27 Kasım 2020
Berlin
Video klibin yönetmenliğini yapan Fatih Akın, parçayı ve klibi, “Mladen ve ben aynı zamanlarda aynı mahallede büyüdük. O zamanlardan hatırlayabildiğim tek şey çete dünyası olsa da o dünya bana inanılmaz derecede yaratıcı bir ortam sundu. Yıllar önce sahip olduğumuz ortak hayallerimizi bu video ile ifade ettik. Mladen’in müziklerinde çağdaş tınıyı ve 80’lerin New Wave akımını harmanlaması beni de şekillendirdi. Görsel ve anlatım olarak bu olağanüstü parçaya katkıda bulunmak benim için büyük bir armağan. Bu videonun yönetmenliğini yapmamı sağlayarak, bana kendimi kişisel olarak ifade etme şansı veren kişi Solomun’dur” diyerek anlattı.
26 Kasım 2020
Ömür Şahin Keyif/ Birgün
Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin ABD Başkanı Adayı:
Asıl diktatörlük kapitalizmin kendisi
“40 yıldır seçim kampanyalarında çalışıyorum. Sosyalistlerle hiçbir bağı olmayan işçilerle konuşmanın bu kadar kolay olduğu hiçbir dönem görmedim” ifadelerini kullanan La Riva’ya göre, bu durumda Bernie Sanders’in etkisi büyük: “Sanders herkes için sağlık hizmetinden, öğrenci borçlarının iptalinden, her ne kadar bir emperyalist olsa da en azından Pentagon bütçesinde kesintiden bahseden tek adaydı ve sosyalist olduğunu söylüyordu. Bunun halk üzerinde büyük etkisi oldu. Bizim partimize gelenlerin bir kısmı da Sanders’in ön seçimlerdeki yenilgisi ve vazgeçmesine kırgın olanlardı.
ABD halkı tüm dünyaya kültür endüstrisiyle yayılan görüntülerin aksine, temel insan haklarından yoksun ve zor koşullarda hayatını sürdürmek zorunda. La Riva, halkın sistemi sorgulamasına neden olan bu ikilemi şöyle anlatıyor: “Ben Meksikalı bir ailede çok yoksul büyüdüm. New Mexico’da, altı kardeş, annem ve babam işçiydi, çok düşük gelirleri vardı. Kiramızı ödeyemediğimiz için üç kere evimizi kaybettik. Yoksul bir işçi olarak televizyonu açtığımızda gördüklerimize sahip değiliz. 60’larda, 70’lerde, televizyonda çok az siyah ve Latin gösterilirdi, gösterilenler de orta sınıftı. Ama biz onlar değildik. Amerika’yı bir hayal ülkesi gibi göstermek kapitalistlerin kültürel savaşı.”
La Riva’ya göre, benzer bir savaş, kapitalizmin işçi sınıfının yararına bir sistem olduğu mitini sürdürmek için de veriliyor. “ABD medyası, hükümeti, eğitim sistemi çok gelişmiş ve iyi ayarlanmış. İnsanların içinde boğulduğu ulusal şovenizm unsuruyla savaşların, ambargoların gerekli olduğuna inandırılıyor. Oysa insanların bu saldırıların gerçekte ne demek olduğuyla ilgili hiçbir fikri yok, halk karanlıkta tutuluyor. Diğer bir unsursa çoğu kişinin ABD işçi sınıfının tarihiyle bağı koparılmış durumda. İlerlemenin nasıl olduğunu, kazanımların nasıl elde edildiğini bilmiyorlar. Tüm dünyanın bildiği Haymarket, burada bilinmiyor. Bizim burada 1 Mayıs’ımız bile yok.”
ABD seçimleri aslında paranın sözünün geçtiğine dair en iyi örnektir. Her iki partinin seçim kampanyalarının toplam maliyeti 14 milyar dolar.”La Riva , şöyle konuşuyor : “Oyun hep aynı, masa tenisi gibi; bir o yana, bir bu yana… Her yönetimle biraz daha kötüleşiyor. Kapitalizm güçlenirken işçiler güç kaybediyor. Sorunun ve yoksulluğun nedeni işçi sınıfının yarattığı zenginliğin gittikçe küçülen, güçlenen, zenginleşen ve diktatörleşen bir kapitalist sınıf tarafından sahipleniliyor olması. Bize hükmeden diktatörlük bu. Bu sistem işçilerin yararına bir demokrasi değil.”
