmayın. Bizlere düşen, bu millete layık olmak, onun hakkını ve emeğini korumaktır. Unutulmamalıdır ki, makamlar ve mevkiler, kişisel menfaat değil, milletin hizmet aracı olmalıdır" şeklinde konuştu.

Mesut o dönem yaşadıklarını kendi kitabında şu şekilde anlatmıştı: "2006 yılı baharında aileme sonunda kararımı açıkladım. Aynı yıl babamla Münster’deki Türkiye başkonsolosluğuna gidip Türk pasaportumu geri verdik. Daha sonra Alman pasaportu alabilmek için atılması gereken zorunlu bir adım bu. O zamana kadar Türk pasaportu benim için sıradan bir dokümandı sadece. Üstünde ismimin yazdığı ve bir fotoğrafımın olduğu, kaplanmış bir kâğıt sadece. Annem ile amcamın bu duruma üzülmüş olmalarından dolayı çok üzgündüm. Ama pasaportu geri vermek benim için duygusal bir mesele değildi. Hayattaki en büyük hayalim olan üst düzey bir futbolcu olmak için bunu yapmam gerektiğini düşündüm."

“Takasla diren bilgiyle çoğal”

 

İzmir’de ‘Askıda Kitap’ protestosu 

İzmir’de üniversite eğitim hayatı sürdüren öğrenciler, ‘Askıda Kitap’ Etkinliği düzenledi. boykot listesindeki D&R'ın Kordon Şubesi önünde bir araya gelen öğrenciler, kitaplarını takas etti veya ihtiyaç sahibi öğrencilere ücretsiz olarak kitap dağıttı. “Takasla diren bilgiyle çoğal” sloganıyla yapılan etkinlikte öğrenciler el ilanı dağıtarak fahiş fiyatlarla kitap satılmasına tepki gösterdi. Öğrencilerin dağıttı el ilanında “Bu ülkenin geleceği olan biz öğrenciler, her geçen gün eğitim hakkımızı gasp eden kitap fiyatlarının altında eziliyor. Bilgiye ulaşmak en temel hakkımızken, piyasalaştırılmış bir düzen içinde adeta geleceğimiz çalınıyor. Tekelleşmiş kitapçılar ve yayınevleri, bizim emeğimizle var olan bu düzenin çarklarını döndürmek için bize daha da yüksek fiyatlar dayatıyor. Artık susmuyoruz” ifadeleri yer aldı.     

16 Mart 2025 “Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız”

Barrack’ın Türkiye hedefi
Aslında Barrack, Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un 16 Mart’taki Erdoğan-Trump telefon konuşmasını “dönüşümsel” diye yorumlamasına uygun bir “yeni Türkiye” programı açıklıyor.

Böylece Trump’ın Erdoğan’a “Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız” demesinin de içeriğini dolduruyor.

Mehmet Ali Güler   Cumhuriyet
 
                      

 'Bizim çocuklar başardı'dan 'adam kazandı'ya

12 Eylül gecesi, 04.00 civarlarında, CIA Türkiye Masası Şefi, Paul Henze, Amerikan Başkanı Jimmy Carter’a askeri darbeyi “our boys have done it” (bizim çocuklar başardı) diye bildirdi diye bilinir. Aslında bu bir tür galat-ı meşhurdur. Kaynak, Birand’ın Henze ile yapmış olduğu bir röportajdır, Henze böyle bir şey demediğini iddia edince Birand[1] röportajın tamamını yayınlar. Henze tam olarak bizim oğlanlar dememekle birlikte, “the boys have done it” demektedir. Ama galat-ı meşhur fasih-i mechurdan evladır, -Türkçe konuşursak Allah iftiranın da yakışanından korusun- ve böylelikle Türkiye’nin uzun bizim oğlanlar gecesi başlamış olur.

