03 Kasım 2024

OKSİJEN

Netflix’in Filistin filmleriyle imtihanı

Netflix’te yer alan, Filistin’le ilgili filmler platformdan kaldırılınca kıyamet koptu, Netflix açıklama yaptı

Savaş karşıtı sivil toplum örgütü CODEPINK de, yayın devinin bu kararını kınadı ve bunu “Filistinlilerin hikayelerinin ve bakış açılarının popüler kültürden tam anlamıyla silinmesi” olarak nitelendirdi. Açıklamada, “Filistinlilerin seslerinin sistematik olarak silinmesi, geniş kitlelerin İsrail’in acımasız işgali, apartheid, etnik temizlik ve şimdi de Filistinlilere yönelik soykırım gerçeğini anlamasını engelliyor” ibareleri vardı.

Netflix ise geçen cuma günü yaptığı açıklamada, Filistin Hikayeleri koleksiyonunun üç yıllık bir lisans anlaşmasının parçası olarak Ekim 2021’de platforma yüklendiğini söyleyerek “Bu lisansların süresi doldu. Her zaman olduğu gibi, üyelerimizin ihtiyaçlarını karşılamak için çok çeşitli kaliteli filmlere ve dizilere yatırım yapmaya ve dünyanın dört bir yanından gelen sesleri kutlamaya devam ediyoruz” dedi.

                        

Evrensel

 

RSF: Şirketler doğa katliamı görünmesin diye gazetecileri engelliyor

Raporda Çin, Hindistan ve Rusya’ya dikkat çekilirken, Türkiye’de de benzer sorunlar yaşanıyor. Gazetemiz İzmir Temsilcisi ve Çevre Muhabiri Özer Akdemir çevre haberleri yaparken yaşadıkları sorunları, “Enerji ve maden şirketleri, yaptıkları doğa katliamının görünmemesi için biz gazetecilerin haber-çekim yapmalarını engellemeye çalışıyorlar” diyerek anlattı.

“BURADA ÇEKİM YAPAMAZSINIZ!..”

RSF’nin endeksinde 180 ülke arasında 154. sırada yer alan Türkiye’de de durum benzer. Gazeteciler özellikle enerji ve maden şirketleriyle ilgili haber yaparken hem şirketlerin pervasız tutumlar hem de yargı baskısıyla karşı karşıya kalıyor.

Gazetemiz İzmir Temsilcisi ve çevre alanında yıllardır yaptığı haberlerle tanınan Özer Akdemir, “Türkiye’de çevre gazeteciliği yaparken yaşadığımız en önemli sıkıntıların başında saha da şirketlerin özel güvenlik güçleri ile ya da bizzat yöneticileri ile yaşadığımız sorunlar geliyor. Çoğu son derece korumalı, dikenli tellerin ve yüksek bariyerlerin arkasında faaliyet yürüten özellikle enerji ve maden şirketleri yaptıkları doğa katliamının görünmemesi için biz gazetecilerin haber-çekim yapmalarını engellemeye çalışıyorlar” dedi.

                             

30 Ekim 2024

 

Edebiyat Dünyası İsrail’e Karşı Boykotta

İngiltere’de yüzlerce yazar ve yayıncı topluluğu, İsrail’in kültür kurumlarına karşı geniş kapsamlı bir boykot çağrısı yaptı. Boykota destek verenler arasında Nobel ödüllü Fransız yazar Annie Ernaux, düşünce dünyasında derin etkilere sahip Amerikalı filozof Judith Butler, Pulitzer ödüllü Amerikalı yazar Viet Thanh Nguyen, Hindistanlı yazar Arundhati Roy, İrlandalı yazar Sally Rooney ve Amerikalı yazar Rachel Kushner gibi dünya çapında üne sahip isimler yer alıyor.

