"İnsan dayanışması
tüketim pazarı zaferinin
ilk kurbanıdır"
2017 ve 2018 yılında çıkan yeni yayınlara, basım tarihi 1985 yılı öncesi olan kitaplara, konusu maden ortamında geçen yerli ve yabancı filmlere, yazar Rıfat Ilgaz ve A. Mümtaz İdil'e ayrı birer bölüm ayrılan sergide üç yüzü aşkın kitap yer alıyor.
Bir ay sürecek olan olan kitap sergisi, geçen yıl aramızdan ayrılan Odatv Ankara temsilcisi yazar Ahmet Mümtaz İdil'in anısına düzenlendi.
Zonguldak SergiOdası'nın en çok ilgi gören etkinliklerinden olan sergi, kent tarihi üzerine çalışan araştırmacılar ve meraklılar için fırsat oluşturuyor.
3 Mart 1992 Kozlu Grizu Faciası'nın yıldönümünde başlayan sergi boyunca bir film gösterisi ve bir söyleşi yer alacak. 2017 Karaelmas İbni-i Sina Kent Ödülü'nü alan kent tarihi araştırmacısı, bu ay yeni kitabının tanıtımına hazırlanan emekli maden işçisi Erol Çatma'ya ödülü verilecek.Ayrıca, Karikatürcüler Derneği Zonguldak Temsilciliği tarafından 'Kitap' ve 'Nasrettin Hoca' konulu iki ayrı karikatür sergisi açılacak. Öte yandan, SergiOdası'nın tüm sergilerini Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nün ilk mezunlarından öğretmen Muhammet Ali Avcı hazırlıyor.
Zonguldak Kitapları Sergisi yılda iki kez düzenleniyor.
Devrek’teki ilk etkinlik, Devrek türküsü “Tombulacık Halimem (Kiraz Aldım Dikmeden)”in kahramanı Halime (Subaşı) Baltacı'nın Hüseyinçavuşoğlu Köyü’ndeki mezarının ziyaret edilmesiyle başlayacak. Tombul Halime, mezarı başında anılacak ve mezarına karanfiller konulacak.
Devrek’teki ikinci etkinliği, “Devrimler Işığında Kadın ve Kadın Özgürlüğü” konulu panel oluşturuyor. Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nde saat: 14:00’de başlayacak olan paneli, Uluslararası Pazarlar Birliği (PEN) Türkiye Merkezi 2.Başkanı, şair-yazar Halil İbrahim Özcan yönetecek ve konuşmacı olarak da şair ve yazarlar; Gülsüm Cengiz, Nalan Çelik ve Döndü Açıkgöz katılacak. Panel sonrasında da konuk yazar ve şairler kitaplarını imzalayacak.
Etkinliğin akşamki bölümü de Devrek Meslek Yüksek Okulu Spor Salonu’nda yapılacak. “Gönülden Gönüle Türkülerimiz” konulu türkü dinletisine Kültür Bakanlığı Türk Halk Müziği Sanatçıları; Arif Çelik, Orhan Ural ve mahalli sanatçı Remzi Budak katılacak. Dinleti de Remzi Budak Devrek türkülerinden örnekler sunacak.
3 Mart 1992’de Kozlu’da gerçekleşen büyük grizu patlamasında 263 işçi ölmüş, ocaklarda çıkan yangın nedeniyle girilemeyen yerlerdeki 142 işçinin cesedi yer üstüne çıkarılamamıştı.
Kuyulara su basılarak yangın söndürüldü ve ilk aşamada 200 metre derinlikteki 50’ye yakın işçinin cesedi 2 ve 4 Ağustos 1992’de çıkarıldı.
Cenazeler; Bartın, Devrek ve Yenice’nin köylerine doğru arkası açık pikaplarla gönderildiler.
Ne, işçilerin sendikası Genel Maden-İş, ne işveren-devlet olarak Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) törene bile gerek duymadı. Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyüşe geçen Onbinler de ortada gözükmedi.
Grizunun nedenleri tartışıladursun, sorumlular ortada gözükmesin, biilinen tek gerçek, iki aydır artık işçilerin gaz maskesi taşımaları.
Yaklaşık beş milyon değerindeki Fransız malı “Fenzy” marka maskeler iki yıldır gümrükte beklemiş. Yazışmalar birbirini izlemiş. Devlet devleti denetlemiş. İş Güvenliği Tüzüğü maskeyi zorunlu tutmuş. Ancak para ayrılamamış.
