25 Eylül 2013

Gerici TOMA, Çağdaş Akrep’e karşı
İbrahim Akyürek
Taksim Gezi protestolarundan sonra TOMA üzerine neler yazılıp çizilimedi ki! Üretimi yapan fabrika ve sahibinin izi sürülüp tesbit edildi. Sahibi Katmercilerin AKP’li yandaş aile olduğu ortaya çıkarıldı. İzmir’de bulunan fabrikanın önünde protesto eylemi bile yapıldı. Gariban, büyük teneke görünüşlü TOMA’nın teknik özelliklerini ise bilmeyen kalmadı. OT Dergisi’nin “Türkiye Çöl Olmasın! TOMA Vakfı” çıkartması ile alaya bile alındı. Önünde poz vermek neredeyse moda oldu. Yeni teknoloji desteği ile gelecekte kazanacağı yeni kıvrak yetenekleri haberleştirildi. Borsadaki yükselişi (Haziran’dan bu yana %15) okuyanları neredeyse kapitalizm karşıtı yaptı.
     
http://67kentimiz3.blogspot.com/

19 Eylül 2013

Çok Yeni...

Gürgen Öz'den Nevrotik
"Nevrotik", Türkiye'deki toplum yapısını, ilişki biçimlerimizin absürd ve çarpık taraflarını ve bunların nedenlerini hınzır bir mizahla deşifre ediyor.
İnsan ruhu, özgürlük kavramı, farklı kültürler ve kadın erkek ilişkileri üstüne eğlenceli, hicivsel dört farklı öykü.
Bu kitapta kadın erkek ilişkilerini değişik hikâyeler içinde okurken; toplumsal baskıların insanları nasıl etkilediğini görünce kendinizi gülmekten alamayacak, bazen gerilimli ve dramatik bir kurgu içinde heyecanlı bir serüvenin içine dalacak, bazen de felsefi ve hüzünlü bir şekilde aşkı ve ilişkileri sorgulayacaksınız.
Tamamı psikolojik ağırlıklı kurgulanmış dört öyküden oluşan bu konsept kitapta, Gürgen Öz sizi kendi hayal dünyasına davet ediyor. (Tanıtım Bülteninden).

       
Gürgen Öz 1978 yılında Zonguldak'ta doğdu. TED Zonguldak Koleji'nin ardından İstanbul Üniversitesi'nde bir yıl Sanat Tarihi okudu. Bu dönem içinde Şahika Tekand oyunculuk stüdyosuna devam etti. Daha sonra İstanbul Üniveristesi'nden ayrılıp Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümünün Oyunculuk Ana Sanat Dalı sınavlarına girdi ve 4 yıllık eğitimini burda tamamladı.
http://www.idefix.com/kitap/nevrotik-gurgen-oz/tanim.asp?sid=JECVPMM8D44HAEYIZW04 
    
http://www.gurgenoz.com/bio.htm

18 Eylül 2013

Miras: Foto Turan

Foto Turan
Haftalık yayınlanan SonSöz Gazetesi'nin son sayısında Zonguldak'ın en eski fotoğraf stüdyolarından Foto Turan tanıtıldı. Gazeteci Çetin Sezgin, Cevdet Turan ile anılarını ve mesleğin durumunu konuştu.    

17 Eylül 2013

     
AVUKAT YUCAK ANLATIYOR
İşçiler Ölüyor, Aileler Bir Başına Adalet Peşinde

Sendikalar, emek hareketi gündemli organizasyonlar ve meslek odaları… Avukatı dert etme, şunu, bunu dert etme demeliler. Ama böyle bir tutumları yok. Kimse sahiplenmiyor
Olay olduğunda basın açıklaması yapmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Davalarda karşı taraf 15 avukatla geliyor, biz toplamda 20 kişiyiz. Çok yalnız bırakılıyor aileler.

Ailelerin iş kazaları konusunda adalet mücadelesi tazminat ve ceza davası ile bütündür. Ceza davasını takip etmek ahlaken lazımdır. Kimin sorumluluğu varsa cezasını çekmeli denmeli, bunda ısrar edilmeli. Çünkü, ceza davaları, geride kalanlar için netice doğuracak en önemli hukuksal mücadele pratiğidir.
http://www.bianet.org/bianet/toplum/149894-isciler-oluyor-aileler-bir-basina-adalet-pesinde 

16 Eylül 2013

      
Ah Karadeniz vah Karadeniz
Hesapsızca planlanan bu termik santrallar birbirinden bağımsız olarak ÇED süreçlerine tabi tutuluyor. Yani her birinin çevreye etkisi ayrı raporlanıyor; “Her projenin çevresel etkileri minimum olacaktır” deniliyor, büyük resim gösterilmiyor.
8 termik santralın birden kümülatif etkisini ne düşünen ne de değerlendiren var. Olan Zonguldaklılara oluyor, olacak.
“Bizden ırak” diye düşünmeyelim. Afrika’da kelebek kanat çırpsa Amerika’da fırtına olur. Dünya küçük, memleket daha da küçük.
Ayrıca bugün Zonguldak’a, yarın bizim kentimize…
 Melis Alphan (Hürriyet)
http://www.sendika.org/2013/09/ah-karadeniz-vah-karadeniz-melis-alphan-hurriyet/ 


08 Eylül 2013

Miras

     
Cumhuriyet, bu vatanda bize önce çok şey verip sonra çok şey almak ister. Bugün toprağa vereceğimiz Selma Soysal’a çok olanak vermişti cumhuriyet. Zonguldak’taki ortaokul sınıflarından sonra Çapa Kız Öğretmen Okulu, Kandilli Lisesi ve Yüksek Öğretmen Okulu’nda parasız yatılı eğitim, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik ve Astronomi Bölümü’nde öğrenim, Profesör Dr. Cahit Arf gibi değerli bir matematikçiyle “Sonsuz Boyutlu Hilbert Uzayı” üzerine doktora yapma, Paris, Londra, Boston üniversiteleriyle Massachusetts Teknoloji Enstitüsü MIT’in uzmanlık programlarına katılma olanağı vermek gibi.
Cumhuriyet, verdiklerinin karşılığını almayı bekler; daha doğrusu, biz ona borcumuzu ödemek isteriz.
Selma Soysal, o borcu ömrünün sonuna kadar ödedi.
 Mümtaz Sosyal 
 6 Ağustos 2013
http://www.matokulu.com/index.php/matematikciler-kategorisi/209-prof-dr-selma-soysal