22 Kasım 2020
Hesabı kim ödeyecek?
Veysel Ulusoy Cumhuriyet
Geleneksel yaklaşımdır ekonomide... Kişi hayatının belirli kesiminde çalışır, gelir elde eder, vergi verir, bir kısmını tasarruf eder ve emeklilik döneminde ise bu birikimler ve emekli maaşı ile huzurunu inşa eder. Bu, ortalama bir çalışan davranışıdır. Tüm bu zaman diliminde de ödediği verginin kamu malı ve hizmeti olarak kendisine ne kadar ve nasıl döndüğünü sorgular, sorgulamaya çalışır. İşte bu sorgulama kamu malının özelliğini tamamlayan bir öğedir.
Bu öğe günümüzde kayboldu ya da kaybettirildi. Özel mal niteliğine bürünen kamu malı belirli kesimlerin zenginliğini amaçlayan bir özelliğe sahip oldu. Karar vericiler ise halkın sorgulama gücünü baskılayarak onu bireysel niteliğe dönüştürdü. Diğer bir ifade ile kamu malının tamamlayıcı özelliğini ya pasifize etti ya da ortadan kaldırdı.
21 Kasım 2020
Haluk Çobanoğlu / 2013
"1970’lerin Zonguldak’ında yetiştim ben.
Toplumsal hareketlerin son derece gözde, insanların politikaya yakın, dünyadan haberdar, yaşayan nüfusun Türkiye ortalamasının üstünde sosyal bir çevreye sahip olduğu bir yerdi. Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur gibi iki önemli şairin yetiştiği sosyal çevrede yetiştim. Yine de bireysel olarak çok net hatırladığım bir şey var. Evde siyah beyaz bir fotoğraf var. O vakitler grup fotoğrafı çektirmek pek bir moda idi; komşularla, gelen misafirlerle filan ve ben bir grup fotoğrafı çekilirken arkamı dönmüşüm. Haberli ve dayatılan bir şey var ya, muhtemelen onu sevmemişim. Babam çok kızmıştı. Şimdilerde fotoğraf çektirmeyi benim oğlum da sevmiyor, kızamıyorum ona. Fotoğraf çok sonradan girdi hayatıma. Üniversiteden sonra. Eskiden fotoğraf makinesi almak da çok zordu. Zonguldak’ta bizim bir komşumuz, Ahmet Şerifoğlu sportmen bir abimizdi, maratoncu. Hatta sonradan Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde adını futbol stadyumuna verdiler. Kömür işletmesinde çalışıyordu. Ek iş olarak fotoğrafhane açtı. Aile fotoğrafları, vesikalıklar çekiyor. Tonla para harcayarak iki tane Nikon ve iki tane flaşı olmayan sabit ışık almıştı. "
![]() |
| KOAN, Halûk Çobanoğlu, Espaskitap, 2020, fotoğraflar: Ali Taptık / Onagöre |
19 Kasım 2020
Yeni Kitap
Zonguldaklı yazar Sevde Tuba Özsaygın, kısa öykülerin ardından ilk romanı olan “Kurtlu Kuyu”yu çıkarttı.
Zonguldak Anadolu Öğretmen Lisesi ve Kocaeli Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği mezunu olan 30 yaşındaki Sevde Tuba Özsaygın, belediye konservatuarı tiyatro bölümünü birincilikle bitirdi. Çok sayıda tiyatro oyununda da rol aldı. Uzmanlığına eğitim alanında devam ettirmeye karar verdikten sonra tiyatroya ara verdi. 2012’den beri yürüttüğü akademik çalışmalarına devam ederken aynı zamanda özel bir okulun kampüs müdürlüğü görevini sürdürüyor.
Özsaygın, yazdığı kısa öykülerin ardından “Kurtlu Kuyu” isimli ilk romanını çıkarttı. Özsaygın romanını ise şöyle anlattı:
"Edirne Mafyası"
Gürkan, Edirne’de siyasi kimliğinin yanı sıra rant ilişkileriyle de dikkat çekiyor. Kentte özellikle inşaat şirketleri ve müteahhitlerle adı sık sık anılan Gürkan’a bazı Edirnelilerin, "Yüzde 10 Recep" lakabıyla hitap ettiği biliniyor.