Reddediyorlar

İmzacı yazarlar, pazartesi günü yayımlanan mektupta, Filistinlilerin temel haklarının ihlal edilmesine dikkat çekerek, İsrailli yayıncılar, festivaller veya yayınevleriyle çalışmayı reddettiklerini ifade ettiler

28 Ekim 2024

 

İsrail’e dokundurmayan İslamcılar

BAE System, İngiltere’nin en büyük, gelire göre dünyanın 6. büyük silah şirketi. Şirket, Gazze saldırısından beri, Filistin yanlıları tarafından protesto ediliyor. Bunun nedeni; savaş uçakları, mühimmatlar, füze fırlatma kitleri ve zırhlı araçlar için bileşenler de dahil olmak üzere BAE System’in İsrail’in en büyük tedarikçilerinden olması. O kadar ki BAE System, İsrail’e beyaz fosfor imalinde kullanılan madde ithaliyle bile suçlanıyor. Şirket hisselerinin Gazze saldırısıyla yükselişi haber oluyor.

İşin ilginci, SAHA EXPO’ya sponsor olan AA, İngilizce yayınlarında, BAE System’in İsrail ile ilişkilerini deşifre eden yayınlar yapıyor. Örneğin 17 Nisan tarihli haberde, Silahlı Şiddete Karşı Eylem grubunun İcra Direktörü Iain Overton ile söyleşi yapan Ajans, şunları aktarmış: “BAE Systems’in İsrail’le şu anda doğrudan ilişkisi var. İsrail’e obüs sattığını biliyoruz. Aynı zamanda F-35 savaş uçakları tedarik eden bir konsorsiyumun parçası olduklarını da biliyoruz. Bu silahlar, uluslararası insani hukukun ihlalinden, soykırım iddialarına kadar her türlü eylemde açıkça kullanıldı.” 

 

TİCARETE DOKUNDURMUYORLAR!

“BAE şirketi Gazze’deki soykırımdan kâr sağlıyor” yazılı pankartlar taşıyan protestocular, şirketin Londra’daki binası önünde silah ihracatının durdurulmasını istemişler. Ya da Lancashire’da şirket fabrikasını bloke etmişler. AA da bu eylemlere yer vermiş. Gelgelelim, Adem Özköse’nin aynı şirketi protestosu Türkiye’de olunca AA’da haber olmamış!

Daha da ilginci, Kaan uçağı dahil pek çok yerli projede BAE System ile işbirliği yapıldığı resmi kaynaklarda anlatılıyor. 

Barış Terkoğlu   Cumhuriyet 

                              

26 Ekim 2024

Çok Yakın Tarih / Temmuz 2024

 

 

MHP'nin hedefindeki 154 kişi

MHP avukatları İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, mahkemeye, çoğunluğu televizyon programlarından oluşan bir hard disk de sunmuş. Buna dayanarak da “MHP’ye saldırı” yaptığını söylediği 154 kişinin listesini vermiş. Bu 154 kişinin mahkemeye çağrılmasını, ifadelerinin alınmasını, tabiri caizse “MHP ile derdiniz nedir” diye sorulmasını istemiş. İşin ilginci, MHP’nin “bölücü, liberal, Marksist, Fetöcü yapıların elemanları” diye andığı 154 kişinin çoğunluğu Marksist ya da liberal olmadığı gibi, FETÖ ve bölücü ideolojilerle de mücadelesiyle tanınan kişiler. FETÖ’cülük ile nam salmış bazı kişiler ise listede yok.

154 KİŞİNİN LİSTESİ

Dilekçenin ekinde şu 154 kişinin ismi var
  Siyasetçiler: Özgür Özel, Deniz Yavuzyılmaz, Gökhan Günaydın, Ali Mahir Başarır, Sezgin Tanrıkulu, Murat Bakan, Yunus Emre, Özgür Karabat, Cumhur Uzun, Ali Öztunç, Mustafa Adıgüzel, Mahir Polat, Ümit Özdağ, Müsavat Dervişoğlu, Uğur Poyraz, Turhan Çömez, Buğra Kavuncu, Ahmet Davutoğlu, Selçuk Özdağ, Ali Babacan, Erkan Baş, Levent Tüzel, Sevda Karaca, Alper Taş, Remzi Çayır, Hüseyin Baş, Salih Uzun, Cem Toker, Doğan Aydal, Ahat Andican, Aytun Çıray, Bahattin Yücel, Ali Haydar Fırat, Emin Şirin, Fikri Sağlar, Gülay Yedekçi, Mustafa Böğürcü, Nazif Okumuş, Önay Alpago, Bahadır Erdem, Turan Aydoğan, Yavuz Ağıralioğlu, Yavuz Değirmenci, Gaye Usluer, Nesrin Nas, Ufuk Söylemez, Gülistan Kılıç Koçyiğit.