06 Eylül 2013

 Bartın Gazetesi 90 Yaşında!
Bartın Gazetesi Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Samsun 19 Mayıs, Eskişehir, İstanbul, Balıkesir, Bartın, Zonguldak, Sakarya, Erzurum ve son olarak da Kastamonu üniversitelerinde tez ve araştırma konusu yapılarak, çalışmalar kitap haline getirildi. Kültür Bakanlığı'nca yayınlanan belgesel Türk Basın Tarihi kitabında da yer aldı. Ayrıca bin 680 sayfalık 3 ciltlik büyük boy 'Bartın Halk Kültürü' kitabının yayınlanmasında Bartın Gazetesi'nin 90 yıllık arşivi büyük rol oynadı.

http://www.haberler.com/bartin-gazetesi-90-yasinda-5028061-haberi/ 
      
http://blog.milliyet.com.tr/Cumhuriyetle_yasit_Bartin_Gazetesi____90___dedi_/Blog/?BlogNo=428093&RefNo=22

04 Eylül 2013


Şırnak'ta göçük altında kalan işçilerin cesedine ulaşıldı 
Şırnak'taki kömür ocağında çalışan 4 kişi, dün ocak girişindeki kanyonun yüksek kesimlerinden düşen kaya parçalarının altında kalmış, bir kişi kendi imkanı ile yara almadan kurtulurken, 3 kişi göçük altından çıkamamıştı.
DHA'dan Ebubekir Toprak'ın haberine göre, arama kurtarma çalışmaları bugün sonuç verdi ve 45 yaşındaki Mahmut İçkale ile 19 yaşındaki Süleyman Gökalp'in cesetleri Diyarbakır'dan gelen sivil savunma ekiplerinin, köpeklerle yaptığı arama çalışmaları sonunda çıkarıldı.
http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/sirnakta-gocuk-altinda-kalan-iscilerin-cesedine-ulasildi-haberi-79069 

31 Ağustos 2013

Miras

Tarihi "Varagele" Turizme Kazandırılacak
Ereğli ilçesine bağlı Gökçeler beldesinde, 148 metrelik tepeden sahildeki madene 130 yılı aşkın süredir işçi ve malzeme taşınan raylı sistemin, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tarafından artık kullanılmaması nedeniyle turizme kazandırılması isteniyor. Bölgede, 1880'li yıllarda inşa edildiği tahmin edilen varagelenin (eğimli arazilerde dolu vagonları aşağıya, boş vagonları da yukarıya çekmeye yarayan, nakliyat yolu) yıllarca ekonomiye sağladığı katkının turizme yönlendirilmesi düşüncesiyle Ereğli Kömür Havzası Amelebirliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı Başkanı Hasan Yılmaz ile TTK yetkilileri tesiste incemeler yaptı.
http://www.haberler.com/tarihi-varagele-turizme-kazandirilacak-5003858-haberi/

27 Ağustos 2013


Üniversite, Zonguldak'ta Göçün Nedenlerini Araştıracak
Nüfusun azalması ile doğru orantılı şekilde üniversiteye gelen akademisyenlerin çeşitli nedenlerle şehirden ayrılmak istemeleri nedeniyle öğretim görevlisi tutmakta zorlanan BEÜ, göçün nedenlerini araştırmak için çalışma başlattı. BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim elemanlarından oluşacak 20 kişilik ekibin, başka şehirlere göç edenleri bulup görüşeceğini, röportajlar yaparak bilimsel bir çalışma ortaya koyacağını söyledi. Prof. Dr. Özer, şöyle konuştu: 
http://www.haberler.com/universite-zonguldak-ta-gocun-nedenlerini-4986036-haberi/ 

25 Ağustos 2013

Fatma Süzme Afyonlu, Nihat Ziyalan;
Zonguldak, 1958
Soğuksu Şehir Kitaplığı'nda özel bölüm
Mustafa Ziyalan kitaplarının
Zonguldak Terakki Mahallesi'nde Eski Soğuksu Karakolu arkasında açılan Soğuksu Şehir Kitaplığı'nda özel bölüm Mustafa Ziyalan kitaplarına ayrıldı. Şu anda Amerika'da yaşayan yazarın ondan fazla kitabı bulunuyor. Kitaplıkta ayrıca, "Zonguldaklı Yazarlar-Zonguldak'ı Yazanlar" başlığı altında sergilenen kitaplar ve İbrahim Akyürek'in "yüzkarası" başlıklı fotoğraf sergisi  görülebilir.
      
Mustafa Ziyalan
 1959'da Zonguldak'ta doğdu. Annesi şair, ressam Fatma Süzme Afyonlu; babası şair, yazar, oyuncu Nihat Ziyalan.

 Ziyalan; İstanbul'da Oruçgazi İlkokulu'nu, Alman Lisesi'ni, Çapa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Viyana'da, Mainz'da kaldı. Evlendi. Niğde'nin bir köyünde sağlık ocağı hekimliği, adli tabiplik, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde psikiyatri asistanlığı yaptı. Mahkûmlarla, işkence görmüş kişilerle, tinerci çocuklarla, kumarbazlarla çalıştı. Los Angeles'te psikanalitik psikoterapi, New York Üniversitesi'nde psikiyatri dalında uzmanlık eğitimi aldı. Bir caz müziği grubuyla çalıştı. New York'ta psikiyatristliğe başladı. Şizofreni alanında araştırmalar yaptı. Son yıllarda AIDS'li, gelişim özürlü kişilerle çalışıyor. İki çocuğu var. Şimdilerde New York'un Kızıl Kanca (Red Hook) semtinde, onların emaneti küçük, kırmızı bir balıkla yaşıyor, kızının şiirlerini daktiloya çekiyor.
 