Gürkan tarafından sık sık turizm kenti olarak nitelendirilen Edirne’de sorunların başında otopark sorunu geliyor. Kent merkezindeki bazı otoparkların, yurttaşlar tarafından ‘Çete’ olarak tabir edilen kişi ya da kişilerce işletilmesi, Gürkan’a yönelen tepkilerin nedenleri arasında yer alıyor.
Gürkan’ın Çakıcı ile ilişkisi ise kentte içinden çıkılmaz bir hal alan Edirne otogarı ile başlıyor. Edirne otogarının işletmeciliği, Metro turizm işletmecisi Mustafa Altunhan tarafından yapılırken; Altunhan’ın Çakıcı ile ilişkisi tüm Türkiye tarafından biliniyor.
18 Kasım 2020
Edirne / CHP
"Sanki şehre gelebilecek en değerli kişi gibi ağırlanıyor, yetmiyor Atatürk'ün 1927 yılında Fransız bir fotoğrafçı tarafından çekilmiş orijinal portresi kendisine armağan ediliyordu. CHP Genel Merkezi'nin bu konuya da 'Fransız kalacağını' kestirmek pek zor değil. CHP'de son zamanlarda yaşanan bu tuhaflıklar o kadar çoğaldı ki, artık hiçbir yöneticinin böylesi bir rezalete karşı iki çift laf söylemesi dahi beklenmiyor. Her şeyi geçin, Atatürk'ün orijinal portresinin organize suç örgütü elebaşı olmaktan hüküm giyen birine armağan edilmesini nasıl açıklayabiliriz?"
11 Kasım 2020
09 Kasım 2020

‘İmar Barışı’nın sosyolojik dili
Şükrü Aslan BirgünUygulamaya İmar Affı değil de İmar Barışı denilmesi bir tercihtir ve kuşkusuz kendine özgü sosyolojik bir anlamı vardır. Barış ifadesi açık ya da örtük daha önce yaşanmış bir tür ‘savaş’a ve onun ardından taraflar arasında gerçekleşmiş bir sulh mutabakatına işaret ediyor.
Özetle kamu ya da vatandaş ama herkes son yılların moda deyimi kazan kazan ilkesiyle bu barıştan ‘kazançlı’ çıkmış görünmektedir. İmar Barışının aziz millet tarafından güle oynaya karşılık bulmasının nedeni de herhalde budur.
Bir sulh mutabakatı olarak İmar Barışı, ülkenin kentleşme, mülkiyet hakkı ve bina güvenliği ile ilgili adım adım kaybettiği savaşın son aşamasıdır. Bir adım öncesinde işgal edilmiş kamu arazileriyle (2B) ilgili yasal düzenlemeler vardı. Son 20 yılda şehirlerimizi beton yığınına çeviren binlerce imar izinlerini hesaplamak ise artık olanaksız. İmar Barışı, önceki bütün bu düzenlemelerin eksik bıraktığı her şeyi tamamlamış; kamudan çalınan ne varsa geri gelmemek üzere yasallaştırmıştır.
