02 Temmuz 2017


HADİ FİKRİ SAĞLAR MADIMAK'I ANLAT ! 
 İbrahim Akyürek 
Birgün Gazetesi Yazarı Özgür Mumcu’nun bir açıklaması 28 Ocak 2010 tarihli Birgün’de yer aldı.
NTV’de; Başbakan’ın sis perdelerini araladık sözüne karşılık; Özgür Mumcu’nun; “Hükümet önce kendi dönemindeki işlenen cinayetleri, Hrant Dink cinayetini çözsün dediğini bu haberde öğrendim.
Yine bu haber sayesinde, Özgür’ün, Uğur Mumcu’nun oğlu olduğunu öğrendim, sevindim.
Bu haber, Fikri Sağlar’ın Birgün’deki makalesinin hemen üstünde yer aldı.
Sanki, Özgür Mumcu; Fikri Sağlar’a da ne yapması gerektiğini anımsattı.
Fikri Sağlar, Kültür Bakanlığı yaptığı dönemi, yani siyasi sorumluluğunu tartışmaya açmıyor. 2 Temmuz’da Sivas’da neler olduğunu yazmıyor, kendi döneminde yaşanan acılardaki payına dokunmuyor.
90lı yıllarda, Fikri Sağlar’ın Kanal 6’daki anlatımında duyduğum bir sözünü unutmadım: devletin yapısını öğrenmeye çalışıyoruz
Fikri Sağlar; bu yapıyı uygulamalı öğrendi, öğretti, şimdi başımıza uzman kesildi.
İktidar olduğu dönemin sorumluluğunu silerek, bilincini bölerek savunma yapıyor, ruhsal olarak kendini karantinaya alıyor.
Her erk; yerinde duramayan siyasi erkek gibi, rol aldığı dönemi, sorumluluğu yıkıyor; kendine yeni rol kuruyor.
Oynuyor.

22.Haziran.2010   
Zonguldak Yazıları kitabı (İbrahim Akyürek)
Fotoğraflar: Mehtap Yücel - Mehmet Özer
 Yazının Haberi ve Söyleşisi:
http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1264677370&year=2010&month=01&day=28  

Madımak’ta kardeşini yitiren oyun yazarı Serdar Doğan 29 Haziran 2009 tarihli Milliyet'e anlatıyor:
Ama Sivas sonrası hiç konuşmuyor olmasının ne anlama geldiğini hâlâ çözemedik. Susurluk Komisyonu’nda yer aldı, dosyalar hazırladı, binlerce kez Susurluk paneli verdi, yetmedi dizisini yaptı, ama ne hikmetse Sivas hakkında 16 yıl boyunca tek kelam etmedi.”
http://www.tihv.org.tr/index.php?Devrim-Sevimay-aEoeSivas-KatliamAE-Aoezerine-Serdar-DoAEYanaEla-SAyleAYiaE  
                      

01 Temmuz 2017

"Basına ve kamuoyuna..."

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Zonguldak temsilcisi Atilla Öksüz yaptığı açıklamada;
"Zonguldak’ta üst üste gazetecilere yönelik saldırı ve saldırı girişimleri dikkat çekmekte. Son olarak Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Rıza Tığ’ın aracının önü kesilerek darp edilmek istenmiş ve Tığ, geri manevra yaparak son anda saldırıdan kurtulmayı başarmıştır. Tığ’ın şikayeti üzerine Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri inceleme başlatmış araç bilgisine ve kişilerden birine ulaşmıştır. Diğer yandan bu saldırıların sistematik bir organizasyon içinde yapıldığı iddiaları düşündürücü ve endişe vericidir. Geçmişten beri yaşandığı gibi bu ruh hali sadece gazeteciler için değil, bu kentin bürokratları, Polis memurları, esnafı, spor camiası, kamu idarecileri, STK temsilcileri için aleni tehdittir.
   
Kamuoyunun ve basın meslek örgütlerinin kabul etmesi gereken ilk şey öncelikle bunun bir saldırı olduğunu kabul etmektir. ‘Saldırı’ya tepki göstermek için bir gazetecinin hastanelik olmasını beklemek seyirci olmaktan öteye geçmez. Böylesi olaylarda en üzücü olan ise, gerçeklik ve mesleki hassasiyetleri unutan basın meslek örgütleri ile diğer gazetecilerin ve haber ajansalarının görevlerini yapamaz duruma gelmesidir. Zonguldak’taki basın meslek örgütleri tehdit, baskı ve çıkar endişeleri nedeni ile bu saldırıları kınayamaz duruma gelmiştir. Önceki yıllarda açıklamaların eksik kaldığı zamanlar olmuştu ancak incik – boncuk işlerle uğraşan örgütlerin bu kadar sustuğuna, korktuğuna, özünden uzaklaştığına tanık olmamıştık.
Basın meslek örgütlerine ‘özünüze dönün' çağrısı yapıyor saldırı ve saldırı girişimlerini şiddetle kınıyoruz" ifadelerini kullandı.
http://www.elmas67.com/basina-ve-kamuoyuna-14882-haber/ 
Metan gazından zehirlendiler... 2 madenci öldü...
Üzülmez Mahallesi'nde özel bir maden ocağında gece vardiyasında çalışan 2 işçi metan gazından zehirlendi. Arkadaşları tarafından zehirlendikleri fark edilen madenciler 26 yaşındaki Oğuz Demirci ve 40 yaşındaki Kenan Kulakçı, Atatürk Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. MAdenciler yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
http://www.pusulagazetesi.com.tr/metan-gazindan-zehirlendiler-2-madenci-oldu-81774-haberler.html

26 Haziran 2017

Katil adayları talim yaptı...