Şiirleri, denemeleri, öyküleri, şiir ve düzyazı çevirileri 1983'ten bu yana Varlık, Adam Sanat, Yasakmeyve, Pentimento, Hayvan, Virgül, Evrensel Kültür, Şiir-lik, Cumhuriyet, Yazko Çeviri, Şizofrengi, İn Vivo gibi yayınlarda yer aldı. Yakılacak Kentlerden başlıklı bir gezi yazıları, denemeler kitabı yakında çıkacak.

http://ziyalan.com/biyografi.html 
http://www.idefix.com/kitap/mustafa-ziyalan/urun_liste.asp?kid=20434 

17 Ağustos 2013

                                                                                                                                                             
Eğer evinizde bekleyen silah varsa…
İbrahim Akyürek
Her 28 Eylül'de Bireysel Silahsızlanma Günü olarak Taksim’de basın açıklaması yapılır. Yüreği yananlar toplanır, katilleri arayanlar haykırır, sanatçılar gösterileriyle ruhları sakinleştirir. Denk getirdiğim iki farklı eylemde de fotoğraf çekip, olan biteni de izlemiştim. Açıklamalardan birinin bir yeri çok çok dikkatimi çekmişti: Evdeki silahların, %75 aile bireylerine ve yakın çevreye karşı kullanıldığını istatistikler ve mezarlar bağıra bağıra söylüyordu.
   Memleket ve Avrupa çapında devletimizin bazı siyasi işlerinde kullanılan ünlü bir mafyanın parlak yıllarıydı. Bu adamın ismini arkalayarak bana karşı aracılık işi üstlenen, yani sözlerine silah süsü veren biri, yüz yüze gelince lise ve mahalle arkadaşım çıkmıştı. Bu tarihten yaklaşık altı ay sonra işyeri komşumuz gazetenin kısa haberleri arasında küçük bir fotoğraf gösterdi, 'tanıyor musun', dedi. Eşinden ayrı yaşayan lise arkadaşımız Akdeniz’in turistik bir kentine yerleşmış, gece birde bardan dönen 18 yaşındaki kızını, sonrada kendini silahla vurmuştu. 
   Dışarıya, ötekine karşı “iş çözme” becerisi olarak, bir silah olarak ayarlanmış beden ve aleti olarak gerçekten silah içe patlamış, istatistiklere iki kişi daha eklenmişti. Aradan bir altı ay daha geçti, ölen arkadaşın “iyi adamdır, işini zorlaştırma” dediği, köylerdeki ihale işleriyle meşgul küçük ANAP’lısına, içe patlayan arkadaşın haberini sordum; yarım ağız, heyecansız, değersizleştiren iki söz söyledi.
   Bireysel Silahsızlanma etkinliğinin çıkışı, bir vakıf projesine dönüşmesi ünlü, zengin bir ailenin genç oğlunun, benzer bir ailenin oğlunu silahla vurmasıyla olmuştu. Çok paranın da bir türlü halledemediği özgüven noksanlığı ve güç gösterisi arzusu oğullara kültür olarak sinmiş gibiydi.
   Bana kalırsa 'evde silah yok' diye de sevinmeyin; evde, iş ortamında, devlette bekleyen, silah yerine kullanılmaya hazır beden parçalarının kullanımı da %75 içeriye doğru olacak aklınızda bulunsun. Yine aklınızda bulunsun, Engin Geçtan HAYAT isimli kitabında geçmişteki acılarımızın faturasını yakın çevreye  ödettiğimizi yazar.
   Anlattıklarım sadece bireysel saldırılarla sınırlı değil. Kitabın birinde okumuştum, tüm ordular daha çok kendi yurttaşlarıyla (iç düşmanlar olarak çarpı koyulanlar, herhalde %75'lik bölüm olmalı) savaşmaya göre eğitilip yapılandırılıyormuş.
   Kısaca, mezarlardan ve hapishanelerden çıkan sonuç şu: ailenin ve yurt toprağının içindekilerin canı, dışarıdaki "düşmanların" canından 3 kat daha fazla tehlikede. Hem savunma, güvenlik, koruyup-kollama, şeref-namus adına, hem de ulusal silahlar tarafından, ulusal adamlarca…
   Silahların, öfkelerin, yumrukların, aşağılayıcı sözlerin neden içe patladığı (yine %75 oranı) konusu asıl kafa yormaya değer bölüm. Bir yazara göre (C.Wright Mills), "özel sıkıntılar", "kamu sorunu" durumuna dönüştürülmeli. Çünkü kişiler kendini bir kapana sıkıştırılmış görmektedir. Mills, solcuların sıkça yineledikleri, ruhumuza da iyi gelen "bu sistem sorunu" vurgusunu başka türlü söylüyor. Bir başkası (Brian Groombridge) bir kitabı, aynı zamanda 1940 yapımı bir filmi anımsatır ve şöyle düşünür:
"Steinbeck (Grapes of Wrath) Gazap Üzümleri'nde "kimi vurayım?" sorusunu yanıtlarken, düşman olarak karşısında soyut bir kavramı, düzeni bulur. Toplumsal düzenin karmaşıklığı giderek artmaktadır. Ekonominin yüksek tepelerinde halkın seçmediği kişiler, kararlarda etkinliklerini yine sürdürüyorlar. Parlamento üyesi olarak seçilenler bile güç dengesinde çok hafif kalıyorlar. Vurulacak kimse, bugün de bulunamıyor.*
*Televizyon ve Toplum, 1976  (Brian Groombridge)

