25 Kasım 2025

efendiler

‘Evrenin yeni efendileri’

Bugün demiryollarının veya otomotivin 20. yüzyıldaki rolüne benzer bir konuma sahip OpenAI, Palantir veya büyük bulut şirketlerinin altyapıları o kadar büyük, pahalı ve stratejik ki buradaki sermayenin birikimi piyasa güçlerine bırakılamıyor. Piyasaların kaldıramayacağı hızda mali kaynak emen yapay zekâ firmaları, jeopolitik anlatının merkezine de yerleşmiş durumdalar. ABD, “yarının teknolojilerini kazanmak için” devasa yatırımlar yapmak zorunda derken CFR raporu bunu açıkça ortaya koyuyor. Teknoloji şirketleri, ulusal güvenlik bürokrasisi ve büyük finans kapital birleşerek Amerikan kapitalizminin yeni hegemonik blokunu inşa ediyorlar.

Bu blokun sürücü gücü ise 2025 yılının ilk yarısında ekonomik büyüme oranının yüzde 92’sini (teknoloji sektörünün büyüme hızını çıkarınca ABD GSH büyüme hızı yüzde 0.1 düzeyine geriliyor), borsadaki artışın yüzde 80’ini sağlayan teknoloji şirketleridir. Yalnızca NVIDIA’nın veri merkezi segmenti, finans devlerinin toplamından daha yüksek piyasa değerine ulaşmış.

Teknoloji sermayesinin altyapısal erişiminin genişliği onu önceki hegemonik fraksiyonlardan ayırıyor. Diğer sektörlerin çalıştığı araçları, kullandığı verileri toplayan bu sektörün elindeki sosyal medya, elektronik ticaret platformları iletişimi, ticareti, araştırmayı, yönetişimi, lojistiği ve giderek ilerleyen ölçüde insanların siyasi kültürel tercihlerini, değerlerini, savaşma dinamiklerini belirliyor. Hiçbir önceki sınıf fraksiyonu toplumsal yaşama, kültüre ve devlet stratejisine bu kadar derinlemesine ve aynı anda nüfuz etmemişti.
  
Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet 
                               

21 Kasım 2025

Eskişehir

Odunpazarı'nda örnek icraat: Kaldırım temizliği

“Terk edilmiş her şey kamunundur” denerek yaya yolunu işgal eden esnafın bıraktığı tüm malzemeler kamyonlara yükleyip götürüldü. 

                          


20 Kasım 2025

Birgün:

 

İstifa kültürünün anatomisi: Suçlu kim?


 HESAP VEREBİLİRLİĞİN SESSİZ VAKARI

2023 yılında Yunanistan’da, Tempi yakınlarında iki tren çarpıştı; elli yedi kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis, kaza yerini ziyaret ettikten sonra istifasını açıkladı ve açıklamasında şu sözleri kullandı: “Bu acının kelimelerle ifade edilmesi mümkün değil.”

Karamanlis doğrudan bir hatası olmamasına rağmen, sistemin çöküşü karşısında ahlaki ve siyasi sorumluluk üstlendi. Onun istifası, bir suçun itirafı değil, bir onur beyanıydı. Bu, bir arınma eylemiydi — kendi döneminde bir şeylerin yanlış gittiğini kabul etmek ve kamu güvenini mazeretlerle değil, alçakgönüllülükle yeniden inşa etme iradesiydi.

“Tempi’deki demiryolu faciasının yaşandığı yerden yeni döndüm. Bu acı tarif edilemez. 

 RAY KIRILDIĞINDA

Cezai sorumluluk mahkemelerin alanına aittir; politik ve ahlaki sorumluluk ise yönetişimin vicdanına. Bir ülkede devlet özür diler; diğerinde açıklama yapar. Birinde bakanın gidişi güven tazeler; diğerinde kalışı güveni kemirir. Trenler her yerde raydan çıkabilir, sistemler tökezleyebilir — ama asıl fark, bundan sonra ne olduğundadır. Raylar onarılır, onur korunur. Fakat yetkililer sorumluluk almayı reddettiğinde — ya da biri aldığında istifası reddedildiğinde — sessiz bir inkarın içinde, bir ulusun ahlaki altyapısı, raylardan çok daha derin bir biçimde çöker. 