07 Kasım 2020
Aslı Alpar’ın kaleminden: “Emine Hanım’ın Romanı”
Artful Living’de yer alan habere göre, aile albümünden fotoğraflarla 1920’lerin İstanbul’undan, 1950’lerin Ankara’sına Alpar’ın çizgileriyle yol alarak; fotoğraflar üzerindeki bozmalarla ve Emine Hanım’ın yaşam izlerini takip eden çizgilerle 2000’lere dek gelen kitapta Alpar, “kaybolan, izleri silinen Emine Hanım’ın hayatı değerlidir; tıpkı cinsiyet eşitsizliğinden ötürü değersizleştiren tüm hayatlar gibi” diyor.Kitap bir yandan “sıradan” bir yaşam öyküsü anlatırken diğer yandan yakın tarihimizde ataerkil kültür ve bilincin ruh sağlığı üzerindeki etkisini, ruh sağlığı sorunları nedeniyle ötekileştirilmeyi Emine Hanım’ın hayatından izleklerle yansıtıyor. (gazete karınca)
25 Ekim 2020
Yeni
21 Ekim 2020
18 Ekim 2020
Sinema
İrfan Yalçın’ın “Fareyi Öldürmek” adlı romanından yola çıkılarak senaryolaştırılan film, Aydın Sayman tarafından beyazperdeye aktarılıyor. Gazeteci-yazar Nuri'nin, uzun yılların ardından doğup büyüdüğü taşra kentine geri dönmesini konu alan öykü, yazarın eski dostu sabri ile buluşmasının aldından oldukça karanlık bir hal almaya başlar.Tek amacı babasından kalan bir bahçeyi satarak yeniden İstanbul’a geri dönmek olan Nuri, Kentte eski dostu Sabri ile karşılaştıktan sonra ilginç bir hesaplaşma içine girerler. Sabri ise çalıştığı devlet dairesinde geçirdiği ani psiko-travma sebebiyle şefinin kafasını parçaladıktan sonra işler daha da içinden çıkılmaz bir hal almaya başlar. Nuri İstanbul’a dönmeye hazırlanırken, dostu Sabri’nin tutuklandığı hapishanede intihar ettiği haberini alır. Artık Nuri'nin de bir amacı vardır. Eski dostu Sabri’nin işlediği esrarengiz cinayetin ve intiharının ardındaki nedenlerini bulmaya karar verir.
15 Ekim 2020
05 Ekim 2020
27 Eylül 2020
Filyos
25 Eylül 2020
24 Eylül 2020
2020 / Yeniden Baskı
23 Eylül 2020
Sertel:
“Ersin Düzen’in Şirketi’nin TRT stüdyolarını ve kameramanlarını kullanarak ve yanına üç eski futbolcuyu alarak gerçekleştirdiği Stadyum programı için aldığı ücreti üç yıl önce TRT açıklamıştı. Hüseyin Ersin Düzen’in verilen listede program başına 34 bin 370 lira aldığı yazılı.
Ersin Düzen, haftada iki kez yaptığı programı üçe çıkardı. Böylece haftada 103 bin 100 TL fatura keserek parayı dış yapım olarak TRT’den tahsil etti. Bunu aylık olarak hesapladığınızda 412 bin 440 TL rakam ortaya çıkıyor.
TRT’nin bize yaptığı açıklamayı kamuoyu İle paylaştığımda Ersin Düzen beni mahkemeye vereceğini söylemiş ve Twitter üzerinden tehdit etmişti. Üç yıldır mahkeme zaptını bekliyorum ama malum Türk adaleti ağır çalışıyor(!) Hakim huzuruna çıksak gerçekler ortaya çıkacak.
Ersin Düzen, bu paranın elbette hepsine el koymuyor. Yanındaki üç eski futbolcu, yeni yorumculara da dağıtıyor. Kimi duyuma göre, onlara ayda ortalama 30’şar bin, kimine göre 15’er bin lira verdiği söyleniyor. Bu rakamın onlar için çok az olduğu bir gerçek."
https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/09/23/sertel-ersin-duzen-trtden-ayda-412-bin-tl-aliyor/
Ersin Düzen, 2 Haziran 1975 tarihinde Zonguldak‘da doğdu. Babasının subay olması nedeniyle Zonguldak, Diyarbakır, Elazığ ve Denizli de yaşamıştır. Liseyi Denizli Anadolu Lisesi’nde okudu. Bu sırada 1992 yılında Denizli’de radyo programı yapmaya başladı.
22 Eylül 2020
En zengin yüzde 1’lik kısım, dünyayı en yoksul yüzde 50’nin iki katı kirletiyorOxfam politika ve araştıma başkanı Tim Gore, Guardian’a raporla ilgili şunları söyledi: “Küresel karbon bütçesi, insanlığı iyileştirmek yerine, zaten zengin olanların refahı için israf edildi. İklim krizinin kötü etkilerinden kaçınmak istiyorsak, atmosfere sınırlı miktarda karbon salmalıyız, karbonun en iyi şekilde kullanıldığından emin olmalıyız.’’