    

Silahlar patladı...

Zonguldak'ta "gelenek" değişmedi, çok sayıda kişi Ramazan Bayramı'nı silahlarla havaya ateş olarak kutladı. Şehir merkezi ve mahallelerden yükselen silah sesleri ilk kez bu duruma tanık olanlarda korku ve endişeye neden oldu.
Polis ekipleri, silahla havaya ateş ederek Bayram kutlaması yapanlara karşı önlem aldı. Sabah saatlerinden itibaren mahalle aralarında devriye gezen ekipler, bir çok mahallede yükselen silah seslerine müdahale etti.
Vatandaşlar ise bayram dolayısıyla silah ve tüfekle edilen ateşlere tepki gösterdi. Bazı vatandaşlar, “Bayramda silahlar konuşuyor, düğünde silahlar konuşuyor, kavgada silahlar konuşuyor. Allah korusunun silahlardan çıkan mermilerden birisi bir çocuğa, bir kişiye gelse ne olacak? Bunlar geçmişte Zonguldak’ta yaşandı. Vatandaşlar bu konuda duyarlı olmalı” sözleriyle silahlara tepki gösterdi.
http://www.pusulagazetesi.com.tr/silahlar-patladi-81520-haberler.html 
                 
https://www.haberler.com/zonguldak-ta-silahli-bayram-kutlamasi-9766072-haberi/

13 Haziran 2017

Üzülmez

 FACİALARA DİKKAT ÇEKTİ  

Ressam İrfan Ertel, 41 adet resimden oluşan sergisini TTK Üzülmez Müessesesinde sergiledi. Gece vardiyası ile gündüz vardiyasında çalışan maden işçileri de kendilerinin anlatıldığı sergiyi gezdi. İşçilerin acı ve sevinçlerinin yanı sıra, aile hayatı gibi konuları anlatan konsept sergi gün sonuna kadar maden işçilerinin beğenisine sunulacak.
45 yıldır resim yaptığını anlatan Ressam İrfan Ertel, "Yaklaşık 45 yıldan beri işçi resimleri yapıyorum. Emekten yana bir davranışla ve işçi resimlerini en ağır koşullarda çalışan dökümhane işçilerinin resimlerini yaptım. Sonra da maden işçilerinin resimlerini yapmıştım. Daha sonra maden ocağına girdikten sonra da ne kadar ağır koşullarda çalışıldığını, ne kadar zorluklar yaşandığının birebir tanığı oldum. Peşinden de Soma faciası oldu. Soma faciası da beni ve benim gibi olanları da çok etkiledi. Soma'nın sadece ölenlerle ilgili değil, yakınlarıyla, aileleriyle olan travmayı da işlemeye çalıştım. Yoğun bir etkileşim oldu. Tabii Soma'nın unutulmaması ve bir daha böyle olaylar olmaması için sanatı devreye sokmaya çalıştım. Farkındalıkları artırmaya çalışıyorum. Bunun için çalışıyorum. Burada 41 adet resim var. Bu bir konsept sergidir. Birbirini tamamlayan resimlerden oluşuyor. Sadece maden işçilerinin sorunlarıyla, çevresiyle, çektikleriyle ilgili resimlerden oluşan bir sergidir" diye konuştu.
Halkın Sesi 
http://www.halkinsesi.com.tr/zonguldak/facialara-dikkat-cekti-h36437.html 

04 Haziran 2017

Çok yeni

9 Haziran 2017'de raflarda;

Zonguldak

Zonguldak, bir işçi şehri; Türkiye’de işçi sınıfı kültürünün belli başlı havzalarından biri. Elinizdeki derleme, “deresi siyah akan” diyarın elbette öncelikle bu yanına bakıyor: Zorunlu çalışma mükellefiyetinden özelleştirme sürecine, uzun bir sınıflaşma ve direniş tecrübesi... Günümüzde, termik santral karşıtı muhalefete de akan bir gelenek... Ama o kadar değil. Konut politikasından sanatsal faaliyetlere, her boyutuyla şehir kültürü de var derlemenin içinde. Zonguldak’ın gündelik hayatında kadınlık ve erkeklik halleriyle ilgili canlı gözlemler de var... Zengin tasvirleriyle, edebiyatta ve sinemada Zonguldak’ın görünümleri var... Görünmezlikleriyle şehrin görünmezliğini simgeleyen madenci çöpçü katırları var... Kömürspor - Zonguldakspor da var.
Atilla Barutçu ve Figen Uzar Özdemirin derlediği Yüz Karası Değil Kömür Karası’na ayrıca İbrahim Akyürek, E. Atilla Aytekin, Akın Bakioğlu, Şeyma Balcı, Fahri Bozbaş, Hanen Çiftdoğan, Ayça Demir, Naz Hıdır, Alaaddin Kara, Ayhan Kaya, Caner Özdemir, Hasan Anıl Sepetci, H. Tarık Şengül, Mete Arif Tokmak, Güzin Yamaner, Ayça Erinç Yıldırım, Evrim Yılmaz katkıda bu