Ümit Kartoğlu   Birgün 

                                  

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde Bakan Işıkhan “Sıfır kaza kültürünü hedefliyoruz” dedi. Sanki hükümetin hiçbir zaman tutmayan enflasyon hedefleri gibi. Kağıt üzerinde her şey harikadır. Riski, sloganlarla azaltamazsınız. Risk yönetimi bir refleks haline gelmedikçe, nefes almak kadar sıradan bir içgüdü olmadıkça, hiçbir şey değişmez.  Ümit Kartoğlu   Birgün

17 Kasım 2025

Emrediyorum

 

 

Emrediyorum barışın

MUHABBETLER GIRLA

Bir yandan da birbirlerine “aba altından sopa göstermeye, “şu olmazsa, bu yapılmazsa güçlerimi salarım üstünüze” demeye devam ediyorlar. Kendi güçlerine ne kadar güveniyorlarsa birbirlerine de o kadar güvenmiyorlar galiba. Bir yıldır öldürtmeye ara verdiler, sadece konuşuyorlar, sembolik jestler yapıyorlar, tatlı sözlerle birbirlerinin gururunu okşuyorlar. Birbirlerine hiç güvenmediklerinin en güçlü kanıtı birbirlerini güzellemelerindeki ölçüsüzlükleri. Kurucu önder, bilge, devlet terbiyesi, devlet adamı, zarafet, kibarlık, karşılıklı davetler, ulaklarla gönderilen selam ve muhabbetler gırla gidiyor.

           

NİYE KIRDIRDINIZ?

“İyi ama sen demiyor muydun, o senin düşmanın, git öldür diye; madem kardeştik bize niye birbirimizi öldürttün?” Madem konuşarak da çözülebilirdi, niye birbirimize kırdırdınız bizi?

Güney Afrika’da uygulanan “hakikat komisyonları”, “apartheid rejiminin” zalimliklerine maruz kalanlarda daha da derin yaralar açtı. Hakikat komisyonlarında teröre maruz kalanlar işkencecilerinin önünde “kendilerine yapılanları” anlatıyorlardı. Bu anlatıların işkencecileri pek etkilemediği, tersine anlatanı daha da örselediği görüldü.

Birbirine düşman edilenlerin barışabilmesinin yolu, saldırtılanların başlarına gelenleri anlatmalarıyla değil saldırtanların “suçlarını itiraf etmeleriyle ve bedelini ödemeleriyle” mümkün olabilir. Bu itiraf da “emir kuluydum, emredildi yaptım” falan demekle bitmez. Emir kulları değil, emredenler bu suçu neden ve nasıl işlediklerini, başka yollar mümkünken neden terörü seçtiklerini itiraf etmeliler ve bedelini ödemeliler.

Güzellemeye değil, affedilmeye ihtiyaçları var ve affetmemizi bize emretmemeliler, hak etmeliler. “Biz” zaten öldürmek istemiyorduk ki…     

 SELÇUK CANDANSAYAR     Birgün

                      

15 Kasım 2025

“Ateş düştüğü yeri yakar” mevsimleri çoktan geçti, bitti.


Bıçak sırtında!

Hatıralar unutmamak, unutturmamak içinse bir manası var. 20 askerin bir kargo uçağına doldurulduktan sonra “şehit” düşmesini “kahramanlık”la açıklarsanız, unutur gidersiniz. Bunu ihtimallerden ihmallere gidip gelen bir kararlılıkla unutmamak lazım.

“Ateş düştüğü yeri yakar” mevsimleri çoktan geçti, bitti. Atölyelerdeki kadınlar, madenlerdeki işçiler, sokaktaki çocuklar ve gençler, kumpir-midye yiyen minikler, evlerdeki eşler, kargolanan askerler hep aynı ateşin kenarında, içinde. Hayat tam “bıçak sırtı” değil mi! Ne zaman kimi parçalayacağı belirsiz.

Bir söz var: “Vahim bir olayda herkes suçlu değildir elbette; ama herkes sorumludur!” Siyasetten cinayete, kazadan ezaya, uçaktan sokağa kadar sanki öyle!  

 UMUR TALU   T24 

                                      

KGD



 Zonguldak’ta gazetecilere ‘Dil ve Anlatım’ eğitimi verildi

 

13 Kasım 2025

BKM - Zonguldak

 

35 Yıl Öncesine Yolculuk: Karaelmas Maden İşçileri Sergisi 

Ahmet Tokyay, Alaaddin Kara ve İbrahim Akyürek'in 'Karaelmas Maden İşçileri' başlıklı fotoğraf sergisi Zonguldak'ta açılıyor. 

20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'ne (Zonguldak) paralel düzenlenen sergi 17-23 Kasım 2025 tarihlerinde Belediye Kültür Merkezi'nde (BKM) açık kalacak.
 
Sergi, maden işçilerinin üretim koşullarından büyük madenci grevi ve yürüyüşüne; kent sakinlerinin kömür atıklarını topladığı Balkayası'ndan kentin arka yüzünü oluşturan şahıs ve şirket ocaklarına uzanan elli fotoğraftan oluşuyor.