 Umut Vakfı için:    
http://www.umut.org.tr/public/page.aspx?id=21576 
16 Ağustos 2013  iakyurek1@hotmail.com                            
                                                                                                                                                 

13 Ağustos 2013

7 Yıllık bir haber:

Tarihi varagel harap!
Armutçuk Müessesesi’ndeki Varagel’in bulunduğu alanın her geçen gün biraz daha tahrip olduğu belirtilirken, orada gördüklerinden üzüntü duyduğunu belirten Hasan Kozalak adlı vatandaş bize mail atarak, değerlerimize sahip çıkılması gerektiğini vurguladı. Hasan Kozalak’ın konu ile ilgili  gönderdiği mail şu şekilde: 
"Sayın Yetkililer, TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğü ve Sayın Yerel Görsel ve Yazılı Basınımız bu hafta TTK Armutçuk Müessesi’nin Varagel'in bulunduğu ve tarihi değeri olan yeri her zaman olduğu gibi ziyaret ettim. Burası adeta bir tarih abidesi olan bir yer. Her metrekaresi tarih kokuyor(du). Ancak son gördüğüm manzara beni derinden üzdü. Neden mi? Ekte resimlerde (daha önce çektiğim ilk resimde arka planda gördüğüz yapı) gördüğümüz şu anda artık olmayan ve sırf üç kuruşluk hurda için yıkılan tarihi bir bina artık yok. Böyle bir tarih, geçmiş ve turizm bilincinden yoksun kararı alan TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğü’nü şiddetle kınıyorum. Aldığım bilgiye göre varagelin bitim noktasındaki tarihi vinçte başta olmak üzere kalan diğer yapılarda hurda niyetine yıkılacakmış. TTK tarihinin önemli bir yeri olan Armutçuk’taki bu özensizliğin bir an önce son bulmasını ilginize sunuyorum. Yerel medyamızın da bu konuyu bir an önce gündeme getirmesini hiç değilse kalan yapıların kurtarılması en büyük dileğim. Kaldı ki bizim bu hurdalara ihtiyacımız olacak kadar zor durumda mıyız?. Ne oluyoruz bu nasıl bakış açısı. Lütfen bir an önce bu özensizliği dile getirelim yarın çok geç olabilir. Belki bu hurdalardan (ilgililerin bakış açısı bu olduğu için hurda diyorum) üç kuruş kazanılabilir ama orada yok olan tarihi hangi maddi büyüklükle yerine koyabiliriz ki. Saygılarımla"       
Ereğli / 17.05.2006
http://www.ereglidtv.net/arsivsite/haber/haber_ayrinti.asp?Haber_No=16529 

11 Ağustos 2013

Gürgen Öz'ün ilk kitabı gelecek ay çıkıyor
Gürgen Öz’ün Eylül ayında ‘Nevrotik’ isminde bir kitabı  Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkacak. “Tüm bu yaşananların insanları nevrotikleştirdiğini düşünüyorum çünkü insanlar çok arada kalmış. Özgür davranmak istiyorlar ama bir şey sürekli onları çekiyor” diyor. Dört ayrı psikolojik öyküden oluşan kitap, nevrotik bir psikolog ile hastaları arasında geçiyor. 
http://www.radikal.com.tr/hayat/gurgen_neden_boyle-1145605
Gürgen, neden böyle!
Belgesele merakı çocukluktan gelme. Öz-hakiki bir belgesel seyircisi olarak, “Ben gerçekçiliği ve gerçek bir şeyi kaydetmeyi çok seviyorum. Onun dışında mimariye ve çevreye karşı çok özel bir ilgim var” diyor. Ve anlatmaya başlıyor...
“Neden böyle, neden güzel değil, neden güzellik yok?” kendine, şehre dair, en sık sorduğu sorulardan. “Bu psikolojik bir şey” diyor, “Eğer sizi güzelliğe maruz bırakırlarsa, güzelleşirsiniz. Çirkinliğe maruz bırakırlarsa çirkinleşirsiniz. Şimdi siz her yeri beton yapmışsınız; bir bina koymuşsunuz ama ona bir stil, bir tavır, bir detay, bir güzellik koymamışsınız ve insanları buna maruz bırakıyorsunuz. Bilimsel olarak bunun mimaride karşılığı da var: Eğer sürekli betona maruz bırakırsanız insanlar betonlaşır. Yani betona baka baka insanlar sertleşir, sinirli, kızgın ve sevgi yoksunu olur.”

İpek İzci Konuştu 
http://www.radikal.com.tr/hayat/gurgen_neden_boyle-1145605
 
 Gürgen Öz 

1978 yılında Zonguldak'ta doğdu. TED Zonguldak Koleji'nin ardından İstanbul Üniversitesi'nde bir yıl Sanat Tarihi okudu. Bu dönem içinde Şahika Tekand oyunculuk stüdyosuna devam etti. Daha sonra İstanbul Üniversitesi'nden ayrılıp Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümünün Oyunculuk Ana Sanat Dalı sınavlarına girdi ve 4 yıllık eğitimini burda tamamladı.
http://www.gurgenoz.com/bio.htm

10 Ağustos 2013


 Ş.Teoman Duralı Kitabı   
Kutadgubilig Türkçenin Felsefe-Bilim Sözlüğü
1947 Zonguldak doğumluu yazarın son kitabı yıl içinde Dergah Yayınları sözlük dizisi içinde satışa sunuldu.
 Ş.Teoman Duralı Kimdir? 
İstanbul Üniversitesi'nde biyoloji ve felsefe alanlarında öğrenim gördü. 1975 yılında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. Kazakistan’da hizmet veren Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde de bir süre görev yaptı. Kutadgu Bilig dergisi genel yönetmeni. 

