29 Mart 2013

 
  
 Sırrı Süreyya Önder  
 Halit Narin’i 
 yine güldürdü 
Geçenlerde Sırrı Süreyya Önder, Recai Tetik ile TBMM’de “yüzleşti”.
"Bu adam benim işkencecim" dedi. 12 Eylül’ün zoru, zorbalığı bir kez daha anımsandı.
Önder’in yüzleşme haberini okuyunca 12 Eylül darbesinin ekonomi ayağı, simge isim Halit Narin’in gülmekten yorgun düştüğünü tahmin etmek benim için zor değil.

Boşuna ekonomi ayağı demedim. 28 Şubat darbesi üzerine son günlerdeki tartışmalarda sağcıların, liberallerin ısrarla bu darbenin asıl ekonomi ayağına bakmak gerekir sözleri dikkatimi çekmişti.

12 Eylül darbesi üzerine soldan yazılan makaleler, haberler taransa yaklaşık % 90’ı mağduriyet, acının dillendirilmesi, tanıklık ve öykülendirilmeyi içerir. Geriye kalan yazılar 24 Ocak ekonomi kararları, darbenin ekonomi politiği ve hesap sorma üzerine olarak görülebilir.

12 Eylül referandumu ile birlikte “evet-hayır” kapışması öncesinde 90’lık bölüm de sağcıların eline geçti. Zaman, Türkiye, Bugün ve Sırrı Süreyya Önder’in yazdığı Radikal Gazetesi sol basını aratmayacak kadar, belki daha fazlası 12 Eylül’ün acısını dillerine doladı. Darbenin ekonomisine dokunmayarak mağduriyeti fırsata çevirdiler.

İşkencecisi ile yüzleşen Süreyya Önder, işkencecisinin ekonomi ayağı durumundaki gazetede yazarak ne yapmaya çalıyor?” sorusunu sorsam ayıp mı olur!
 

Ayıp olmaz... Neden derseniz; 6 Kasım 2012 tarihli Radikal Gazetesi’nin Güven Sak isimli ekonomi ayakçısı köşe yazarı “Tarım politikasını artık kentlileştirelim” başlıklı yazısına şöyle başlıyor: “Türkiye, 1980’lerde ekonomisini başarılı bir biçimde serbestleştirdi ve işte o serbestleştirme bir büyük yapısal dönüşüme yol açtı”.  
Yukarıdaki iki satırın işkenceden beter acısı Önder’in, Sak’ın yakasına yapışmasına yeter.
Şu asıl derin soruyu hep kafamda taşıyorum!

Oturduğum kentin işçisi, emeği, emekçisi bol ortamında; yapısal dönüşümün önünde engel oldukları için bir zamanlar darbelenmiş her kafadan solcuların bugün kasası, siyaseti, medyası, mafyası, sömürüsü büyük irili ufaklı adamların dibinde haz, artık toplamaları nedendir?

Recai Tetik’in, Bülent Ulusu'nun Halit Narin’den; Kenan Evren’in Turgut Özal’dan; Faşizmin, Emperyalizmin Kapitalizmden koparılarak ele alınması sadece düşünsel, idelojik bir eksiklik, beceriksizlik midir?

Ya da tanık olduklarımız insani bir durum olarak karşılanıp şöyle mi düşünülmelidir: "eziyet çeken; eziyet yapan ile eziyet için parayı vereni, azmettireni, azmettiricileri birbirine değdirmeyerek ruhsal bir dinginlik ve kimlik arayışı içinde."
Azmettireni keşfetmek ve keşfedilenin peşine düşmek; teşvik ve ilgi gören imtiyazsız-sınıfsız şu mağduriyet ikliminde mümkün mü?



4 Aralık 2012
iakyurek1@hotmail.com