Gazeteciler: Murat Muratoğlu, Akif Beki, Ali Kemal Erdem, Altan Sancar, Asuman Aranca, Atakan Sönmez, Ayşen Şahin, Bahadır Özgür, Barış Pehlivan, Caner Taşpınar, Çiğdem Toker, Deniz Zeyrek, Dinçer Gökçe, Nedim Türkmen, Elfin Tataroğlu, Elif Doğan Şentürk, Doğan Şentürk, Ersin Eroğlu, Fatih Ergin, Fatih Polat, Fırat Fıstık, Fikret Bila, Hakan Çelenk, Hilmi Hacaloğlu, Hüsnü Mahalli, İbrahim Kahveci, İnanç Uysal, İslam Özkan, İsmail Saymaz, Kemal Göktaş, Masum Gök, Mehmet Bal, Mehmet Tezkan, Merdan Yanardağ, Miyase İlknur, Murat Ağırel, Murat Karan, Murat Yetkin, Nevşin Mengü, Nevzat Çiçek, Nurcan Gökdemir, Orhan Uğurluoğlu, Özlem Akarsu Çelik, Emre Kongar, Sertaç Eş, Seyhan Avşar, Taha Akyol, Timur Soykan, Uğur Dündar, Yaşar Aydın, Yavuz Oğhan, Yavuz Selim Demirağ, Yıldız Yazıcıoğlu, Zübeyde Sarı, Mustafa Balbay, Mustafa Kurdaş, Hilal Köylü, Orhan Bursalı, Umut Taştan, Alican Uludağ, Namık Koçak, Özlem Gürses, Yalçın Doğan.

Hukukçular: Celal Ülgen, Afşin Hatipoğlu, Bülent Yücetürk, Ruşen Gültekin, Figen Çalıkuşu, Gürkan Çakıroğlu, İlhan Cihaner, Mehmet Saral, Muzaffer Nerse, Hasan Sınar, Salim Şen, Gamze Pamuk Ateşli.

Araştırmacı/Akademisyen: Can Selçuki, Ceren Kumbasar Mumay, Güven Gürkan Öztan, Berk Esen, Can Kakışım, Haldun Solmaztürk, İbrahim Uslu, Eren Aksoyoğlu, Erol Mütercimler, Mehmet Ali Kulat, Mehmet Yaşar Altındağ, Oğul Aktuna, Mithat Baydur, Öner Günçavdı, Sait Yılmaz, Ersin Kalaycıoğlu, İpek Özkal Sayan, Semih Turhan, Sezin Öney, Suat Özçelebi, Seda Demiralp, Osman Sert, Burak Cop, Barış Övgün, Necati Özkan, Tacire Bektaş, Tayfun Atay, Onur Alp Yılmaz, Gülgün Erdoğan Tosun.

Diğer: Türker Ertürk (emekli amiral), Hanefi Avcı (emekli polis), Ömer Zengin (Sinan Ateş’in arkadaşı).

Barış Terkoğlu    Cumhuriyet  
                          

 

      
Melekler mafya gibi örgütlenebilse iyiliğin kötülüğü yenmemesi için sebep kalmaz. 

Kurt Vonnegut, Ülkesiz Bir Adam 

25 Ekim 2024

İstanbul

 

Fuarda İsrail protestosu: Gazeteci Adem Özköse gözaltına alındı

Gazeteci Adem Özköse, SAHA EXPO Fuarı'nda İsrail ordusuna silah sağladığı bilinen BAE Systems'i protesto ederken ağzı kapatılarak gözaltına alındı. 

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı'nın desteklediği ve Avrupa'nın en büyük silah ve savunma sanayi fuarlarından olan SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı'na birçok ülkeden firma iştirak etti. 