02 Haziran 2017

          
'Şanslı' Vali işçilerin göçük altında kalmasını yorumladı: Şanssızlık!
Daha önce Abdullah Gül'ün ulusal güvenlik danışmanlığını ve Efkan Ala'nın özel danışmanlığını yapan Zonguldak Valisi Ali Kaban, işçilerin cenazelerine ulaşılmadan önce yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Yer altında çalışmak hakikaten çok zor bir olay. Bazen böyle şanssızlıklar da oluyor. Malesef bu üzücü olay meydana geldi. Jandarma ve AFAD ekipleri bir saat içinde ulaşıp ilk müdahaleyi yaptılar."
ALİ KABAN KİMDİR?
Ordu Valisi iken "ayakta işemek dinimize uygun değil" diyerek pisuvarları söktürmesiyle tanınan Ali Kaban, daire müdürleriyle yaptığı toplantıda çağdaş uygarlığı “saçma sapan bir kavram” olarak nitelemiş ve şunları söylemişti: “İdareciliğin hakkını vermiyorsa insanlar, bir üst idareci olarak biz de üzerimize düşeni yapıyoruz. O klasik kaide geleneğince nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir kaidesini uyguluyoruz.”
http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/sansli-vali-iscilerin-gocuk-altinda-kalmasini-yorumladi-sanssizlik-198368 

31 Mayıs 2017

Gelik


Gözleri Madende, İçeriden Gelecek Güzel Haberi Bekliyorlar
Maden girişinden 600 metre ileride yaşanan göçükte maden işçileri Volkan Köroğlu ve Tayfun Keskin, göçük altında kaldı. Yaklaşık 20 metrelik göçükte işçileri kurtarma çalışmaları sürüyor. TTK tahlisiye ekiplerinin yanı sıra AFAD ekipleri kurtarma çalışmalarını sürdürürken 112 ekipleri de ocak girişinde hazır bekletiliyor. Kurtarma çalışmalarında maden işçileri maden direklerini keserek tahkimat çalışmalarına devam etti.
https://www.haberler.com/gocukte-kalan-iscileri-kurtarma-calismalari-9676994-haberi/ 

Eğitim Sen

Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği tarafından her yıl düzenli olarak yapılan geleneksel uçurtma şenliğinin 13.’sü, Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği ve Çaycuma Belediyesi işbirliği ile 4 Haziran 2017 Pazar günü yapılacak. Çaycuma Belediyesi Kapalı Pazar Yerinde (lunapark yanı) yapılacak olan şenlik saat 12.00'de başlayacak.
                     

30 Mayıs 2017

Çok Yeni

BEÜ, Zonguldak’tan Almanya’ya Uzanan Göç Hikâyelerini Yayımladı
Zonguldak’ın en çok konuşulan meselelerinden bir tanesi olan “göç” Bülent Ecevit Üniversitesi akademisyenleri tarafından Zonguldak’tan Almanya’ya Göç Hikâyeleri isimli kitapla ölümsüzleştirildi. Kısa süre önce kurulmasına rağmen çok önemli çalışmalara imza atarak dikkatleri üzerine toplayan BEÜ Yayınevi, yepyeni bir çalışmayı daha ilgililerin dikkatine sundu. Zonguldak, Karabük, Bartın yöresinden 65 yıldır Almanya’ya süren göçler, BEÜ akademisyenlerinin çalışmalarıyla kayda geçirildi. Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Göç Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Fen Edebiyat Fakültesi Tarih ve Türk Dili Edebiyatı bölümleri öğretim elemanları tarafından iki yıl süren bir çalışmanın sonunda ortaya çıkan kitap büyük bir beğeni topladı. Proje yürütücüsü ve Göç Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hasan Özer çalışmanın Almanya ve Türkiye’de yürütülen araştırmaların sonucunda hayata geçirildiğini belirterek, çalışmamız Bülent Ecevit Üniversitesi Göç Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Fen Edebiyat Fakültesi akademisyenlerinin ortak yürüttükleri araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.
(Dr. Hasan Özer ile yardımcı araştırmacılar Dr. Osman Arıcan, Dr. A. Erinç Erdal Yıldırım, Kübra Akgün, Arda Karadavut, Merve Menteşe, P. Nurdan Gümüştepe)
                            

Çok Yeni

1924 yılında Safranbolu’dan Skydra’ya (Yunanistan) gönderilen 485 hanedeki 3.212 Kıranköylü ile Balkanlardan Anadolu’ya gönderilen yüzbinlerin dramı.

Yanlarında bir avuç toprak, bir tutam safran götüren bu insanların izini yaşatan Safranbolu…

Ve geçmişin yükünü omuzlarında taşıyan çocukların, torunların hikayesi…

Metin Köse

29 Mayıs 2017

Yeni

  ‘Kurdar Beni Daa!’  
Yaşlılık hastası olan annesinin hastalık döneminde yaşadığı komik hikayeleri kitap haline getirdiğini ifade eden emekli Şükran Balekoğlu Yamak, “Bu kitapta, 94 yaşındaki yaşlılık hastası annemle ilgili annemin hastalık dönemini anlattım. Çok büyük duygu değişiklikleri oldu. Çok tatlı dilli, çok zarif bir kadındı. Ama yemek yerken biraz aksi oluyor. Onunla ilgili komik hikayelerimiz var. Aslında kitap yazmak gibi bir düşüncem yoktu. Yaşantımın genelinde not alırım, ‘unutulmasın’ diye o notları sosyal medya hesaplarında paylaşırdım. ‘Annem bugün şunu dedi’ falan diye çok beğeni aldı, devam ettik. ‘İlla kitap olsun’ diyenler oldu. Sonunda kitap oldu. Bu ilk kitabım, ilgi çok iyi. Bundan sonra başka bir proje ile sevenlerimin karşısına çıkacağım” şeklinde konuştu.
http://www.pusulagazetesi.com.tr/kurdar-beni-daa-kitabini-imzaladi-76495-haberler.html

28 Mayıs 2017

Zonguldak ile Bartın arasında 78 kilometrelik sahil şeridinde aktif durumda çalışan dört termik santral var. Amasra’dan Çatalağzı’na kadar elektrik iletim hatları için 42 bin ağaç kesildi.

