02 Nisan 2021

                   

Hasanpaşa Gazhanesi, 2005

Kenti savunmak: Gazhane Gönüllüleri
İbrahim Akyürek
Sonunda Kadıköy-Hasanpaşa Gazhanesi’ndeki şenliklerden birini yakalamıştım. 
Geçen yıl 28 Mayıs’ta (2005) yapılan dördüncü şenlikte beni etkileyen bu emek yoğunluklu 114 yaşındaki endüstri mirasının savunulmasının on yıllara ulaşmasını öğrenmem oldu. 1996 yılında “Gazhane Çevre Gönüllüleri” olarak başlayan dayanışma iki yıl sonra kooperatif örgütlenmesiyle sonuçlandırılmış. 
Hasanpaşa’daki gazhaneyi, dönemin belediyesinin dozerlerinden semt halkı, yazar-mimar-mühendis birlikte kurtarmış. On yılın sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de ikna edilmesiyle artık buranın kültür projesi var.
Gazhane’nin otoparkçı, kömürcü, fuarcı takımından kurtarıldığı izlenimine kapılıp bence hiç sevinmeyin. Bugünlerde kültürü “endüstri” olarak anmaktan sıkılmayan “çağdaş” kılavuzların öncülüğünde tarihi mekânlar daha örgütlü modern paragözlerin işgaliyle karşılaşacak. İnsan emeğinin, üretim sürecinin hayranlık verici örgütlenmesinin simgeleri olan bacalar, makine ağları, beton, tuğla ve çeliğin estetik kardeşliği sadece bir fon olarak ayakta tutulacak. Uzaktan bakanlara da “mezbelelik ortadan kalktı” diye sevinmek kalacak. 
Fuarcılar, kömürcüler, otoparkçılardan oluşan “feodallar” karşısında özgüvenden kaynaklanan haklı kızgınlığımız; markalı-unvanlı aile şirketlerinin; biracıların, medyacıların, telefoncuların, bankacıların karşısında çaresizliğe, belki de hayranlığa dönüşecek.
Yedikule Gazhanesi
F: İbrahim Akyürek, 1992
Daha önce fotoğrafladığım Yedikule Gazhanesi’nde yapılan “Serotonin-2” etkinliğinde (1992) ve Haliç kıyısındaki Feshane Binası’nda (1989) sanatçılar yine işin içindeydiler. Yedikule’deki etkinlik on beş gün sürmüş, 50’yi aşkın, çoğu akademi çevresinden sanatçılar gazhane binasını özgürce kullanmışlardı. İşin az rastlanacak tarafı iki-üç ay sonra havagazı üretimi sonlanacak bu mekânda, şenliğin tam ortasında 103 işçinin bir yandan çalışıyor olmasıydı. Şenlik, emekli olacak işçilerin isteklerini duyurdukları eyleme bile tanık olmuştu.
Endüstri binalarından oluşan alanların kullanılmasıyla ilgili tartışmalar sürerken; belediye denilen kamu teşkilatının ne işe yaraması gerektiğini, çarçur ettiklerinin kimin parası olduğunu boynu bükük halimizle aklımıza bile getirmeyeceğiz. Binaların projelendirilip şirketlere yağmalattırılması karşısında birbirimize, özgüven yitiminin sonucu olan şu propagandayı yapacağız:
- Ne yani çöplük olarak mı kalsaydı buralar?
- Gönüllü kuruluşlar yapmaya kalksa para yeter mi?
- Pek çok kişi buradan ekmek yiyecek ama... 
Yukarıda andığım şenliklerde özgüvenlerini, dayanışmalarını sergileyen sanatçıların bir bölümü belki yağmacı markaların hizmetine girecek bir gün.
Zonguldak’tan gazhanelere  
Gazhanelerde kullanılan kömürün bir zamanlar Zonguldak’tan gitmesi, üretim mekânlarının bu kömür kentindeki yapıları andırması, şenlikleri izlerken düşünce ve duygularımın dolanıp durmasına yol açtı. Bir zamanlar ülkemizin Ankara ve İstanbul’dan sonra siyasi, ekonomik, kültür yönünden üçüncü gelen enerji kaynağı Zonguldak’ın “milli serveti” tarihi endüstri binalarının; kamu ve parti prensliklerinde oturan atamalı ya da seçimli; “vatan, millet, din, bayrak aromalı vatanseverler” tarafından hiç engelle karşılaşmadan yıkılıp yağmalattırılması sosyal bilimlerden, ezenlerin/ezilenlerin tarihinden yardım almadan anlaşılacak gibi değil. 
Cumhuriyet’in ilk endüstri alanları olan bu mekânların içinde hissedilen anıların acı tatlı, işlevli, dengeli, huzur veren yapışıklığından, tamlığından mahrum kalınacak. Elde kalan anı fotoğrafları, kent tarihi kitapları ve kulaktan kulağa anlatılarla yetinilecek. Aslında kâğıtlar, fotoğraflar, toplantılar, sözler de yetmeyecek. Çünkü beş duyunun taşıyıcısı bedenle hissedilen, tuğla kırmızısı, ürettikleri ses ve duman aracılığıyla kendince konuşan, dış çizgileriyle kent belleğini oluşturan endüstri binaları olmayacak. Ayakta tutulanların içinde de gelecekte markalar-mankenler-çok uluslu marketler, yerel tüccarlar cirit atacak. Buralar “cazibe merkezi” olsun diye,  “Zonguldak sevdalısı” yerel medyaya, sanatçılara, tepeden kurmalı sivil toplumculara, hukukçulara, sendikacılara pek çok görev verilecek.
Kökü dışarda “Kentsel Dönüşüm Projeleri”nde görevlendirilen yerli liberaller, Avrupa ve ABD’deki gökdelenlerin çok özel odalarında çoğaltılıp dağıtılan emperyalizmin küresel kent emirlerini içeren projeleri; sanki kendileri bulmuşlar, bize hasmışlar gibi dönüşümün yan öğeleri olan kelepçe, biber gazı, hücre, panzer, cop eşliğinde uygulayacak. (Hayatımız Fotoğraf Kitabı'ndan)
 2006  ”Gazhane’de Şenlik Var!” Fotoğraf Sergisi