Adem Özköse BAE Systems'in standında yaptığı protestoda şunları ifade etti: "Burası İsrail'in en büyük silah tedarikçilerinden biri olan BAE Systems'in standı. Gazze'de kardeşlerimiz katledilirken bu katiller burada olamazlar. Bunlara izin vermeyeceğiz." 


 
Erbil P
astası 
 
İbrahim Akyürek. 2012

    Irak’ın kuzeyinde iş yapan Türk şirketleriyle ilgili haberlere yıllar önce Milliyet Gazetesi’nde rastlamış, şaşırmıştım. O yıllar sayıları 200'ü aşıyordu, şimdi çoğu inşaat alanında 1200 şirket var. Sonra İbrahim Tatlıses’in piyango işlerini alması, inşaat işlerine girmesi haberleri yer aldı. Sonra Kuzey Irak’a giren bankalar, inşaatçılar, oteller, mobilyacılar, enerji şirketleri haberleri. Bu  arada Ahmet Özal çoktan Irak'a girmiş "Özal City" kurmuş, batmış haberimiz olmamış.
     Bizim sol, sosyalist, muhalif basın sermaye hareketliliği ile şiddet arasında pek bağlantı kurmaz. Herkes amatör strateji uzmanıdır. Harita üzerinde toprak, petrol, halk, güç  paylaştırır. Peşine hak, hukuk, halklar, barış, özerklik, emperyal güçler, kendi geleceğini tayin hakkı genellemelerini ekledin mi, tamam. 
     Gerçekten tamam mı? Neyse ki, yakınlarda bir çıt çıktı. Haber.sol.org'da Barzani İmparatorluğu ve enerji şirketleri konusunda araştırma yazısı yer aldı.

.               
İnternet aramasında “Erbil” ve “Türk şirketleri” yazın karşıınıza çıkan şehvet dolu haberleri görmek bedava size. Ortalıkta, benzetmek gibi olmasın ekonomi-politik sömürü pornosu dolaşıyor. Arzular ve çeşit çeşit yatırımlar ortalığa saçılmış. El değmemiş doğası, el atılmayı bekleyen son büyük petrol yatakları, sömürülmeyi bekleyen her milletten el/düşün emeği ile kapitalist terörün yeni arzu nesnesi karşınızda; burası Erbil coğrafyası...

     
    Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu sayfasına giriş yapın. Karşınıza çılgın bir devlet memuru çıkacak. Bir başka haberde aynı memur, “adeta ihale takipçisi gibi çalışıyoruz” sözleriyle tavanlara sıçrayacak. Öteki yatırım haberlerine bakıyorsunuz... Antepten 30 kişilik işadamı “tarihi, kültürel bağlar” eşliğinde Erbil’e çıkarma yapıyor. Türkiye’nin batısından güzel İzmir, vatansever İzmir boş durur mu, Egeli ve İzmirli yaşlı-genç işadamlarından 25 adamlık iş kuvveti ile Erbil pastasını yakından incelemek üzere Irak’a “giriyor”. Irak’ın “coğrafi ve lojistik avantajları” gözlerini fıldır fıldır döndürüyor. Yutulacak pastanın mezhebi, ırkı, milliyeti, vatanı olmaz deyip incelemelerini şu sözlerle tamamlıyorlar: “Küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Türk işletmeleri için can simidi oldu".
     Pentagon’un, silah şirketlerinin, Bush ekibinin işgal edip "özgürleştirdiği" Irak burası. İnşa halindeki milli duygularla gaz verilen, BDP'nin uzaktan hayranlıkla izlediği gıcır gıcır ulus-devletin valileri Erbil pastasını gelin paylaşalım diye neredeyse yalvarıyor küresel çetelere. 