AKP’nin sıradaki talanı Filyos Vadisi mi

Olur da proje hayata geçerse, tüm bunlar, kumul ve sulak alan kayıplarına sebep olacak. Flora ve fauna büyük zarar görecek. Tarım ve orman alanları işgaliyle bu alanlarda da kayıplar yaşanacak. Limanla birlikte deniz ve kıyı ekosistemlerinde tahribatlar görülecek. Gemilerin atığı ile tüm sahil şeridi tehdit altında olacak. Sahil olduğu gibi betonlaşacak.
Bunların olmaması mümkün değil, çünkü planlanan liman, serbest bölge, sanayi tesisleri termik santraller gibi yapılaşmalar geniş alanlara ihtiyaç duyuyor. Şu ana kadar beş ayrı şirketin beş ayrı termik santral için başvurusu var ancak henüz yerleşim planları yapılmadığı için izinler çıkmadı. Yani, burada esas önceliğin limandan, sanayiden önce termik santrallerde olduğunu söylemek rahatlıkla mümkün.
Zonguldak belki hayatını kömürden kazandı ama kömürden de çok çekti. Ekonomide ve enerjide alternatif yaratılmamasının bedelini fazlasıyla ödedi. Planlanan termik santrallerle de ödeyeceği bedeller bitmişe benzemiyor. Zonguldak ile Bartın arasında 78 kilometrelik sahil şeridinde hali hazırda aktif durumda çalışan dört termik santral var. Amasra’dan Çatalağzı’na kadar elektrik iletim hatları için 42 bin ağaç kesildi.
Proje aşamasındaki dokuz termik santralin daha hayata geçmesi halinde bu sahil hattı üzerinde toplam 13 santrallik bir termik santral cehennemi oluşacak. Kesilecek ağaç miktarını siz düşünün. Üstelik buradan çıkan kömür şu an bile bu santralleri çalıştırmaya yetmiyor. Kolombiya’dan, Afrika ülkelerinden kömür ithal ediliyor.
 PELİN CENGİZ 
https://www.artigercek.com/akp-nin-siradaki-talani-filyos-vadisi-mi

http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2017/03/01/2-abdulhamit-hanin-150-yillik-ruyasi-filyos-projesi-hayata-geciyor
     
Çetinkaya Mehmet, Filyos Raporu, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı, Zonguldak, 2012 
http://www.karorsan.org.tr/images/Filyos-Vadisi.pdf


26 Mayıs 2017

Çaycuma

Filyos

Şehir Plancısı Dr. Ümit Özcan’dan ‘Filyos Projesi’ için çarpıcı ifadeler... Ufo tamir atölyesi daha gerçekçi’
Konuşmasını “Biz elimizde çok ciddi araştırmalar olmamasına karşın buraya yükleme yapılmasına neden karşı çıktık?” sorusu üzerinden sürdüren Özcan, “Çünkü çıplak gözle gördüğümüz şeyler vardı. Orada bir kale kalıntısı, su içinde bir liman vardı. Bir tarih yatıyordu. İkincisi Filyos Batı Karadeniz Bölgesinin tek vadisi ve ekosistem olarak tüm Karadeniz’de bir benzeri daha yok. O nedenle raporumuz da biz Flyos için ‘biricik’ tanımını kullanmıştık. Bu vadinin aşırı yapılaşma ve sanayi ile kirletilmemesi için ta 1983’te rapor yazdık. Ona rağmen ondan bundan vaz geçilmedi. Yalnız ırmak ve yatağında değil tüm bölgenin toprak yapısı sıvılaşmaya çok müsait. Taban suyu çok yukarıda... Buraya yapacağınız tüm binalar ciddi bir tehdit altında olabilir. Buralar ayrıca birinci sınıf tarım arazisi ve Zonguldak’ın başka tarım arazisi yok. Biz bu nedenlerle buraya nüfus yüklemesine itiraz ettik” dedi.
Pusula
http://www.pusulagazetesi.com.tr/sehir-plancisi-dr-umit-ozcandan-filyos-projesi-icin-carpici-ifadeler-ufo-tamir-atolyesi-daha-gercekci-79681-haberler.html 

25 Mayıs 2017

ZOKEV

  Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açısından Filyos Vadisi Sempozyumu
Sonuç Bildirgesi

Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açısından Filyos Vadisi Sempozyumu, 20-21 Mayıs tarihlerinde Çaycuma Belediyesi SEKA Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. İki gün boyunca yapılan 5 oturumda, toplam 15 bildirinin sunulduğu sempozyum zengin içeriğiyle göz doldurdu. 1960’lı yıllarda bölgenin ilk kalkınma planını yapan Sayın İlhan Tekeli’nin ufuk açıcı sunumuyla başlayan sempozyumda Filyos Vadisi ve yapıldığı söylenen projesi her yönüyle ele alındı. Bir de teknik gezinin yer aldığı çalışmada bölgenin arkeolojik ve ekolojik zenginlikleri kadar dikkat çeken doğal peyzajı da çıplak gözle izlendi. İki günlük tartışmaların ışığında ortaya çıkan aşağıdaki metin “Sempozyum Sonuç Bildirgesi” olarak kabul edildi.