Araştırma, küresel nüfusun en zengin yüzde 10’unun, 25 yıllık dönem boyunca küresel karbon salınımların yaklaşık yüzde 52’sinden sorumlu olduğunu gösteriyor.
17 Eylül 2020
Sinema
67’liler Platformu, ödül kazanmış ünlü Zonguldaklı yönetmenleri kente davet ederek ilin tanıtımı için onların da katılacağı bir toplantı düzenleyecek.
Kıvanç Baruönü, Tolga Karaçelik ve Ahmet Boyacıoğlu gibi Zonguldak’ın yetiştirdiği ödül kazanmış 3 ünlü yönetmen kente davet edilerek ortak bir söyleşide bulunmalarını sağlanacak ve toplantı sonucu Zonguldak için (kömür ana temalı) bir senaryo veya etkinlik yapılması planlanarak, her üç yönetmenin çevrelerinde etkili olabilecek ünlü sanatçılar ile il tanıtımının ve projenin finansmanının sağlanabilmesi ele alınacak.
http://www.halkinsesi.com.tr/zonguldak/unlu-yonetmenler-gelecek-h56707.html
15 Eylül 2020

Karikatürist ve resim sanatçısı Mete Arif Tokmak, Tevfik Fikret Sokak üzerindeki merdiven kenarındaki duvarlara Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’i resmediyor. Kıvanç Baruönü’nün çok büyük emekleri olan Kelebeğin Rüyası filminde de tanıyıp sevdiğimiz şairlerin ilkbahar ve sonbahar gibi geçen yaşamlarına atıf yapıyor.
Serap Erke ile birlikte merdivenli sokağı harika görünüme kavuşturmaya çalıştıklarını vurgulayan Mete Arif Tokmak, "Öğrencim Serap Erke ile birlikte çalışmayı oluşturduk. Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser panolarından oluşan duvar resimleri şairlerin ilkbahar ve sonbahar gibi geçen yaşamlarına atıf yapıyor. Çizimlerin orijinal olmasına dikkat edildi” dedi.
14 Eylül 2020
11 Eylül 2020
Rıfat Ilgaz:
Kdz. Ereğli
KİTABINI TANITTI...
Karadeniz Ereğlili Yazar Bayram Sarı, “Kağıt Gemi” isimli kitabını, 93.9 Değişim Radyo'da yayınlanan ve Elif Yapıcı'nın hazırlayıp sunduğu "Çayımın Şekeri" programında tanıttı.
Bayram Sarı, kitabındaki karakterlerin 12 Eylül döneminde yaşadıkları duyguları sade bir dille anlatmaya çalıştığını belirterek, “Pandemi dönemi kitabı yazmamı hızlandırdı. Kitapla ilgili olarak olumlu eleştiriler almaktayım. 12 Eylül 2020 Cumartesi günü, saat 16.00’da Sanat Kurumu’nda imza ve söyleşi günümüz olacak. Tüm kitapseverleri bekliyorum” dedi.
BAYRAM SARI KİMDİR?
1961 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Kdz. Ereğli’de tamamladı. Üniversite eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldı. Yaşamını yurt içi ve dışı uzun yol sürücülüğü, tabelacılık, inşaat boya- dekorasyon ustalığı, işportacılık ve sürücü kursu direksiyon eğitmenliği yaparak sürdüren Bayram Sarı, evli ve bir çocuk babası. Emekli olan Sarı yaşamına KARADENİZ Ereğli’de devam ediyor.
40 yıl önceki gibi...
( Fotoğraf: Evrensel Gazetesi : 12 Eylül 2003 )
09 Eylül 2020
Sosyal medya yargısı
Son yıllarda savcılar ve hakimler sosyal medyadaki tepkilere göre kararlar vermeye başladı. İktidar yanlıları, muhalif kişiliği ile tanınan biri hakkında sosyal medya üzerinden tepki gösteriyorlar, tepkinin öznesi kısa süreli de olsa gözaltına alınarak “Cezalandırılıyor”. Olay unutulduktan sonra dava genellikle beraatle sonuçlanıyor. Tersi de oluyor. İktidar yanlısı birisi muhalefet tarafından sosyal medya üzerinden hedef gösteriliyor ve gözaltına alınıyor vs.