Amerikalı yetkililerin kendi aralarında hane halkından bahseder gibi konuştuğu (bizim) oğlanların başında dönemin kuvvet komutanlarından oluşan bir başka beşli çete vardır, sonunda ise paramiliter katiller, tarikatçılar, bankerler vb…

1983’te Özal iktidara geldiğinde, bu paramiliterler ve tarikatçiler o dönemki MİT’in himaye ettiği mafya konsorsiyumu ve Suudi Arabistan merkezli bir sermayenin sponsorluğunda memleketi yeniden dizayn etmeye başlarlar. Suud menşeili bu sermayenin yükselmeye başlaması ve mafya konsorsiyumunun dizaynı ile birlikte, memleket Özal kardeşler (Korkut ve Yusuf), Mesut Yılmaz, Alaattin Çakıcı, “Emekçilerin takımı Beşiktaş'ın efsane başkanı Süleyman Seba”[2], Ekmek İçin Ekmeleddin[3], küçük Emrah’ın kadın versiyonları ile birlikte pek çok varyantı, Metin Milli ile başlayan kitchlik ile tanıştırılır.
 
Osman Özarslan    Gazete Duvar

2023

 

BKM

04 Nisan 2025

16 Mart 2025

       

 “Erdoğan ile Trump’ın Özel Bir İlişkisi Var”

Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff: 
Trump-Erdoğan Harika Bir Görüşme Yaptı
 
ABD Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, gazeteci Tucker Carlson’a verdiği röportajda, Ukrayna-Rusya barış müzakereleri, Vladimir Putin’le yaptığı görüşme ve Türkiye-ABD ilişkilerine dair açıklamalarda bulundu. Witkoff, özellikle 16 Mart’ta gerçekleşen Trump-Erdoğan telefon görüşmesine vurgu yaparak, bu temasın “dönüştürücü” nitelikte olduğunu söyledi.
                                      

Ülkü Tamer

1951’deki mahkemelerde 200 kişi sinemadan uzaklaştırıldı. O yıllarda Joseph Losey filmlerini değişik isimlerle çevirmeye başlamıştı. Birçok senarist ‘kara liste’deydi. Dashiell Hammett artık zorunlu dedektif romanları yazmaya başlamıştı.

Tam bu noktada Arthur Miller, "Cadı Kazanı"nı yazmaya karar vermişti. Hollywood film üretimini yavaşlama yöntemine başvurdu: 1951’de 361 film çevrilikten bu rakam, 1955’te 241 filme kadar düştü. Hollywood tam anlamıyla bir, ‘daralma’ yaşıyordu. Her yıl en az bir film yapan yönetm

Yıllar sonra Lillian Hellman bu dönemi anlattığı kitabın adını "Şarlatanlar Dönemi" koyacaktı. 

                                 

Önce ifade özgürlüğü

İfade özgürlüğü, barışçıl protesto ve yaşam hakkını savunuyoruz:
Doğa Derneği
Ekosfer - @ekosferorg
Greenpeace Türkiye- @greenpeaceturkiye
İklim için 350 Derneği - @350turkiye
Sandrası Koruma Platformu- @sandrasikorumaplatformu
Türetim Ekonomisi Derneği- @turetimekonomisidernegi
Yaban Hayatı ve Doğa Koruma Vakfı- @yabanvakfi
Yeşil Düşünce Derneği- @yesildusun

01 Nisan 2025

30 Mart 2025

Bertolt Brecht Yılı: 2025

"Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganı, Alman şair ve oyun yazarı Bertolt Brecht'in "Ya Hep Beraber Ya Da Hiçbirimiz" adlı şiirinden alınmıştır. Bu şiir, Brecht'in "Halkın Ekmeği" adlı eserinde yer almakta olup, işçi eylemlerinde sıkça kullanılan bir ifade haline gelmiştir.  


25 Mart 2025

KİMDİR?

 
Ayşegül Yılmaz 
Oyuncu / Yönetmen. 13 Aralık 1994, Zonguldak doğumlu. Aslen Artvin Hopalıdır. Sanata olan merakı ilkokul yıllarıma dayanıyor. İlkokulda dansöz olmaya karar vermiş, bu ilgi sonra oyunculuğa evrilmiş.

Ayşegül Yılmaz, Kastamonu Kız Meslek Lisesini bitirdikten sonra Kastamonu Üniversitesi'nde bir süre Grafik Tasarımı okudu. bu yıllarda Zonguldak Belediye Kültür Merkezi'ndeki oyunlarda sahneye çıktı. Sonra Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümünden mezun oldu.

