Ses ve görüntü kaydı yasağına ilişkin
Tuba Torun Gazete Duvar
Kural olarak, kamusal alanlarda ses ve görüntü kaydı almak yasak değildir. Malumunuz pratikte, örneğin sokakta bir kedinin fotoğrafını çekerken kareye oradan geçen arkadaki masada çay içen biri girebiliyor. Bu özel hayatın gizliliğini ihlal midir? Aslında hayır. Fakat diyelim ki, fotoğraf karesine giren kişi kendini billboard'larda gördü ve özel hayatım ihlal edildi diyerek dava açtı. O zaman farklı bir karar çıkabilir. Diğer bir deyişle, bu husus hukukta tartışmalı. Fakat, kamusal bir alanda gerçekleşen bir eylemde, kişiler genellikle görüntülerinin ve ses kayıtlarının alınabileceğini bilerek oraya giderler. Zira, basının da bulunduğu ortamlardır buralar. Bu noktada, 'Özel hayatımın gizliliği ihlal edildi' diye itiraz etmek hayatın olağan akışına da aykırıdır. Hatta, bırakın kamu hukukunu, özel hukuk çerçevesinde olan boşanma davalarında dahi, eşler arasındaki uyuşmazlığın ispatı için alınan ses kayıtlarının bile hukuka uygun delil olarak kullanılabileceğine ilişkin kararlar var artık.
Gelelim polislere; polisler kamu görevi ifa ederler. Bu görevi ifa ettikleri anlar ve yerler özel hayat kapsamına girmez. Ne diyoruz; devletin özel hayatı yoktur. Adı üzerinde; kamu görevi. Dolayısıyla, polislerin görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alınması özel hayatlarının gizliliğinin ihlali de olamaz. Bu bakımdan, yayınlanan genelgede, getirmeye çalıştıkları yasağa dayanak yapılabilecek en kötü, en mantıksız gerekçeyi seçtikleri rahatlıkla söylenebilir.
Hukuk, devletle yurttaş arasında bir denge kurma aracıdır. Yurttaşın devlet karşısında ezilmemesini sağlamaya çalışır. Siz, devletin gücünü kullanan kamu görevlilerini ne kadar denetimden uzak tutarsanız, verilen yetkiler o kadar istismar edilir. Bu böyledir. Ne yaptınız şimdi? Zaten yönetenlere vermiş olduğu siyasi yetkinin karşılığını alamayan, gün be gün daha çok ezilen yurttaşa biraz daha mı korku takviyesi yaptınız. Tebrikler.