Yargının bu durumu bana kovboy filmlerini hatırlatıyor. Kasabaya gelen bir yabancı hakkında birileri bir söylenti çıkarır ve kısa sürede halk galeyana getirilip, adam uyduruk bir yargılama sonunda ipe çekilir. Filmin ilerleyen dakikalarında ise suçsuz olduğu anlaşılır.
Hukukun olmadığı yerlerde linç uygulaması yaygındır.
Oysa, hukuk olan yerlerde gözaltı ve tutuklama bir tedbirdir. Kaçma ihtimaline karşı çok nadir olarak uygulanır. Biz son yıllarda herkesin gözaltına alınmasını, herkesin tutuklanmasını istiyoruz. İstediğimiz herkes gözaltına alınıp tutuklansa halkın yarısı içeride olacak. Herkesi tutuklayıp, sonra da koyacak hapishane kalmadı diye gizli af çıkararak bırakıyoruz.
Son olay Gazeteci Oktay Candemir’in gözaltına alınıp salınması. Çok komik bir olay. Yetmiş yıl önce “Kızılcıklar Oldu mu?” türküsünü söyleyeni komünizm propagandası yapıyor diye gözaltına alırlardı, şimdi iktidarın propaganda aracı TRT’nin dizilerini eleştireni gözaltına alıyorlar.https://www.evrensel.net/yazi/87114/sosyal-medya-yargisi
07 Eylül 2020
“DAĞLARIN DAĞLARIMA BENZER”E YOĞUN İLGİŞair Muharrem Akman’ın ilk kitabı “Dağların Dağlarıma Benzer” büyük ilgi görüyor.
Akman’ın, Artshop yayınları arasında 20 gün önce çıkan ve okuyucuya ulaşan “Dağlarım Dağlarıma Benzer” kitabı 7’den 70’e hemen hemen herkesin beğenisini topladı. Manavından, balıkçısına, emekçisinden memuruna hemen hemen her kesimin büyük ilgisini toplayan kitap büyük bir kitleye ulaştı.
Zonguldak merkez olmak üzere Devrek, Çaycuma ve Gökçebey ilçelerinde de okuyucusuyla buluşan 96 sayfalık “Dağlarım Dağlarıma Benzer” kitabında şair Muharrem Akman, iyi bir gözlem ve duyarlılıkla Zonguldak maden işçilerinin yaşamlarını, grizu faciaları, büyük madenci yürüyüşü gibi konuların yanı sıra insana yönelik değerlerin anlatıyor.
MEHMET YILMAZ KARAİBRAHİMOĞLU
Basın ve yayın dünyasının içinde olup da, hele bir de gazeteciyseniz, hem de en profesyonelinden, ekmeğini mürekkebe batırıp da yiyeninden, halkdan ve de hakdan yana vurmuşsanız bir de daktilonun, klavyenin tuşlarına, öylesine insandan öte Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu'nu tanımamış, iki kelam etmemiş, dertleşmemiş, Gazipaşa Caddesi'nde omuz omuza yürümemiş olamazsınız.
Henüz ilkokula gidiyordum, evimizin bir köşesinde, bir vitrinin alt kısmında bulunan iki kapaklı gözün sağ tarafı, benim de sıkça kurcaladığım, her boş vaktimde merakla karıştırdığım bazı kitapların sayfalarını çiziktirdiğim babamın minik kütüphanesiydi.
Sarı kaplı bir ince kitaptı, üzerinde karakalem tutan bir el yine karakalemle resmedilmişti, neden bilmiyorum yıllar sonra fark ettim ki en çok onu çiziktirmişim, öyle, böyle değil ve ne kadar garip ilkokula başlayıp da okuma yazma öğrendiğimde yine o kitabı alıp içindeki şiirleri okurdum bir daha, bir daha, bir daha...
Liseyi bitirdim, gazeteci olmayı çok istiyordum, bir gün okul arkadaşım Oğuz Pulat'ın Merkez Kıraathanesi'nin gazete ve dergiler masasında duran İnanış Gazetesi'nde belirlediğim kaderimin anahtarı olan o ilanı gördüm; Lise Edebiyat Bölümü mezunu muhabir aranıyor.