ESERLERİ:
Canlılar Sorununa Giriş (istanbul 1988)
Biyoloji Felsefesi (Ankara 1992)
Aristoteles'te Bilim ve Canlılar Sorunu (İstanbul 1995);
A New System of Philosophy-Science from the Biological Standpoint (Peter Lang; Vienna, Bern, New York 1996)
Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti 

http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=300
http://www.idefix.com/kitap/kutadgubilig-turkcenin-felsefe-bilim-sozlugu-s-teoman-durali/tanim.asp?sid=AD28BGV0E5PTW1S2C7LJ

04 Ağustos 2013


30 işçi göz göre göre ölmüş!
Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında 30 madencinin öldüğü grizu patlamasıyla ilgili 28 tutuksuz sanığın yargılandığı davada mahkemenin istediği 5’inci bilirkişi raporu tamamlandı. Raporda, kazanın bir iş kazası olduğu ve taksirli eylemle meydana gelen “öngörülebilir-önlenebilir” olduğu, bu nedenle kaçınılmazlık unsurunun bulunmadığı açıklandı.
http://www.gercekgundem.com/?p=559446

03 Ağustos 2013

Yağmur durdu, sanatçılar durmadı
Cumartesi günü etkili olan sağanak yağış Zonguldak merkezini etkisine alırken sahil yolu üzerinde açtıkları stantlarında yaptıkları çalışmalarla halktan yoğun ilgi gören Zonguldaklı sanatçılar da bundan nasibini aldı. Aşırı yağmurun çizdikleri, boyadıkları resimleri ıslatması ve bozması ile geçtiğimiz bir ayın birçok emeğini kaybeden sanatçılar yine de neşelerini yitirmediler.
Akşamları işlerini koydukları maden galerisinin yağmuru geçirmesi sonucu yağlı boya resim, karakalem, karikatür ve kitapları ıslanan sanatçılar bunu meslek kazası olarak kabul edip çalışma neşelerini kaybetmek istemiyorlar. Karikatürist Mete Arif Tokmak durumu şöyle açıkladı: “Bu stant açıldığından beri birçok güzel şey yaşadık. Kazancımız da o anılar aslında. Ani bastıracak bir yaz yağmuru başından beri en büyük korkumuzdu. O da oldu sonunda. Mehmet Kılıç hocanın iki haftadır üzerinde çalıştığı yağlı boya Zonguldak tablosu güneşli bir Zonguldak günbatımını anlatırken, yağmur damlacıkları ile mevsim değiştirdi. Hoca bütün gün tablosunu kurutmak için güneşi kolladı. Benim resim, karikatür ve duvar resmi çalışmalarım oldukça yıprandı, ilk hallerinin tesiri yok şimdi. Maden ocağında sergilediğimiz Muhittin Köroğlu’nun karikatürleri basım değil de orijinal eserler olsaydı yanmıştık Karikatürcüler Derneğine karşı! Buraya gelip bize destek sunan arkadaşlarla küçük kıyametimizi savuşturmaya çalışıyoruz. Yağmurdan ziyade sahil bandının bu kısmında sokak lambalarının bile bozuk olması, yanmaması canımızı sıkıyor. Güzelim galerinin akşamın belli saatlerinde açık kalmasını sağlayacak elektriğini kestiler. Böyle şey olmaz. Sanatı böyle desteklememekle ülkemiz bir yere varmaz. Yağmur geçer gider ama yetkililerin sanata, sanatçıya bakışı değişmiyor ya, canımız ona sıkılıyor aslında. Biz yazıp çizmeye devam edeceğiz.”

Kızılelma Mağarası Kirleniyor 
Zonguldak'ın Gelik Beldesi'nde bulunan 6 bin 630 metre ile Türkiye'nin en uzun mağaralarından Kızılelma Mağarası'nda, yakınındaki kömür ocaklarından gelen kömürlü sular nedeniyle kirlilik oluştu. Kaderine terk edilen mağaranın turizme kazandırılması isteniyor.
Merkez ilçeye bağlı Gelik beldesi Ayiçi Mahallesi'ndeki Kızılelma Mağarası; sarkıt, dikit ve deresi, 3 bin 200 metresinde 80 metre yüksekliğinde ve dibinde bulunan gölü aydınlatacak derecede büyük bir bacasının yanısıra treking, yürüyüş, iple tırmanma gibi aktiviteler için uygun özelliklere sahip.

http://www.haberler.com/kizilelma-magarasi-kirlilik-kurbani-4903756-haberi/

27 Temmuz 2013

Bu yılın kitaplarından: Bildiğin Gibi Değil
Özellikle nükteli hikâyeleriyle bilinen Emrah Bilge Merdivan'ın "Bildiğin Gibi Değil" isimli ilk kitabı Sütun Yayınları tarafından Mart 2013'te yayınlandı.
 Emrah Bilge Merdivan Kimdir? 
1978 yılında Zonguldak?ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Zonguldak'ta tamamladı. 2001 yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu. Bir süre Ardahan'da öğretmenlik yaptı. Halen Bartın'da öğretmenlik mesleğine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babası olan Merdivan'ın çeşitli hikâye, deneme ve şiirleri Yağmur ve Gonca dergilerinde yayınlandı.  
http://www.sutunyayinlari.com/yazarlar/detay/emrah-bilge-merdivan

24 Temmuz 2013

Bir Cenk Akyol değil, ama...
Zonguldak’taki yetişme hikâyesi, Süperlig’e sıçrama hevesinin bir an kursağında kaldığı ve her şeyi bırakmayı düşündüğü Vanspor transfer kazası, aile evinden ayrılma deneyimi hakkında anlattıkları, profesyonel sporcu olmanın eşiklerini belgeliyor. Samsunspor’da Başkan İsmail Uyanık’ın şampiyonluğa inandığını, futbolcuların inanmadığını ikrar edişinin da ayrı bir belgesel değeri var. ‘Çalışan milyonlarca insandan fazla para kazandım ama hep farkında oldum’ düsturunu telaffuz edişi, bir işçi şehrinden çıkan futbol emekçisinden duymak istediğimizin zaten asgarisi.
Dövmelerine yüklediği anlam ve ‘kişisel gelişim’ ideolojisi ile desteklenen hafif ezoterik yaklaşımı, Tümer Metin’in şahsi maneviyat tablosunun eskizini çiziyorlar.