1. Filyos Vadisi sulak alanları, endemik türleri, biyolojik çeşitliliği, zengin flora ve faunası ile Karadeniz Bölgesi’nin en değerli ekosistemlerinden biridir. Irmak yukarı havzalardan taşıdığı alüvyonlarla çok değerli tarımsal toprak oluşturmaktadır. Batı Karadeniz Bölgesinin tek sulak alanıdır ve göç kuşlarının konaklama yeridir. Bu niteliklere sahip bir arazinin endüstri alanı ilan edilmesi hem iç hukuktaki Toprak Kanunu’na, hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Irmağın eğiminin azaldığı yerlerde oluşturduğu menderesler toprak üreten fabrikalar olarak kabul edilir. Bu doğal fabrikaların üzerine doğayı tahrip edecek yeni fabrikalar kurmaya çalışmak akıl dışıdır.
2. Filyos Irmağı ülkenin debisi en yüksek akarsularından biridir. Bu ırmağın ağzına uzun yıllar önce planlanan liman için yıllar içinde defalarca fizibilite çalışması yapılmış, ırmağın taşıdığı yoğun sürüntü nedeniyle dolma olasılığı başta olmak üzere pek çok teknik nedenle yapılabilir bulunmamıştır. Öte yandan limanın ekonomik parametreleri de gerçekçi değildir. Endüstriyel merkezlere uzak olduğu için bir lojistik merkez olma olasılığı zayıftır. Projelendirilen kapasiteyi karşılayacak bir ekonomik etkinliğin uzun vadede bile ortaya çıkma olasılığı görünmemektedir. Ayrıca liman proje sahasıyla ilgili devam eden pek çok dava bulunmaktadır, bu nedenle hukuki durumu da son derece tartışmalıdır.  Tüm bunlara karşın liman inşaatının başlatılmış olması bilime, akla, doğaya ve hukuka sırt çevirmek anlamına gelmektedir.
3. Yıllardır konuşulması ve bölgesel kalkınma sorununa temel çözüm olarak önerilmesine karşın Filyos Vadisi diye bir projenin aslında olmadığı sempozyumda açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.  Kamu kurumları arasında eşgüdümün sağlanamadığı, süreçleri bütünlüklü olarak yönetecek bir idarenin kurulmadığı, avan sayılacak bir projenin bile ortaya çıkarılmadığı, konuşulan her şeyin hayal ticaretinden ibaret olduğu kesin bir dille teyit edilmiştir. Öte yandan çıktılarından etkilenecek üç il olan Zonguldak, Karabük ve Bartın’ın projeye ilişkin kurguları birbirinden çok farklıdır. Bırakınız üç ilin siyasetçilerini, aynı bakanlığa bağlı kamu görevlileri bile işbirliği yapmakta zorlanmaktadır. Bu da vadinin planlamasında tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır.
4. Türkiye’de bölgesel planlamanın öncü isimlerinden olan ve bölge üzerinde 50 yılı aşkın çalışma deneyimi bulunan Prof. Dr. Sayın İlhan Tekeli, 1900’lü yılların sonunda insan doğa ilişkisinin mühendislik mantığı üzerinden çözülmeye çalışıldığını, 1960’lı yıllarda buna bir de kalkınmacılığın eklendiğini, konuşulan projenin bu iki anlayışın ürünü olduğunu söylemiştir.  Bu bakışın artık çağdışı kaldığını ifade eden Sayın Tekeli, soruna bir de ekolojik mantıkla yaklaşılması gerektiğini bildirmiş, Zonguldak’ın kalkınma problemini ekolojik yaklaşımla çözme becerisini göstermenin ülke için son derece önemli olduğunun altını kalın çizgilerle çizmiştir.
5. Bu zamana değin Zonguldak havzasıyla ilgili yapılan tüm planlamalar, kentsel vizyon, gelişim kurgusu halkın katılımı olmadan, dışarıdan bakışla yapılmış, bu da hep bölgede yaşayan insanların aleyhine sonuçlar doğurmuştur. Olumsuzlukların önüne geçmek için planlama süreçlerine yerel aklın mutlaka dahil edilmesi gereklidir. Vadi planlamasının projeler değil süreçler üzerinden yapılmasıyla dıştan gelecek her türlü baskının önüne geçilmesi mümkündür.  Ekolojik kaygılarla birleşen yerel arayışlar bölge gerçekleriyle daha çok örtüşen sonuçlar yaratacak ve daha demokratik bir planlama süreci ortaya çıkaracaktır.
6. Sempozyuma katılarak görüşlerini açıklayan üreticilerin de teyit ettiği gibi tarım, hayvancılık, arıcılık, orman ürünleri gibi zengin potansiyelin desteklenmesi durumunda, hiçbir kirli teknoloji ürünü yatırıma gereksinim duymadan çok daha iyi bir ekonomik gelişim, refah düzeyi çok daha yüksek bir bölge yaratılabilir. Kamunun bu alanlarda ciddi desteklemeler yaptığı da anlaşılmaktadır. Diğer yandan da aynı alanda yörede yaşayanların tarımsal üretim yapmasını engelleyecek endüstriyel tesislerin kurulmaya çalışılmasının izahı mümkün değildir. Filyos ve Türkiye’nin önündeki tek seçenek enerji, demir - çelik ve inşaata dayalı ekonomik büyüme patikası olamaz.  Bu patika ekonomik, toplumsal ve ekolojik açılardan da zaten sürdürülemez durumdadır. Irmağı, ormanı, tarımsal alanları, mandası, insanı, zengin flora ve faunasıyla Filyos Vadisi yeşil ekonomik dönüşümün pilot bölgesi seçilerek bir başarı öyküsü yazılabilir.
7. Sempozyumda söz alan üreticiler, mandacılık, kestane balı üreticiliği başta olmak üzere tüm alanlarda aile tipi küçük üreticilikten daha çok şirketleşmenin teşvik edildiğine dikkat çekmiştir. Bölgedeki ekolojik ve yerli tohuma dayalı üretimin tümüyle sona ermesi anlamına gelen bu politikadan kesinlikle vazgeçilmelidir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tüm çalışmalar aile tipi işletmelerin, dev şirketlerden çok daha verimli olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün AB ülkeleri ve ABD başta olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde, tarımda şirketlerin payı %2 ile 4 arasındadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında Filyos Vadisi’nde şirketleşmeyi temel alan tarımsal politikaların yanlış olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Ne üreticinin ne tüketicinin yüzünü güldüren, aracıları zengin eden tarım politikaları yerine, gıda toplulukları temelli tarıma geçilmesi bir başka alternatif olarak düşünülmelidir.
8. Filyos Vadisi tarihi-arkeolojik birikimi, ekolojik zenginlikleri, henüz bozulmamış peyzaj özellikleriyle büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Bölgede bulunan yerel yönetimlerin ‘Yavaş şehir’ vizyonuyla beldelerini yapılandırdıkları takdirde pek çok olumlu sonuca ulaşması mümkündür. Filyos’ta doğa, tarih, kültür ve bisiklet gibi rotaların belirlenerek turizmin çeşitlendirilmesi; trekking, festival, şenlik, buluşma, kampçılık, kestane hasadı, kuş gözlemi gibi kavramlarla zenginleştirilmesi önerilmektedir. Bölgedeki turizm faaliyetlerini geliştirmek için ‘Filyos Havzası Sürdürülebilir Turizm Eylem Planı’ hazırlanmalı, bu plan tüm taraflar için önleyici ve bağlayıcı hükümler taşımalıdır. Yöredeki paydaşların katılımıyla ‘Filyos Vadisi Turizm Koordinasyon Kurulu’ oluşturulması çalışmaların bütünlüklü yürümesine hizmet edecektir. Havzanın tarihsel/kültürel zenginliği dikkate alınarak, arkeoloji, kent, mozaik, etnoğrafya gibi kültür değerlerini koruma altına alıp insanlarla buluşmasını sağlayacak müzelerin kurulması için ivedilikle çalışmalara başlanmalıdır.
9. Filyos Vadisi’nde sanayi-şehirleşme-turizm gibi yapılacak tüm yatırımlarda koruma kullanma dengesi gözetilmeli, havzada yapılması planlanan yatırımlarda mutlaka yeşil endüstriler, bacasız sanayiler, yüksek veya orta-yüksek teknolojilerle temiz üretim hedeflenmelidir. Toplumsal tüm kesimlerin, yerel aktörlerin katılımıyla ‘Filyos Havza Koruma ve Gelişim Planı’ hazırlanmalı, bu planla ilgili tüm gelişmelerden kamuoyu şeffaf ve zamanında bilgilendirilmelidir. Kurumlar arası eşgüdümün sağlanması ve ortak bir amaca hizmet edilebilmesi amacıyla yine uzamanlar ve tüm aktörlerin katılımıyla ‘Filyos Havzası Koordinasyon Kurulu’ kurulması faydalı olacaktır.