     
   Küresel şirketler, çok sayıdaki MHP'li, karadenizden inşaatçılar "kazan-kazan" oyunu oynarken o tarafta; kışladaki, dağdaki gençler "kaybet-kaybet" oyunu ile mezarı boyluyor bizim bu tarafta.
     Arama sırasında BBC’nin "Öteki Irak" başlıklı 8 bölümlük dizisine rastladım. Irak’a giren her milletten işadamı için “ekmek” aslanın ağzında gerçekten. Şu izlenime bakın:  “Bütün önemli binalar gibi, çevresi iki insan boyunda kalın taş bloklarla örülü ve üç titiz aramdan geçerek girilebilen Erbil Sheraton otelinin lobisi, adeta bir ticari ve diplomatik arı kovanı”.
     Yoksulluktan gelme, çok çekmiş Leyla Zana yakın gelecekte bir diplomat ya da işkadını olarak arı kovanının içine düşer mi?  Erbil tarafına baktıkça “vatan, millet, Diyarbakır” heyecanıyla çenesi düşen Osman Baydemir gelecekte kuracağı şirketler grubunun bayraklarıyla Erbil pastasına dalar mı?
     Okuyoruz ki, Erbil pastası %3'lük vergi cennetiymiş. Tek eksiği maaşa bağlanmış nüfus, sanayi ve tarım sektörünün gelişememesiymiş. Yarı liberalizme geçiş süreci yaşanıyormuş. Şerafettin Elçi’nin oğlu Renas Elçi bir yandan partisini kurmuş, bir yandan beş yıllık şirketiyle altyapı işlerine dalmış. Elçi; Türkiye’den gelen işadamlarına çok sıcak davranıldığını sözlerine eklemiş.
     Bütün bunlar olurken, kapitalizm inşa edilirken, pasta yağmalanırken gerekli olacak zam, zulüm, işkence, yolsuzluk, yozlaşmaya karşı birikecek tepki isyanlarını dönüştürmek için bazı islamcı partilerin kenarda yalancı baharı beklediğini anımsatayım.

     
   Bu yazıyı bitirmek üzereyken Ortadoğu’yu içinden bilen gazeteci Mete Çubukçu’nun “Kürtlerle -sıfır- sorun mu?” başlıklı Radikal’de okuduğum yazısının bitişine bakın: “Türkiye’nin son dönemde, her şeye rağmen en olumlu, tutarlı politikası Irak Kürdistan’ına yönelik. Erbil; Şam, Bağdat, Tahran ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin komşularına göre en az sorun yaşadığı bölge. Bu ileriye Suriye Kürtlerine yönelik de bir ipucu olabilir mi?“
     Çubukçu'nun yazısının üst tarafı “o onu yapmış, bu bunu demiş, o da belki şöyle yaparmış" strateji gevezeliğiyle dolu. Çubukçu; memleketi Türkiye sanki o kadar huzurlu ki, komşularıyla sorunlarına gelecek biçiyor. Çok gezen, savaş gören gazetecimiz Irak huzurunun geçici olduğunu, serbest piyasa ile süslenen ulus-devlet pastasının büyüklüğünün şimdilik geçici huzur verdiğini anlamakta zorluk çekiyor, tarihe ezen-ezilen çarpışmasından bakmadığı için huzursuz 
olmuyor. 
    
“Kürdistan Dünya Kapitalizmine Entegre Edileceği Döneme Giriyor” 
http:/www.bianet.org/bianet/siyaset/151426-kurdistan-dunya-kapitalizmine-entegre-edilecegi-doneme-giriyor 

21 Ekim 2024

İnternet

Saltukova / Çaycma

Karaelmas Abhaz Kültür Derneği tarafından her yıl geleneksel olarak yapılan ancak pandemi nedeniyle son üç yıldır gerçekleştirilemeyen Kültür ve Dayanışma etkinliği bu sene 27 Ekim Pazar günü yapılacak.
Sakarya Abhaz Derneği halkoyunları ekibi ile Düzce otantik Kafkas halkoyunları 70’lik delikanlılar azar(ağır) grubunun danslarıyla renk katacağı etkinlikte Abhaz yemekleri ve Abhaz kültürünü yansıtan etkinlikler yapılacak.

Çaycuma ilçesine bağlı Saltukova beldesi Aşağı İhsaniye Köyünde saat 12:00’de başlayacak olan gösteriler akşam saatlerine kadar devam edecek.