Oyunculuğa duyduğu ilgiyle BKM Mutfak seçmesine katıldı ve kazandı. Şimdi bu mutfakta çalışmalarını sürdürüyor. Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 ekibinde çalışmaları yanı sıra sinema ve dizi oyunculuğu da devam ediyor.

“Hamaset, Nutuk, Nostalji Yok... Kızgınız!”

 

İnternet Sunumu

 

24 Mart 2025

BOYKOT MU DEDİNİZ...

  
Vatanını seven defansa gelsin 

Miyase İlknur  Cumhuriyet, 2022

Televizyonlardan izlediğimiz göz yaşartıcı görüntülere “vah vah!” deyip, sosyal medyadan “Diren Akbelen!” demekle bu işler olmuyor. Muhalefet milletvekillerinin basın toplantıları ya da soru önergeleriyle de Akbelen Ormanı kurtulmuyor. 
 Dev bütçeli madencilik lobileri, dev bütçeleri ile milletvekilleri, yerel ve ulusal basını, sözüm ona “Çevre” gönüllüsü kimi dernek ve platformları, yerel yönetici, muhtar, belediye meclis üyelerini çok rahat kendi safına çekebiliyor. Buna karşın madenlerin, HES’lerin ya da turizm tesislerinin yok edeceği belde halklarının ne lobisi ne parası olmadığından sesini duyan olmuyor. Hatta çoğu kez başlarına gelecek felaketten ancak o alana iş makineleri geldiğinde haberleri oluyor ki o zamandan iş işten geçmiş oluyor.

Doğayı katleden şirketler kapitalizmin güler yüzlü, hayır hasenat işlerine adanmışlık maskelerini de çok iyi kullanırlar. Her birinin hayır işlerine ve sosyal sorunlara çözüm sunan vakıflar kurmaları boşuna değildir.
Bu vakıflar ve sosyal projelerini basında tanıtmakta da hiç sıkıntı çekmezler. Kız çocuklarını okutmaktan, ev kadınlarını meslek sahibi yapmaktan tutun da doğayı koruma vakıflarına bile kurucu olmalarına kadar gider iş.

  Akbelen Ormanlarını kurtarmak ve direnen belde halkına destek vermek için ille de bölgeye gidip barikat kurmak gerekmez. Limak Holding’in otellerinde konaklamamak, konaklayacak olanları protesto etmek, bu otellerde oda satan tur operatörlerine karşı kampanya yapmak, yurtdışındaki operatörlere mesaj çekmek ve sosyal medyadan yabancı dillerde mesaj atıp uluslararası kampanya yürütmek de sonuç almada etkili olabilir.
 
2022 
                         

24 Mart 2025


Bir külüstür kamyon

Ergin Yılıdızoğlu   Cumhuriyet

Rejim, artık “ya hep ya hiç” noktasındadır; bu “durumdan” çıkabilmek için “ileri doğru kaçmaktan” başka seçeneği yoktur: 20 yıllık, külüstür kamyon girdiği bu kaygan ve virajlı yolda hızlanmaya devam edecektir. Üstelik galiba frenleri de patladı.

Bu saptamalar CHP ve genel olarak muhalefet için de geçerlidir. CHP bir an duraklar, hatta geri adım atabilir izlenimi verirse kurumsal yapısını ve kadrolarını kaybetmekten kurtulamayacaktır. Trajik olan şu ki CHP’nin, hatta ülkenin bu yaşamsal noktaya gelmesinde öncelikle, projesi başından beri belli olan rejim değil, CHP sorumludur. CHP liderliği hem karşındaki partiyi, hareketi, bunun devleti ele geçirme, değiştirme niyetini, bu niyetin yaşama geçme anlarını tanımak istememiştir (tanıyamamış demiyorum çünkü o konuda çok yazılıp çizildi) hem de bu kritik anlarda, adeta süreç olarak faşizmin bir kolaylaştırıcısı, meşrulaştırıcısı durumuna düşmekten kaçınamamıştır. (Bu iyi kalpli bir yorumdur.) Halbuki CHP’nin bu süreci daha başındayken durdurma olanakları vardı. CHP liderliği bu olanakları değerlendirmemiştir. Bu fiyaskonun mimarı Kılıçdaroğlu’ndan kurtulan CHP, İmamoğlu ve Özgür Özel liderliğinde, “normalleşme fantezisi” ile bir süre oyalandıktan sonra, geç de olsa bu çizginin dışına taşmak zorunda kalınca bu son “durum” oluştu.