10. Filyos Vadisi Projesi tartışılırken, çok kullanılan ‘kalkınma’, ‘büyüme’ gibi kavramların fetişleştirilmesi doğru değildir. Çünkü bu süreçlerden toplumun farklı kesimlerinin adaletli şekilde yararlanamamaktadır. Son zamanların ‘çılgın’ projelerinde de görüldüğü gibi ‘kalkınma’ diye sunulan süreçlerin, toplumsal maliyeti çok daha ağırdır. Doğanın görünmeyen girdileri düşünülmeden ortaya atıldığı için çok büyük gizli maliyetler içermektedir.
11.  Yapılan bu sempozyum Filyos Vadisi için yapılacak ekolojik temelli arayışların başlangıcı sayılmalıdır. Başta yerel yönetimler olmak üzere bölgedeki sivil toplum örgütleri, üretici birlikleri, konuya taraf kamu kuruluşları çalıştaylar, sempozyumlar, arama konferansları gibi çalışmalarla tartışmaya devam ederek, doğa- insan dengesini en doğru noktada kuracak çözümler üretilmelidir. Filyos yalnız burada yaşayan yurttaşlarla başka coğrafyalarda yaşayan insanların değil, evrendeki tüm canlıların ortak mirasıdır. Bir ekolojik koridor olarak mutlak koruma altında olmalı, gelecek kuşaklara bozulmadan devredilmelidir.
                              

23 Mayıs 2017

Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan Ceylan Naz Baycan'ın o röportajı...

     

Zonguldaklı yönetmen Baruönü anlattı... Kelebeğin Rüyası ve Zonguldak'ın kaçırdıkları...
Öncelikle Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu amcamın arkadaşları olduğu için onların şiirleriyle büyüdüğümü söylemeliyim... Behçet Necatigil babamın Çelikel Lisesi’nde hocasıydı... Tüm bunların yanında senaryoyu okuyunca çok etkilendim, o an ikinci kere düşünmeden tamam dedim... Kendi adıma 1940’ların Zonguldak’ını tekrar yaratıp babamın 70 yıl sonra o sokaklarda tekrar yürüyüp, havasını soluyabilecek olması bile yeterli bir nedendi.
    
