19 Aralık 2020

Maden / Belgesel

 

Ümit Kıvanç: 
Yaptığım hiçbir film Türkiye’de ana akım televizyonda gösterilmedi
Benim gibi birçok belgeselci ise “belgesel sinema” diye bir şeyin peşinde. Yani sinema o. Sinema olarak seyredilecek bir eser, her şeyden önce. Sinema olarak geçerliliği olmayan bir filme belgesel film diyemezsiniz. İkinci sorunuzsa olayı tamamlıyor. Bilgi vermeyen filme belgesel sinema ürünü gözüyle bakamayız. Yani belgesel film elbette bilgi taşıyacak. Ama bilgi deyince ne anlıyoruz? Bu illa kupürler büyütülerek, kamerayı kitap raflarında, haritalarda dolaştırarak aktarılacak bilgi midir? Ufak bir evde yalnız başına yaşayan, açıkça tarif edilecek herhangi bir özelliği olmayan insanın bir gününü de anlatabilirsiniz belgesel sinema yaparak. Bu da başka türlü insanlık bilgisidir. Kitabi bilgi aktaracaksanız bunun sinemasal yollarını bulmak zorundasınız, yaptığınız şeyin film olması için.

      

Yeni proje sayılmayabilir, ama mutlaka yapmak istediğim şeydi, benim 16 Ton filmini HD formatında, yeni tekniklerle, daha değişik estetikle yeniden yapmak istiyordum, bunu becermeye çalışıyorum, zihnimi toplayıp konsantre olabildiğim zamanlarda. O filmi çok önemsiyorum ve benden geride kalacak en önemli şeylerden biri olarak görüyorum. Eski PAL formatındaydı, animasyon kalitesi ve görsel kalite bakımından bugün hiç tatmin edici bulmadığım haldeydi. Şimdi yepyeni yüzle ortaya çıkacak, parıl parıl parlayacak diye seviniyorum.

On altı ton yüklersin, eline ne geçer
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın
Aziz Peter beni çağırma çünkü gidemem
Ruhum şirkete zimmetli