 Tanıl Bora  Radikal 
 http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tanil_bora/bir_cenk_akyol_degil_ama-1143122

23 Temmuz 2013

Sokak

Zonguldak Sanat Sokağı hizmetinizde 
Sahil yolu üzerinde liman arkasına giderken bir konaklama mekânı var ki bugün için ressamlar tarafından çalışma alanı olarak bellendi. Askeri Gazinonun altındaki yürüyüş koridoru üzerinde, ressamlar Zonguldak Belediyesinin desteğiyle kurdukları stantlarıyla işlerini sergilerken canlı performanslarını da halkla paylaşıyorlar. Güzergâh üzerinden geçen pek çok insanın ilgisini yağlı boya çalışan, duvar resmi yapan, karakalem ve canlı portre karikatürle uğraşan ressamlar çekiyor. 
Zonguldak Festivali sırasında TTK tarafından kurulan maden galerisi şeklindeki sergi galerisinde ise ünlü karikatürist Muhittin Köroğlu’nun “Adaletçe” karikatür sergisi Karikatürcüler Derneği Zonguldak Şubesi'nin desteğiyle devam ediyor.
Her gün öğleden sonra 16.00 ile 22.00 arasında açık tutulan sergi ve ressamların çalışma alanının yıllardır konuşulup gerçekleştirilemeyen Zonguldak Sanat Sokağı olmasını isteyen birçok sanatsever böyle bir organizasyonun hayırlı olacağını belirtiyor. “Atatürk’ün Zonguldak’a çıktığı yer olarak bilinen Maden Mühendisleri lokalinin yanındaki rıhtıma yakın olan alan her branştan sanatçının halkla iç içe olabileceği canlı bir mekân haline dönüşebilir.” Bu düşünceye katıldıklarını belirten sanatsever Zonguldaklılar böyle organizasyonların genelde kulak arkası edilmesi yüzünden ise Zonguldak Sanat Sokağının gerçekleşmesi ihtimalinin zor olduğunu da ekliyor genellikle. 
Bugünlerde ressamlar Mehmet Kılıç, Muhammet Ali Avcı, Mete Arif Tokmak, yazar ve kitapevi sahibi Recep Adıgüzel tarafından alan sanatla iç içe bir görünüm arz ediyor. Arkadaşları ve Zonguldaklı sanatçılar adına konuşan Mete Arif Tokmak şunları söyledi: “Böyle bir mekânın sanatsever Zonguldaklılar için eksikliğini yıllardır dile getiriyoruz aslında. Sanatçılarımızla onları çalışıyorken görebilecek halkımızı buluşturmak türlü nedenlerle pek mümkün olmadı şimdiye kadar. Sanat Sokağı organizasyonları çağdaş kentçilik anlayışının yapabileceği en mümkün bir proje iken aydın yapısı ile tanınan kentimizde şimdiye kadar şu an içinde bulunduğumuz hali kadar bile gerçekleştirilememişti. Şu maden ocağı şeklinde olan sergi galerisi o kadar orijinal bir tasarım ki bu haliyle zaten kendisi Zonguldak’a yakışan bir sanat eseri sayılır. Buradan sesleniyorum, bu haliyle kimse buraya karşı çıkıp kaldırmak için saçmalamasın. Tam tersi elektriği yok, elektriği bağlansın, tahkimatı biraz daha kuvvetlendirilip havalandırması ve korunaklı kapısı yapılıversin. Dışarıdan Zonguldak’a kısa süreliğine gelen insanlar bile karşılarına çıkan bu güzelliği sevinçle selamlıyorlar. Kentimizin bu köşesine apayrı bir hava verdi. Bizler yaz sonuna kadar da olsa bu mekânda resim, karikatür gibi çalışmalarımızı yaparken halkla diyalogumuzu da kaybetmemek istiyoruz. Biz onlardan, onlar bizden sohbetle çok şey öğreniyor. Burası küçücük bir organizasyonla akşamları da ışıklandırılarak, diğer pek çok yerel sanatçı arkadaşımızın katılımıyla fişek gibi bir yer olur. Binlerce lira verip havai fişek atmaya gerek yok. Zonguldak’ın sanat potansiyeli birazcık ilgilenen herkes tarafından malum… Sadece yöneticilerimiz biraz daha duyarlı olabilirler.” 

Spor


TENİSTE UMUTLAR YEŞERİYOR
Zonguldak Tenis Deniz İhtisas Kulübü'nün 2013 yılının Mayıs ayında açtığı tenis okulu üçüncü dönemine 22 Temmuz 2013 tarihinde başladı. 04 Mayıs 2013 tarihinden beri disiplinli bir şekilde eğitimlerine devam eden 06-10 yaş aralığındaki tenis öğrencileri geçirdikleri 2 dönem eğitimlerinde aşamalar yaparak geleceğin tenis yıldızları olma yolunda ilerlemeler kaydettiler.
Ailelerin de zevkle ve memnuniyetle izledikleri Zonguldak Tenis Deniz İhtisas Kulübü'nün tenis eğitimleri kentimizde tenis öğrenmek isteyen çocuklar için oldukça iyi olanaklar sağlamış durumda.