Sergi Odası görsel arşivinin parçası olan sergi, Karaelmas Kömür Havzası Maden İşçilerinin 90/91 uzun grevinin 35. yılı nedeniyle ayrı bir önem kazanıyor. 

Bilindiği gibi 30 Kasım 1990 tarihinde Genel Maden İş Sendikasında (GMİS) örgütlü olan maden işçileri Gelik ocağında greve çıkmıştı.


10 Kasım 2025

BKM - Zonguldak

 20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali paralelinde... 

 

Karaelmas Gazeteciler Derneği

 
Gazetecilere Türk dili ve imla kuralları eğitimi
Karaelmas Gazeteciler Derneği öncülüğünde, gazetecilere yönelik “Türk Dili ve İmla Kuralları” eğitimi düzenlenecek. Eğitimin ardından katılımcı gazeteciler için mangal etkinliği düzenlenecek.
Eğitmen Aynur Muslu tarafından verilecek eğitim, Cuma günü saat 16.00’da Zonguldak Sergi Odası Salonu’nda gerçekleştirilecek.
Son dönemlerde haber metinlerinde artan imla ve yazım hatalarına dikkat çekmek, doğru Türkçe kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen etkinlikte Muslu, dilin doğru ve etkili kullanımına ilişkin önemli bilgiler paylaşacak.  AYNUR MUSLU KİMDİR? 


 

05 Kasım 2025

Ders gibi açıklama:

TBB'den "Kartalkaya yangını" açıklaması: Tüm sorumlular yargılanmalı

 

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu tarafından 78 kişinin yaşamını yitirdiği Kartalkaya yangınına ilişkin yapılan açıklamada, "Kartalkaya'daki facia, geçmiş örneklerde olduğu gibi, çeşitli kurum ve kuruluşların organize ihmal zincirinin; etkisiz denetimin ve liyakatsizliğin ağır sonuçlarını gözler önüne sermiştir. Yangın öncesi, sırası ve sonrasında sorumluluğu bulunan tüm faillerin eksiksiz biçimde ortaya çıkarılması ve cezalandırılması; kronikleşmiş 'denetimsizlik kültürü'nün kırılması için milat olmalıdır" denildi.

    Ne var ki bu elim olayda yalnızca yargılananlar değil, yargılanması gerekenler de kamuoyu huzurunda sorgulanmalıdır. Nitekim yangından bir ay önce Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin otelde yaptıkları denetimde "herhangi bir eksiklik bulunmadığı"na dair rapor düzenledikleri bilinmektedir. Buna rağmen ilgili bakanlıklardaki kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemiş; Cumhuriyet savcısı ve mağdur vekillerinin itirazı sonucunda Danıştay 1. Dairesi şüpheliler hakkında soruşturma izni verilmesi yönünde hüküm kurmuştur. Gelinen aşamada, haklarında soruşturma izni verilen kamu görevlilerinin hiçbir soruşturma işlemine tabi tutulmadan görevlerine halen devam ediyor olmaları, adalet duygusunu zedelemekte ve kamu vicdanını yaralamaktadır.

"SÜRECİ TİTİZLİKLE İZLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"

Soruşturma izni verilen kamu görevlileri, soruşturmanın selameti bakımından derhâl görevden el çektirilmelidir. Bu, peşin bir suçluluk isnadı değil; tam tersine etkin, tarafsız ve güvenilir bir soruşturma yürütülmesi için zorunlu, geçici ve hukuka uygun bir idari tedbirdir. Delillerin karartılmasının, tanık beyanlarına etki edilmesinin, hiyerarşik baskı veya işyeri içi etkileşimle süreçlerin manipüle edilmesinin önüne geçmenin en basit ve en etkili yolu budur; ayrıca mağdurların adalete güvenini güçlendirir, soruşturmayı yürüten mercilerin elini rahatlatır.

Kartalkaya'daki facia, geçmiş örneklerde olduğu gibi, çeşitli kurum ve kuruluşların organize ihmal zincirinin; etkisiz denetimin ve liyakatsizliğin ağır sonuçlarını gözler önüne sermiştir. Yangın öncesi, sırası ve sonrasında sorumluluğu bulunan tüm faillerin eksiksiz biçimde ortaya çıkarılması ve cezalandırılması; kronikleşmiş 'denetimsizlik kültürü'nün kırılması için milat olmalıdır.

04 Kasım 2025

6 Kasım Perşembe 17.45

 

Savaşa girmeden savaşan bir ülke kadar ölü

Trafik kurbanı öyle çok ünlü var ki...

 
Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre 2024’de 266 bin 854 trafik kazasında 6 bin 351 kişi öldü, 385 bin 117 kişi yaralandı.2025 yılı istatistiklerinde de benzer bir tablonun ortaya çıkması kuvvetle
muhtemel.