“Fenzy”, bir çeşit yapay akciğer. Hareketsiz durumda bir saat, kontrolsuz soluk almada, yani hareket durumunda yarım saat size yardımcı oluyor. Bir kez kullanılıp atılıyor. Şimdi madencilerin belinin bir yanında kullandıkları lambaların aküleri, öteki tarafında yeni araçları “Fenzy”ler var.
3 Mart 1992 tarihindeki grizu patlamasında gaz maskeleri gümrükteydi. Anlatıldığına göre 100’ü aşkın işçi, bu maskeler bellerinde olsaydı kurtulabilecekti.
Ne, Maden Mühendisleri Odası'nın, ne de Ankara’ya yola çıkan yüzbin kişiyi örgütleyen sendikanın gücü maskeleri gümrükten kurtarmak için kullanılmıştı.
Ücret artışı için, ocakların kapatılmaması için bir ay kent içinde yürüyen işçi toplulukları, Mengen barikatı önünde geceleyenler maskeleri gerekli görüp, gücünü bu araçları elde etmek için kullanmamıştı.
Bir yanda ölenlerin yakınları tabut başında ağlarken, öte yanda yaklaşan vardiyanın işçileri ocaklara girmeye hazırlanıyordu.
Gözlerim tabutlarla işçilerin bellerindeki gaz maskeleri arasında gidip geldi. Madencilerin artık ölümler karşılığı edinilen gaz maskeleri vardı.
ZONGULDAK’ta doğa fotoğrafçılığı ile tanınan ve kentte aile hekimi olarak görev yapan Dr. Hasan Koca, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce dövülerek yol kenarına bırakıldı. Ağır yaralanan doktor hastanede tedavi altına alındı.
KENTTE FOTOĞRAF SANATÇISI OLARAK TANINIYORDUOlay Kozlu ilçesine bağlı Ören Köyü yakınlarında meydana geldi. Kentte çektiği doğa fotoğraflarıyla tanınan ve Acılık Aile Sağlığı Merkezi Hekimi olarak görev yapan Dr. Hasan Koca, köy yakınlarında darp edilmiş ve ağır yaralanmış şekilde vatandaşlar tarafından bulundu. Yerde hareketsiz yatan Koca’yı gören vatandaşlar, durumu jandarma ve 112 sağlık ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, yüzüne ve kafasına darbe aldığı belirlenen ağır yaralı Dr. Koca’yı yapılan ilk müdahalenin ardından Bülent Ecevit Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırdı. Dr. Koca’nın durumunun ağır olduğu öğrenilirken, Jandarma darp olayıyla ilgili şüpheli veya şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı.
Sağlık müdürlüğü yapmış olan Dr. Nazif Bey’in oğludur. Babasının görevi nedeniyle çocukluğu Anadolu’nun çeşitli kent ve kasabalarında geçti. İlköğrenimini Isparta’da (1927), ortaöğrenimini İstanbul’da Pertevniyal Lisesinde (1933) tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini (1936) bitirdi. Cihanbeyli (Konya) ile Zonguldak’ta savcılık ve yargıçlık görevlerinde bulundu. Resmi görevinden ayrılıp İstanbul’a yerleştikten sonra 1950’ye kadar serbest avukat olarak çalıştı. Konya’da avukat iken 1950’de milletvekili seçildi. 1954 yılına kadar süren milletvekilliğinden sonra İstanbul 2. Noteri oldu, ölümüne kadar (1954-64) bu mesleği sürdürdü. Feriköy Mezarlığında toprağa verildi.