İşte o bendim, beni arıyorlardı, koşa koşa bir solukta vardım büroya, çatır çatır daktilo sesleri arasında yarı açık kapıdan içeriye girdim, giriş o giriş... 5 yıl fiziken her kademesinde, 27 yıldır da köşe yazılarımla bünyesinde yer aldığım gazetemin henüz ilk muhabirlik yıllarımda tanıdım Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu'nu.
Maden işçisi, siyasetçi, sanat adamı, düşün insanı, şair ve yazardı... Ama o da ne? O kitap, adı Yılansırtı Dostluk, sarı kitap, yazarı Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu, O adam, bu adam, okuma yazmayı öğrendikten sonra okul kitapları dışında okuduğum ilk şiirlerin yazarı... O'nun 1974 yılında yazdığı ikinci kitabı, benimse elimin değdiği, çiziktirdiğim ilk kitap.http://www.inanisgazetesi.com/yazar-mehmet-yIlmaz-karaibrahimoglu-3741.html
05 Eylül 2020
Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) Yönetim Kurulu Başkanı Kürşat Coşgun, Zonguldaklı Şair Mehmet Yılmaz’ın vefatı nedeniyle bir taziye mesajı yayımladı. Coşgun mesajında, “Zonguldak yüreği kendi için delice çarpan bir büyük evladını, Zonguldaklılık ruhu ve bilincinin yapıtaşını, en büyük kültür emekçisini, şairini, son nefesine kadar devrimci kalmayı becermiş ağabeyini kaybetti. O gerçek bir Zonguldak emekçisiydi. Ömrünün en verimli zamanlarını geçirdiği kentte, uzun yıllar, Türkiye Taşkömürü Kurumunda çalıştı. Buradan emekli olduktan sonra kıdem tazminatının tamamını yatırarak kurduğu Karya Kitabevi’yle kentin kültürel gelişimine büyük hizmetlerde bulundu. Orada düzenlediği imza günlerinde, ülkenin en önde gelen aydın, yazar ve şairleriyle Zonguldaklıları buluşturdu. Derin izler bırakıp, büyük dostluklar geliştirdiği ülkenin sanat edebiyat dünyasında Zonguldak denince akla gelen ilk isimdi. Ülkemizin en önemli şairlerinin, yazarlarının, aydınlarının aklında ‘Zonguldak şairi’ olarak kayıtlıydı” dedi. (zhaber. com)
Kentte yaşadığı dönem içinde Zonguldak’ın kültür hayatına çok emek harcayan, şair Mehmet Yılmaz Giresun’da hayatını kaybetti. 73 yaşında hayatını kaybeden Yılmaz’ın tüm hayatı Zonguldak’ta geçti. Zonguldak Halkevi Başkanlığı, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Zonguldak İl Başkanlığı da yapan Yılmaz bir dönem kentin kültür hayatında büyük rol oynanan 100. Yıl Turizm Kültür Sanat Kooperatifinin (TUSAK) fikir babası ve kurucusuydu.ZOKEV’İN DE KURUCULARI ARASINDAYDIUzun yıllar çalıştığı Türkiye Taşkömürü Kurumundaki işinden emekli olduktan sonra “Karya Kitabevi”ni açarak birçok ünlü yazar, şair düşün insanının düzenlediği imza günlerinde Zonguldaklılarla buluşmasını sağlayan Mehmet Yılmaz, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfının da (ZOKEV) kurucuları arasında yer aldı.ZONGULDAK ŞAİRİ OLARAK BİLİNİYORDUCumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, Sosyalist Birlik Partisi, Birleşik Sol Parti, Özgürlük ve Dayanışma Partisi gibi çeşitli sol partilerde görev yapan ve kuruluşlarında yer alan Mehmet Yılmaz, çok sayıda şiir ve öykü kitabının da sahibiydi. Giresunlu olmasına rağmen tüm ülkede “Zonguldak şairi” olarak tanınan Mehmet Yılmaz, ömrünün son dönemini geçirdiği köyünde muhtarlık da yaptı.(Halkın Sesi)














