Savaşa girmeden savaşan bir ülke kadar ölü ve yaralı vermek bize özgü bir şey olmalı.
 
***
 
Trafik kazaları sade vatandaşların yanı sıra ünlü isimleri de alıp götürüyor aramızdan.

Son olarak Yeşilçam sinemasının bir dönemki yıldızlarından Engin Çağlar, İstanbul’da motosiklet çarpması sonucu yaşamını yitirdi.

Daha önce de siyasetçiden bürokrata, tiyatro ve sinema sanatçısından şarkıcıya, gazeteciden futbolcuya birçok isim trafik kazalarına kurban gitmişti.

Onlardan hiç olmazsa birkaçını hatırlayıp analım:

 Nuri Kayış   Yeniçağ   

02 Kasım 2025

Trafik

      

16 Kasım 2025  Pazar:

Bundan 31 yıl önce, Kasım ayının üçüncü Pazarı, Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü olarak gündeme alındı. İlk on yıl boyunca Avrupa Karayolu Trafik Mağdurları Federasyonu (FEVR) ve ona bağlı uluslararası  kuruluşlar tarafından değerlendirilen bu özel gün, merkezi İngiltere’de olan RoadPeace tarafından 1993 yılından başlayarak yaygınlaştırıldı. Sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla dünyanın farklı noktalarında Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü toplantıları yapıldıDünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin desteği ile 26 Ekim 2005 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “Dünya Karayolu Trafik Mağdurlarını Anma Günü” genel kabul gördü.

 SergiOdası

Karayolu Trafikte Can Güvenliği Kitaplığı 
2012-2025 : Zonguldak 
www.67kentimiz1.blogspot.com / Hayatımız Trafik

Yeni


BKM

Antalya / Senin de kapını çalacaklar, hazır mısın?

Kültür Yolu Festivali’nde Atatürk sergisi iptal edildi

Antalya’daki Kültür Yolu Festivali kapsamında açılması planlanan "Şapkalarla Atatürk” sergisi, sosyal medyadaki tepkilerin ardından iptal edildi.
Bir dönem AKP MKYK’de görev alan avukat Mücahit Birinci, sosyal medya üzerinden “Şapka inkılabı bahanesiyle yapılan mezalimi benim Rizeli rahmetli dedeme soracaktınız. Korkunç şeyler oldu bu ülkede. Siz hangi iklimin Kültür Bakanlığısınız?” paylaşımı yaptı. Altına da sergi afişi ekledi. 1 Kasım tarihinde başlayan festivalin yayımlanan programında serginin yer almadığı görüldü. 
DERNEK ÜYELERİNDEN TEPKİ

Akdeniz Reklamcılar Derneği Başkanı Emre Noyan, da “Bu sergiyi siz mi kaldırdınız?” sorusuna önce yanıt vermedi ardından iddiaları kabul etti. “Bu serginin kaldırılmasında bakanlığın bir etkisi var mı” sorusuna “Karşılıklı konuşarak karar verdik” diye yanıtladı. Emre Noyan Gün Haber sitesine ise şu açıklamayı yaptı; “Sosyal medyadan sergi ile ilgili tepkiler gelince yönetim kurulundan bazı arkadaşlar polemiğe yol açmayalım sergiyi kaldıralım dediler. Ben de başka bir zaman açarız diye kabul ettim.” “Arkadaşlarınıza direnmediniz mi” sorusuna, “Biz küçük bir derneğiz, etimiz ne budumuz ne?.. Niye bakanlıkla kötü olalım” cevabını verdi. Akdeniz Reklamcılar Derneği’nin sergiyi kaldırmasına üyelerinden de tepki geldi.

 

İnternet

 

30 Ekim 2025

Thatcher'ın "toplum diye bir şey yoktur" / İngiltere

Paul Graham
Graham'ın sunduğu tablo, 1980'lerdeki züppeliklerden ve finans sektörünün düzenlemelerinin kaldırılmasıyla ortaya çıkan açgözlü kültürün aşırılığından çok uzak bir dünya (on yılın ilerleyen dönemlerinde içinde yaşadığım dönemde bile büyük ölçüde yabancı kalan bir kültür; sanat okuluna kaçtığımda o zamanki meslektaşlarımdan hiçbiri şaşırmamıştı). Sistemin işsizlere bu şekilde davranılmasına izin vermesi, bana göre Thatcher'ın "toplum diye bir şey yoktur" görüşünü yeterince örnekliyor; çünkü eğer olsaydı, toplum bunu umursar mıydı?
Paul Graham, Beyond Caring'den, 1984-5
  

Birleşik Krallık genelindeki işsizlik ofislerinin bekleme odaları