TARİHTEN DERS ÇIKARTMAK GEREKİR


İlerleyebilmek için tarihten doğru dersleri çıkartmak gerekir. CHP’nin, son 20 yıllık tarihi önemli derslerle doludur.

CHP süreç olarak faşizmin devleti ele geçirme ve değiştirme hamleleri karşısında, önce 2007 seçimlerinin sonuçlarını son derecede yanlış okuyarak “mağduriyet” yaratmamak, “Siyasal İslamın tabanını kazanmak gerekir” derslerini çıkarttı. Bu böylece girdiği yolda her dönemeçte (2007- 2010-2017) CHP liderliği hep süreç olarak faşizmin önünü açacak politikaları benimsedi. CHP, kritik seçimlerde yanlış adaylarla yarıştı (2014-2018- 2023). Çıkardığı bu yanlış derslerin etkisiyle halk hareketlerini (Gezi, 2017 referandumu) örgütleyemedi, Kürt seçmenin taleplerini gündemine almadı. CHP, seçim gecelerinde stratejik hatalar yaptı (2017, 2018, 2023); hile hurdaya direnmek yerine başka yöne bakmayı seçti. Özetle CHP, rejim karşısında muhalefet edermiş gibi yaparken genellikle pasif hatta (dokunulmazlıkların kaldırılması, mühürsüz oyların sayılması, “Adam kazandı” korkaklığı) teslimiyetçi politikalar izledi.

                               

Mart 2025: Sırrı ile Ahmet...

Savcı Doğan Öz’ü anmak...

Coetzee’nin “Yargıç”ı gibi Öz de iktidarın değerlerine göre masanın diğer tarafındadır artık. Görev yaptığı her yerde faşistlerin, ağaların, gericilerin tepkisi nedeniyle oradan oraya sürülen Doğan Öz’ün son durağı Ankara olur. 1977’de Ankara’ya atandığında dönemin siyasi cinayetleri nedeniyle ülkenin darbe ortamına sürüklendiğini fark eder ve bu kez de o yıllarda herkesin adını anmaya korktuğu kontrgerillayı araştırmaya koyulur. Bu konuda hazırladığı iki sayfalık raporla, “arı kovanına çomak sokar.”

Bu sıralarda, Levent Özyörük isimli solcu bir öğrenci öldürülür. Katillerin, Site Yurdu’na kaçtıkları yönündeki istihbarat üzerine polisin engelleme çabasına rağmen yurdu aratır ve olayda kullanılan silahı bulur. Bu olay, bardağı taşıran son damladır. Mecliste MHP milletvekilleri Doğan Öz’ü suçlayan konuşmalar yapar. Artık istenmeyen, ortadan kaldırılması gereken bir savcıdır. Sürekli tehdit alır.

Ve 24 Mart 1978 Cuma sabahı, eşi ve üç çocuğuyla vedalaşıp işine gitmek üzere beyaz Anadolusuna bindiği sırada bir katilin silahından çıkan kurşunlarla katledilir.

  Dosya, 1 Nolu Ankara Askeri Mahkemesine son kez döndüğünde, mahkeme; İbrahim Çiftçi’nin Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğünün kendilerince sabit görülmesine karşın, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararının bağlayıcılığı nedeniyle beraat kararı vermek zorunda kaldıklarını açıklar.2 Karar o kadar akıldışıdır ki Çiftçi bile inanamaz buna. “Hayır, beni öldüreceksiniz. Çıkmıyorum.” der. Sonrası daha da ibretliktir. İbrahim Çiftçi tahliye olur olmaz İLKSAN’a müdür olur. Ardından devletten ihaleler alan muteber bir iş adamına dönüşür. 1997’de MHP Genel Başkanlığına aday; sonrasında da MHP MYK üyesi ve milletvekili adayı olur.
Prof. Dr. Okan Toygar   Cumhuriyet