İlk öyküsü Çocuk Sesi dergisinde (1930) çıkmıştı. Edebî anlamda ilk öyküsü “Renkli Fener” ve daha sonra diğer öyküleri Varlık dergisinde (1933) yayımlandı. 1930’lu yıllarda Vakit gazetesi çevresinde toplanan Bekir Sıtkı, Kenan Hulusi, Rek Ahmet gibi yazarlarla birlikte gerçekçi yeni hikâyenin ilk evresinde yer aldı. İstanbul, Ankara ve Zonguldak’taki dergilerde hikâye, makale ve yazılar yazdı, romanlar tefrika etti (1934-43). Zonguldak’ta bulunduğu yıllarda haftalık Yeni Zonguldak ve Ocak gazetelerini yönetti ve bu gazetelerde Semine Meral takma adıyla makaleler yazdı. Tangonun Ölümü adlı romanı Yeni Zonguldak gazetesinde tefrika edildi.http://www.biyografya.com/biyografi/2652
Uğur Vardan: 1964 Zonguldak doğumluyum. İlkokulu üç ayrı şehirde (Zonguldak, Balıkesir ve Bursa) okudum. Babamın görevi nedeniyle ama ‘rahmetli’ peder, memur falan değildi; kasaptı. İflas etti, doğup büyüdüğü şehri terk etmek zorunda kaldı, 35 yaşından sonra inşaat işçisi oldu, bu hikâyenin açılımı böyle. Naçizane ilkokulda birinciydim, öğretmenlerim doldurdu,http://reportare.com/kultur-sanat/
‘Devlet parasız yatılı’ sınavlarına girdim, iki aşamalıydı, ikisini de kazandım, Arifiye Öğretmen Lisesi’nin yolunu tuttum. Okul, aslında eski bir Köy Enstitüsü’nün devamıydı ama artık statü değiştiği için Öğretmen Lisesi’ne çevrilmiş, kendi gitmiş adı yadigâr kalmıştı. Ama orada okumak benim için gurur vesilesi olmuştur, yatılı okul vesilesiyle hayatı daha erken tanıdığımı düşünürüm hep. Üniversite döneminde ise İTÜ Mimarlık’ta okudum, hâlâ tek dersim var, bitirmedim yani ama mimarlık bürolarında çalıştım. Üniversite zamanında yazıp çizmek hoşuma gidiyordu, bir fırsatını bulup basında şansımı denemeye karar verdim. Aslında o dönem çalıştığım büronun sahibi olan mimar abi, bana çok güveniyor ve daha sonraki projeler için hamleler yapmaya hazırlanıyordu. Ama ben başka bir yolu tercih edeceğimi söyleyerek mimarlık macerama son verdim. Basın benim için bilinmez ve sonu nereye varacağı belirsiz bir
yolculuktu. Mimarlık bürosunda o zamanın parasıyla 250 bin TL alıyordum ve zam yapılacaktı, basında ‘Denenmek’ koşuluyla 150 bin TL’den başladım. Ama bu serüven sonunda beni buralara getirdi. Erkekçe dergisinde mesleğe ‘Merhaba’ dedim, sonrasında hepsinin baş harfi ‘A’ (!) olan Arkitekt, Antrakt, Aktüel gibi yayınlarda uzun süreli çalıştım, arada FHM maceram oldu. 2002’de Radikal’e geçtim, son iki yıldır da Hürriyet’teyim… Bu biyografi konusu biraz uzun oldu galiba ama!
Savaş yıllarında Zonguldak’tan İstanbul’a kömür taşınmasının engellendiğini ve trenin kömür taşınması için oluşturulan bir hatta çalıştığını ifade eden Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, “Kağıthane tarihi demiryoluyla ilgili basılı bir eser hazırlamak istedik. Bununla ilgili bir çok önemli çalışma yaptık, güzergahını ve o dönemdeki işlevini anlatıyoruz. 1914 yılında yapımına başlanan Tarihi Kağıthane demiryolu Kağıthane’den silah deposundan Karadeniz’e silahların Anadolu’ya ulaştırılması için taşındı. Böylece farklı bir görev daha yürütmüş oldu” ifadelerini kullandı.
Kitap, 1. Dünya Savaşı koşullarında şehrin elektriksiz, fabrika ve gemilerin kömürsüz kalma tehlikesini bertaraf etmek için Ağaçlı kömürlerinin Haliç’e taşınma öyküsünü tüm yönleriyle aktarıyor. Lokomotif ve vagonların kitapta yer alan çizimleriyle teknik metni ise Alan Prior isimli bir demiryolcu tarafından hazırlandı. Çizimlerde ölçü verildiği için maket yapımına da olanak sağlayan kitap, Prof. Dr. Emre Dölen, Mert Sandalcı ve Hüseyin Irmak’ın yazılarının yanı sıra 1915’lerde Ağaçlı Ocak Müdürlüğü yapan Şevki (Sevgin) Bey’in ayrıntılı bilgiler içeren hatıratına da yer veriyor.