Bu projede yola çıkarken aslında hedefimiz biraz daha farklıydı. Yılmaz Erdoğan kurulacak onca dekorun sonra heba olmamasını, kalıcı bir proje gerçekleştirmemizi istedi. Tüm çalışmalar bu yönde başladı... Amaç, Zonguldak’ta bize tahsis edilecek bir alanda bu dekoru kurmak ve çekim sonrasında halkın gelip gezebileceği vakit geçirebileceği bir alan yaratmaktı... Zonguldak valisinden belediyesine herkes bize çok yardımcı oldu. Çizimler yapıldı, Zonguldak'ın 70 sene önceki hali birebir kurulacak, içindeki dükkanlar, tiyatro ve sinema salonları gerçekten sonrasında faaliyet verecek şekilde dizayn edilecekti... Film dekoru sonrasında yaşayacak bir kent müzesi tematik park olarak kalıcı hale gelecekti ama zemin etüt çalışmaları sırasında bazı engellerle karşılaşınca maalesef proje hayata geçemedi... Bunun üzerine dekorların bir kısmı Zonguldak'a bir kısmı da İstanbul'a kuruldu.
    
Üzerinde çalışmalar yapılıyor, seni haberdar ederim. Şahsen ben yapmış olduğum bu yoğun çalışma sonrasında bulduğum Zonguldak fotoğraflarından bir fotoğraf albümü yapmayı da planlıyorum... Gönlümde Zonguldak’ta kalıcı bir Kent Müzesi’nin yapılması da var... Bir kentin tarihine tanıklık edecek çok farklı fotoğraflar var elimizde...
 PUSULA 
http://www.pusulagazetesi.com.tr/zonguldakli-yonetmen-baruonu-anlatti-kelebegin-ruyasi-ve-zonguldakin-kacirdiklari-79443-haberler.html 

22 Mayıs 2017

      
ZOKEV tarafından Çaycuma’da düzenlenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Prof. Dr. İlhan Tekeli, “19. yüzyılın sonunda insanların doğayla ilişki kurma problemi bir mühendislik projesi mantığıyla ele alındı. 1960’larda buna bir de kalkınma mantığı eklendi. Bu iki mantık yan yana geldi, Filyos Projesi’ni üretti. Ancak bugün mühendislik mantığı çok yüksek prestijli bir mantık değil. Yüksek prestij sahibi olan ekoloji mantığıdır. Zonguldak’ın kalkınma problemini ekoloji mantığıyla çözme becerisi göstermemiz gerekiyor” dedi.
                      
FİLYOS PROJESİ TEMCİT PİLAVI GİBİ HALKIN ÖNÜNE SUNULUYOR

Havzanın dışa açılımına ilişkin görüşlerini de açıklayan Tekeli, “Bu planda Adapazarı, Zonguldak arasında ilginç bir demiryolu projesi görüyoruz. Bölge ekonomisini İstanbul ekonomisine bağlamak amacıyla planlanan bu demiryolu bölgenin iç bütünlüğünü sağlamaktan uzak olduğu için bölge için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca tüm ağır sanayileri Filyos Vadisi’ne yığarak arkadaşların itiraz ettiği sonuçları doğuracaktır. 2013’te nüfusun %1,33’ü bu üç ilde yaşıyor. Buranın GSYİH’sı 2,05’ken, 0,94’e düşmüş durumda, Karabük 28, Zonguldak 29, Bartın ise 48. sırada yer alıyor. Çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız. 1980’lerden sonra Filyos Projesi ve onun etrafında büyük girişimcilerle devlet tarafından yapılacak faaliyet konsantrasyonu Zonguldak’ın geleceğinin temel projesi olarak görülüyor. Uygulanamıyor ama temcit pilavı gibi tekrarlanarak varlığını sürdürüyor” dedi

 Halkın Sesi 
http://www.halkinsesi.com.tr/zonguldak/filyos-projesi-terk-edilmis-bir-mantigin-urunu-h36151.html 

21 Mayıs 2017

Şu anda baskıda...


Çok yeni!

Meslek Gazetesi 1924 - 1925

Türkiye'de İşçi Hayatı ve Zonguldak Kömür Havzası
MESLEK GAZETESİ 1924 - 1925 Türkiye'de İşçi Hayatı ve Zonguldak Kömür Havzası adıyla yayınlanan kitap, bir dönemin işçi hareketine ışık tutması bakımından önemli bir çalışma.

Meslek gazetesinde çeşitli esnaf cemiyetleriyle meslek örgütleri hakkında yazı ya da haberler yayımlanmış ve işçilerle ilgili dönemin güncel olaylarını da kapsayan çeşitli yayınlara yer verilmişti. Zeki Cemal gibi isimler kanalıyla işçi tarihinin yapraklarının aralandığı Meslek gazetesinde “amele tarihi”, “amele hayatı” ve “amele hareketleri” gibi başlıklar altında Türkiye'deki işçi sınıfının geçmişinin yanında etkinlikleri ve örgütlenme çalışmaları hatta işçilerin yaşamları ve yaşam şartları işlenmişti.

“Meslek Gazetesi 1924-1925, Türkiye'de İşçi Hayatı ve Zonguldak Kömür Havzası” adını taşıyan çalışma, birbirini destekleyen iki konu üzerine oturtulmuştur. İlk bölümde, gazetenin işçilere yönelik yayınları ve işçi sınıfına yaklaşımı ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Zonguldak kömür havzası ve kömür işçilerine yönelik gazetenin oldukça ciddi düzeydeki yazı dizileri incelenmiştir. Zonguldak kömür havzası ve bölgedeki işçi hayatının bilimsel düzeye yakın ele alınmış olmasından dolayı, gazetenin bu konu hakkındaki yazı dizisi ve konuyla ilgili yazıları günümüz Türkçesine çevrilerek çalışmaya ek olarak konulmuştur.
             