20 Ekim 2024

Zonguldak


Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Türkiye Basın Yayın ve Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İş) Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu yarın saat 17.00'de Madenci Anıtı önünde gazetecilerin yapacağı eyleme destek verecek.

Liman

 

19 Ekim 2024

Cumhuriyet / T'24

 

İsrail’e ticaret Filistin’e ticaret oldu

Ülkemize İsrail mallarını boykot için kampanyalar yapıldı hatta İsrail ürünleri satan firmalar boykot edildi. Starbucks’ın şubeleri basıldı camları kırıldı. Oturan kişilere saldırıldı. Bu kadar da hassasız!

Ancak ülkemizin İsrail ile yaptığı ticareti Metin Cihan ortaya çıkarınca ortalık karıştı ve yazımın hemen başındaki açıklama ile “İhracat yasaklandı” denildi.

Gerçekten öyle mi?

İsrail ile ihracatımız kâğıt üzerinde sıfır gözüküyor ama insani yardım malzemelerinin dahi giremediği Filistin ile ihracatımız astronomik derece artmış.

Bakın rakamlara...

Mesela ne yasaklandı? Mermer, madeni yağ, çelik ihracatı değil mi? Ki çelik ihracatı burada İsrail’in en çok canını yakan ambargo kalemi.

   Gümrüklerde kâğıt üzerinde ihracatın yapıldığı ülke Filistin ama asıl malın gideceği adres İsrail. Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında belirtildiği gibi öyle ticaretin kesildiği falan yok. Hepsi kâğıt üstünde yapılan oyunlar. Öyle eyyy mey nidaları yine iç siyaseti dizayn etmek için.

   İsrail Filistin’de taş üstünde taş bırakmıyor, bu sırada AKP iktidarının ve destekçilerinin tepkisi sözde bile değil. Açın bakın İspanya, Güney Afrika, İskoçya gibi ülkeler Türkiye’den daha çok zor durumda bıraktı İsrail’i.

Murat Ağırel    Cumhuriyet

                         

 Gazeteci Metin Cihan: İsrail'le ticaret devam ediyor; gemiler bizim gümrükte Filistin olarak kaydedilip yolda İsrail olarak değiştiriliyor 

 

18 Ekim 2024



Sergi Odası'nda yeni program 
Bu yıl 25'inci yılını tamamlayacak olan Zonguldak Sergi Odası'nın yeni programı belli oldu.

Oda'nın Soğuksu'daki Sahaf bölümünde "Süleyman Demirel Kitapları" kapak, Atölye bölümünde ise Tonguç Yaşar'ın "Sülüname" isimli karikatür albümünden seçilen çizimler sergileniyor. Ayrıca, 2000 yılı öncesine ait Zonguldakla ilgili çok sayıda kitap, dergi ve gazete bu çizimlere eşlik ediyor.

Sergi Odası'nın Salı Sineması programında yer alan "Meydan" belgeseli de 22 Ekim 2024'de saat 18.00'de konuklarla buluşacak.

Kasım ayının internet ortamı sunumunda ise (komurfoto.blogspot.com) İbrahim Akyürek'in "Hayatımız Zonguldak" başlığı altındaki fotoğrafları yer alıyor.

 

Eylül 2024

Filistin Laboratuvarı
İsrail İşgal Teknolojilerini Dünyaya Nasıl İhraç Ediyor?

Fener

16 Ekim 2024

Bartın

 

Birgün

 

Yeni feodal düzen 
KENDİSİNİN GİRİŞİMCİSİ

Bu durum ve gelişmeler, bireyi basitçe rekabet etmesi veya kendini savunması gereken değil, kendini geliştirmesi gereken bir özneye dönüştürdü. Kişisel gelişim endüstrisi, yüzlerce psikoterapi ekolü, akıllı telefon, akıllı saat, akıllı ev, yoga, yüzlerce diyet programı, enerji içecekleri, vitaminler, anti-depresanlar... Kişi, kendi benliğin arttırıcısı, yeni “kendisinin girişimcisi” olmak zorundaydı, öyle ki bir yenilik dizisinin ortasında kendini biyolojik olarak da değiştirmesi gereken teknik-parasal bir değer haline gelmeliydi. 