21 Temmuz 2013

Yeni Kitap


Aykut Küçükkaya, Emre Kongar yazdı: 
Gezi Direnişi

Taksim Gezi Parkı Direnişi beklenmedik bir anda ortaya çıktı, beklenmedik bir biçimde gelişti ve beklenmedik sonuçlar verecek...
Bu kitapta değerli bilim insanı Prof. Emre Kongar olayın evrensel ve ulusal boyutlarını toplumbilimsel açıdan irdeliyor.
Araştırmacı gazeteciliğin başarılı ismi Aykut Küçükkaya Direniş'i gün gün belgeliyor.
Gezi Direnişi, "Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı" bir Türkiye'yi yaratan olayın, tweet'ler ve fotoğraflarla zenginleştirilmiş başucu belgeseli...
Cumhuriyet gazetesi arşivinden çok özel fotoğraflar...
Gün gün yaşananlar... Kim ne dedi? Gazeteci, sanatçı ve ünlülerin tweet'leri...

(Kitabın Arka Kapağı'ndan) 
http://www.idefix.com/kitap/gezi-direnisi-emre-kongar/tanim.asp?sid=JIRKT1N2JD4DTSCWWOGH 
        
AYKUT KÜÇÜKKAYA KİMDİR?
16 Ocak 1973’te Zonguldak’ta doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Zonguldak’ta tamamladı. 1994te İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. Üniversite yıllarında 1993’te Cumhuriyet Gazetesi’nde “gece muhabiri” olarak çalışmaya başladı. Yeşil sermaye yapılanması ve siyasal İslamla ilişkisi alanında uzmanlaşan Küçükkaya’nın yolsuzluk üzerine yayımlanmış inceleme-araştırma kitapları bulunuyor. Küçükkaya, Türk kamuoyunun yakından takip ettiği Deniz Feneri skandalını ortaya çıkaran haberleriyle Abdi İpekçi Yılın Gazetecilik Ödülü’ne layık görüldü. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü başta olmak üzere 8 gazetecilik ödülünün sahibi olan Küçükkaya şimdi, Cumhuriyet’in Sorumlu Müdürü ve Yazıişleri Müdür Yardımcısı oldu.

http://www.odatv.com/n.php?n=cumhuriyette-yeni-atama-0603131200 

18 Temmuz 2013

CHP'den Halka Yakışır Mezarlık !

Mezarlık İçin 78 Metreküp Ağaç Kesildi
Belediye ve Orman Bölge Müdürlüğü'nün birlikte yaptığı inceleme sonucunda Kırat Mahallesi'ndeki ormanlık alan, mezarlık yeri olarak tespit edildi. Kayın ağaçlarıyla kaplı ormandaki 13 bin 197 metrekarelik alan, yıllık 850 liralık bedel karşılığında 50 yıllığına belediyeye kiralandı. Bu alandaki 78 metreküplük ağacın kesilmesi ardından 2 ay önce mezarlık yapımına başlandı. Orman alanının içinde yer alan, içerisinde gasilhane, mescit, idari binaların da bulunacağı 2 bin defin kapasiteli mezarlığın ekim ayı sonunda hazır hale getirilmesi planlandı.

http://www.haberler.com/mezarlik-icin-78-metrekup-agac-kesildi-4845078-haberi/
    
http://www.pusulagazetesi.com.tr/haber.php?hayns=2&yazilim=haberler&osmanli=hdetay&sece=1&aid=34400&titlem=34400 

17 Temmuz 2013

Tarih

Sevim Arı Lavuar Alanı ile ilgili tartışmalara katkı amacıyla ve konunun açıklığa kavuşmasında önemli katkı sağlayacağına inandığımız Mimarlar Odası İl Temsilcisi Turhan Demirtaş ' tan özel demeç aldı
Turhan Demirtaş;
"Hiç kimsenin böyle konuşmaya hakkı yok. Öyle bir şey olamaz. Zonguldak Belediyesi yetişmiş, iş bilir personel yönüyle ülkenin sayılı belediyelerindendir. Belediye Başkanı neyi nasıl yapacaktı. Alanı TTK'dan satın alması mümkün değil. Milli Emlak Müdürlüğü takasa yanaşmıyor. Yüksek Planlama Kurulu izin vermiyor. Bunlar siyasilerin yardımını  gerektiriyor. Eli kolu bağlı bir Belediye Başkanını ve belediye yönetimini ve çalışanlarını beceriksizlikle, iş bilmezlikle  suçlamak hiç inandırıcı olmaz. Önce bağları çözüp yol vereceksiniz ki, yine de bir ilerleme olmazsa o zaman böyle konuşmaya hak kazanmış olursunuz derim.
http://www.susmagazetesi.net/haber_detay.asp?haberID=2932

Nedir?

         

Keza AKP Siyaset Akademisi’nin kitapçığında da Türkiye markasının dünyadaki en değerli markalardan biri olduğunun altı çiziliyor. “İmajla ilgili endişeler yabancı yatırımın korunması için devlet gücünü devreye sokmak gibi girişimlere kadar genişleyebiliyor. Yetkililerin sorunlara odaklanmaktan çok, sorunları dile getirenleri susturmaya çalışmalarının ardında yatan sebeplerden biri bu olabilir mi” diye soruyor Iğsız.

Ezgi Başaran Yazdı

Erdoğan diktatör değil, tam bir neoliberal! 