20 Mayıs 2017

     

Çaycuma’da Filyos Vadisi Sempozyumu Yapılacak…

 PROGRAM  
Yer : Çaycuma Belediyesi SEKA Sosyal Tesisleri
Tarih : 20 Mayıs 2017 Cumartesi – 10.30 / 17.00
21 Mayıs 2017 Pazar – 11.00 / 15.00

http://filyosbizim.com/index.php/2017/05/03/caycumada-filyos-vadisi-sempozyumu-yapilacak/
       

19 Mayıs 2017

ZOKEV

    
Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı, TEM A İl Temsilciliği ve Zonguldak Çevre Koruma Derneği ile birlikte, 20-21 Mayıs tarihlerinde, Çaycuma’da “Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açıdan Filyos Vadisi Projesi” adı altında bir sempozyum düzenleyecek.  Çaycuma Belediyesi SEKA Sosyal Tesislerinde yapılacak olan sempozyumun açılış konuşmasını, 1964 yılında, DPT adına, bölgeyle ilk planlamayı yapan ve çalışmalarını “Zonguldak Ön Planı” adıyla kitap haline getiren Prof. Dr. İlhan Tekeli yapacak.

17 Mayıs 2017

Önceki gece yaşamını yitiren Odatv Ankara Temsilcisi Mümtaz İdil bugün uğurlanıyor.


Mümtaz İdil uğurlanıyor
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’na (KOAH) yakalanan Mümtaz İdil bir süredir Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi görüyordu. Kanser ve KOAH hastası olan İdil, 65 yaşındaydı. İdil’in cenazesi bugün ikindi saatinde Kocatepe Camii’nde yapılacak dini törenin ardından, Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek.
 Mümtaz İdil’in yaşamı
Mümtaz İdil 1952 yılında Zonguldak’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Zonguldak’ta tamamladı. 1974’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne “misafir öğrenci” olarak devam etti. A.Ü. Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünde iki yıl yüksek lisans eğitimi gördü.
http://gazetemanifesto.com/2017/05/17/mumtaz-idil-ugurlaniyor/ 
      
 Kitapları: 
https://www.eganba.com/index.php?p=Products&q_field_active=0&q=M%C3%9CMTAZ+%C4%B0D%C4%B0L&q_field=

15 Mayıs 2017

Mesut Özil Efsanesi
Futbolun Yıldızları - 5

Uğur Önver

Türk asıllı Mesut Özil, oynadığı futbolla daha şimdiden Alman futbolunun efsaneleri arasına girmeyi başardı. Mesut'un, Alman köy takımından dünya futbolunun zirvesi Real Madrid'e kadar uzanan başarı öyküsünü okurken bizden çok şey bulacaksınız.

Daha çok futboluyla sahada konuşmayı tercih eden, Türk Messi olarak anılan sıra dışı bir yetenek o. Bu kitap, “Futbolcu olmasaydım, emlakçı olurdum,” diyen, futboluyla dünyayı kendine hayran bırakan Mesut Özil'in sıfırdan zirveye çıkışının film tadındaki hikayesidir.

 Devrek  

13 Mayıs 2017

“Akdeniz Akdeniz”, “Endülüs” ve “Parçalı Bulutlar Ülkesi” kitaplarının yazarı İlker Özünlü ile üç kitabını konu alan bir söyleşi yaptık.
Akdeniz direniyor!
“Akdeniz Akdeniz” isimli kitabında Akdenizlilik kimliğini ve kültürünü konu alan Özünlü, “Endülüs” kitabında bu kültüre dair yaptığı çalışmasını gezi notları ile süslüyor. “Parçalı Bulutlar Ülkesi” isimli romanında ise 1 Mayıs 1977’ye atıf yaparak başlattığı hikâyesini, 2010’da Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs ile bitiriyor.
Kültürün ve kahramanlığın bitişindeki en temel problemin tüketim olduğunu düşünen Özünlü, Subcomandante Marcos’tan alıntı yapıyor: “Yaptığımız en büyük yanlış, medyada Marcos gibi bir figürün öne çıkartılmasına göz yummak oldu. Bundan böyle Marcos olmayacak.”
(İlker Özünlü Zonguldak Devrek doğumlu) 

12 Mayıs 2017

BEÜ

Bülent Ecevit Üniversitesinde düzenlenen bahar şenliklerinde kurulan uluslararası öğrenci standında, Suriye’deki iç savaşa katılan onlarca örgütten biri olan ÖSO’nun da bayrağının asılması tepkilere neden oldu.
Sınıfsız Gelecek Öğrenci Hareketi adına olaya ilişkin yapılan açıklamada, “Uluslararası öğrenci standında okulumuzda öğrenim gören öğrencilerin, kendi ülkelerinin resmi bayraklarını açması anlaşılabilir olduğu kadar güzel bir şeydir de. Ancak ülkelerin resmi bayraklarının değil de, o ülkede savaşan çetelerden birinin bayrağının asılması kabul edilemez. Bilinçli olarak yapıldığını düşündüğümüz bu uygulama bir bilim yuvası olan üniversitemize yakışmamaktadır.  Ortadoğu’yu kan gölüne dönüştüren çetelerin üniversitemizde yuvalanmalarının önü de açan bu uygulama ülkemizin huzur ve güvenliğini de tehdit etmektedir. Türkiye’nin komşusu küçük grup ve çeteler değil, Suriye Cumhuriyeti’dir” denildi.
Halkın Sesi 
http://www.halkinsesi.com.tr/zonguldak/oso-devlet-mi-h35973.html