 

LİBERAL FAŞİZM

Tabii 
böylesi bir değişim, hiç de istenilen şeyi vermedi; çünkü insan bilgisayar oyunlarındaki karakterler gibi programlanabilir değil. Bu denli bireysel baskı ve piyasa talebinin yarattığı içsel çatışma, sadece kaygıya ve depresyona yol açar. Kapitalizmin ve modernizmin ilk zamanlarında ve teknolojik gelişmeleri karşısında melankoliden ve onun devrimci ruhundan bahsederken, şimdiki düzende kaygı ve depresyon baskın hale geldi. Siber liberalizmin karşısına siber faşizm ya da liberal faşizm kutbu ortaya çıktı, Trump gibi liderleri sembolleştiren. Neo liberalizmin aksine, siber-liberalizm, bireysel yorgunluk duygusuyla taçlandırılan neşeli bir dikkat eksikliği-hiperaktivite-depresyon sürekliliğine neden oldu.

Artık semptomlarımız ve zihinsel rahatsızlıklarımız siyasal bir hale geldi. Bütün bu psikolojik sorunlardan siyaset aracılığıyla, örgütlenerek ve kapitalizmin "Zevk al!" emrine karşı çıkarak, platform şirketlerinin kurduğu yeni feodal düzenin dışına çıkacak yeni yaşam alanları kurarak kurtulabiliriz. Yoksa bu sürecin devamında gelecek olan tek şey liberal faşizm olacak.
 
 Bülent Usta   Birgün

Birgün

2009: Obama, TBMM'de konuşuyor.

BOP’ta 3’üncü evre: Tufan’dan ‘yeni düzen’e

NEDEN BOP?

1’inci neden; bölgenin neoliberalizasyonu

ABD’nin “Ortadoğu’yu Dönüştürmek’ten kastı bölge ülkelerinin “reform” adı altında neoliberalisazyonuydu. Dünyanın enerji deposu olan bölgenin tüm bileşenlerini kapsayacak şekilde bölgenin neo liberal tahakküme açılması “reform” olarak pazarlanıyordu. Bölge rejimlerinin neo liberalizmle sorunları olmasa da ABD’nin istediği hızda küresel neo liberal politikalara entegre olmuyorlardı. İran, Libya, Suriye bu ülkelerdendi.

2’nci neden; İslamcılara alan açmak

Bir diğer etken ise “Yeşil Kuşak” bakiyesi siyasal İslamcılara alan açmaktı. Yıllar yılı “beslenen” siyasal İslamcılar artık kabuğundan çıkmıştı, bunların “ılımlılaştırılarak” siyasal sürece entegre edilmeleri gerekiyordu. Ne liberalizmle ne de emperyalizmle bir sorunları olan İslamcılar, kendilerine biçilen misyonu yerine getirmekte heveslilerdi.

3’üncü neden; İsrail’in güvenliğini sağlamak

BOP’un bir diğer ayağı da İsrail’in “güvenliği”nin sağlanmasıdır. Yayılmacılığını sürdüren İsrail’in işgalci politikaları Ortadoğu’da büyük bir rahatsızlık nedeniydi. İsrail’in “güvenliği” için bölgenin düzleştirilmesi gerekiyordu. Bunun için de İsrail’e karşı çıkan İran ve müttefiklerinin oluşturduğu “Direniş ekseni”nin parçalanması ve “ılımlı” İhvancılar’a alan açılması gerekiyordu. İslamcılar iktidara taşınarak radikallikleri de törpülenecekti bu vesileyle.

BOP’UN AŞAMALARI

Ortadoğu’ya nizam vermeye yönelik Büyük Ortadoğu Projesi’nin üç evresinden bahsedilebilir.

1’inci evre Arap Baharı

2010’lara gelindiğinde BOP’un hayata geçirilmesi için elverişli maddi koşullar oluşmaya başladı. Arap sokaklarındaki kitlelerin biriken öfkesi çalındı, meydanlara taşan irade BOP’a kanalize edilmeye çalışıldı. Kimi ülkelerde kısmen başarılı olundu, kimilerinde ise bu girişim tutmadı, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkeler kanlı bir iç savaşa sürüklendi.