15 Temmuz 2013



“yardım ve yataklık" üzerine 
Ülkemizin kesintisiz toplumsal gerilimi içinde günlük yaşantımıza giren bazı kavramlar var: “yardım ve yataklık” bunlardan biri.
Sistemi yürüten güçler toplamı, tanımını yapıp etiketlediği suçlusunun peşinde iken bu kavramı yaratmış. Bir yalnızlaştırma, desteksiz bırakma tekniği olarak bu kavrama yaslanmış. Bir çeşit yardım edeni, yatırıp barındıranı da korkutmayı hedeflemiş. En azından ne istediğini tüm bürokrasi ağı ile iyice kavramış.
Biz iyilerin, güce bulaşmamışların bu tür kavramlara neden gereksinmesi olmaz? Ez azından ne istediğimizi, ne istemediğimizi bilmemiz için. En azından ayıp sayma, utandırma açısından. O ayıptan başkalarını uzak tutmak için. En azından fikir tartışmasının canlılığı açısından…
Böyle bir ayıp sayma durumları geçenlerde Zülfü Livaneli’nin başına geldi. 3G’yi toplumun bağrına iyice saplamak için sanatçı bulmadan olmazdı. Livaneli’nin "Özgürlük" şarkısı parası ödenerek, acıtmadan saplama işinde kullanılmak üzere satın alındı.
Okurlarının ve Gerçek Gündem internet haber sayfasının özel tepkisi ile Livaneli; saplama işinden gelen istekler üzerine vazgeçtiğini gazetedeki köşe yazısında açıkladı.
En zor koşullarda eylemli, devrimci insanların değeri olan şarkı, yaygın bir ayıplama eylemi sonucu; şarkıcısının "yardım ve yataklık" etmesinin engellenmesiyle sonuçlandı.
İçinde debelendiğimiz düzeni bir masa gibi düşünürseniz, masanın ayaklarından biri sanatçı bana göre. “ruhsallık", "duygu", "manevi değerler” ne derseniz bu olmadan, buna yaslanmadan kötülük masası da, iyilik masası da tam yere basmaz.
Reklam, sanat, televizyon, gazete, internet; toplamı olarak medya yani kötülüğün, kapitalizmin baş propaganda araçları sanatçısız yapamaz. Yoksa, masa sallanır durur.  
Biz sanat uğraşısı içinde olanların, duygu insanlarının ne işe yaradığımızın farkında olmamız o kadar önemli ki. Duygu yanımız ağır bastığı için kullanılmaya da o kadar açığız ki. Bizi uyanık tutan endişelerimiz, yaratıcılığımızın kaynağı da olan kötümserliğimiz yüzünden kötülük masasının bir ayağı olmamız da o kadar kolay ki…
Tüm bunlar nereden aklına geldi, derseniz İstanbul Bienali’ni on yıllığına parasıyla kapatan Koç tiranlığı Sosyalist Brecht’ten bile korkmuyor artık. Bienal'in ana teması Brecht’in bir sözü (İnsan Neyle Yaşar?) üzerine.  
Bizim kente gelince…
ZOKEV geçenlerde çocuklara yönelik atölye çalışması yaptı. Sanki parası, bu kentin deneyimleri yetmiyormuş gibi destekler aldı içerden dışardan. Eğitim desteği veren derneğin sitesine baktım, ana destekçilerinin ikinci sırasında Dünya Bankası var. Yeryüzünü ele geçiren kötülerin ilk sırasında olan; Nato'nun, Pentagon'un kasası sayılacak kuruluş yani.
Yaşadığımız kent artık tüketimin, kapitalizmin yeni değerleri ile yavaş da olsa tanışıyor. Hem de döküntü durumundaki Uzun Mehmet Anıtı’na, bu kamu alanına, oradaki içi geçmiş hayvanlara çok yakından dil çıkarırcasına. 
Bizim kentte de tüketimin azgın dilini, yeni yaşam biçimini gençlerin, çocukların, kadınların bilincine saplamak kolay olmayacak. Bu iş için sanatçıya gereksinim var. Kültürel bozulmaya giden yolda bir süre geleneksel kültürden de yararlanmayı sürdürecekler. Tüm kentleri, ülkeleri ele geçiren Alışveriş Merkezleri'nde aynı model uygulanıyor çünkü.  
iakyurek1@hotmail.com
 2009

10 Temmuz 2013

Bu video, 1984 yılında İngiltere ’nin kuzeyinde Sheffield yakınlarında yer alan Orgreave adlı madenci kasabasında yaşananların tarihi bir canlandırması. 
1980’ler İngiltere’sinin muhafazakârlığına, sendika karşıtı Demir Leydi Thatcher’ın baskıcı tavrına ve çalıştıkları fabrikanın kapatılmasına karşı durmak için aylardır grev yapan Orgreave kok kömürü fabrikası çalışanları, 18 Haziran 1984 sabahı grevlerine devam etmek üzere fabrikanın kapısına giderler. Polisler tarafından her gün geri gönderilmeye alışık işçiler, polis müdahale etmeyince şaşırırlar ama durmaya devam ederler. Öğleden sonra işçilerin bir kısmı evlerine döner, kalanlardan bir kısım gömleklerini çıkarıp futbol oynamaktadır. Bir anda polis işçilerin taş attığı iddiasıyla saldırmaya başlar...

Unutmamak için sanat 
http://www.radikal.com.tr/hayat/unutmamak_icin_sanat-1140980

07 Temmuz 2013

Edebiyat

Şair Yazar Metin Köse'den Zonguldak Üçlemesi
Saltukova beldesine Belediye Başkanı Adil Düzlü'nün daveti üzerine gelen Şair Yazar Metin Köse, beldede düzenlenen yaz şenliğine misafir sanatçı olarak katıldı. Saltukova halkına şiir dinletisi sunan Metin Köse, 13 yıl önce de Saltukova'ya geldiğini söyledi. Zonguldak için 2 kitap yazdığını, bunların Mükellefiyet ve Göldağı Romanları olduğunu söyleyen Köse, son kitabını da bitirerek Zonguldak üçlemesini tamamlayacağını ifade etti. Şair Yazar Köse 
sözlerine şöyle devam etti:

http://www.haberler.com/sair-yazar-metin-kose-den-zonguldak-uclemesi-4806963-haberi/

19 Haziran 2013

Film Gösterisi:
YAŞANABİLİR ZONGULDAK PLATFORMU SUNAR:
Çatalağzı ve Muslu bölgesinde, termik santralların gölgesinde yaşayan insanların isyanını konu alan filmin ilk gösterisi Maden Mühendisleri Odası Lokali'nde yapılacak. Filmin Yönetmeni Metin Kaya.
 19 Haziran 2013 Çarşamba Saat 17.30