2’nci evre Abraham Anlaşmaları

Emperyalist odaklarının Ortadoğu’yu Arap Baharı üzerinden dönüştürme senaryosu iflas edince Amerika, Donald Trump ile birlikte yeni bir konsepte gitti. Mevcut İslamcı/Arap rejimlerin diplomatik yollarla, masa başında çeşitli rüşvetler/çıkarlar karşılığında İsrail ile barıştırılması. Abraham/İbrahim anlaşmaları ile Arap rejimleri birer birer normalleşti. Her şey yolunda gidiyor gözükürken Filistin’in var olma hakkını yok sayan bu anlaşmalar da 7 Ekim 2023 itibariyle sekteye uğradı.

3’üncü aşama; İsrail eliyle yıkım

 İbrahim Varlı    Birgün  

13 Ekim 2024

Belediye Sineması

 

İşçi Filmleri Festivali Zonguldak’ta 
Zonguldak Belediyesi tarafından 14-19 Ekim tarihleri arasında Belediye Sineması’nda gösterime sunulacak olan filmlere giriş ücretsiz. Festival boyunca altı uzun metrajlı, dört de kısa metrajlı film izleyicilerle buluşacak. 
 

12 Ekim 2024

Sergi / Soğuksu

 

Zonguldak Kitapları Eşliğinde

Haliç

Kent-soylulaştırma-tetikçisi: Sanat mekânları 
20. yüzyılın son çeyreğine dek aktif bir biçimde kullanılan ve bir su kenti olan İstanbul’un hat analizine bağlı gemi üretim, bakım/onarım ihtiyacını karşılayan Tersane-i Âmire, farklı programdaki yapıları ile Haliç’in kuzey kıyısında yaklaşık 2 km’lik kıyı şeridine kesintisiz olarak yayılıyor. Alandaki denizcilik faaliyetinin Osmanlı dönemi öncesine dek uzandığını çeşitli belgelerden takip edebiliyoruz. Alanda asırlardır üst üste katmanlaşan Roma, Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ilişkin denizcilik birikimi var. Bulunduğu konumda asırlardır kesintisiz bir biçimde faaliyetine devam eden bir üretim alanı olan Tersaneler, önce yavaş yavaş işlevsizleştirilmeye ve itibarsızlaştırılmaya başladı, peşine bu kesintisiz bütünlüğün Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri kısmı, Haliç Port adıyla usulsüz olarak ihaleye açıldı. Tersaneler bir yandan parçalara ayrılırken alandaki donanım hurda olarak satıldı.
1 Eylül 2024’te açılışı yapılan Rixos sermaye grubuna ait, alanın yeni adını alan ve Evrensel’e konu olan Otel haberi arkadaki ticari ilişkileri detaylıca veriyor (2). Rixos başkanı Fettah Tamince’nin söyleşisinde geçen; “…7 yıl da imar durumu, izinler, davalar, proje hazırlıkları ile uğraştık..” sözleri de kent muhalefetinin, bizlerin karşı gücünü gösteriyor (3).

Rixos Tersane İstanbul Oteli de aynı Contemporary İstanbul gibi, Tersane İstanbul adı verilen Haliç Port projesinin devamı. Bu proje daha ilk ilan edildiğinde, dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı tarafından Okmeydanı dönüşüm projesinin “denize açılan kapısı” olarak duyuruldu. 

Contemporary İstanbul, bir “art-washing”, yani sanatla aklama projesi. Açarsak, sermayenin pozitif bir imaj kazanması, kendisini aklaması için sanata destek verdiği örneklerden biri. Bu aklama, alanın değerlerini olması gerektiği gibi yaşatma çabasına zarar veriyor. Olması gerektiği gibi yaşatma nasıl olur? Bu değerleri var edenleri yerinden eden değil, aksine onları gören, müşterek değerleri alelacele değil, zamana yayılan nitelikli bir şekilde ele alan vb. yollarla olabilir.

T.Gül Küksal   Evrensel