03 Mart 2021

Mağara

      

Kent merkezinde mağara turizmiyle ilgilenen 49 yaşındaki Engin Zaman, Zonguldak'ın mağara anlamında Avrupa'da çok özel bir konuma sahip olduğunu ifade etti. 29 yıldır mağaraların keşfedilmesi ve turizmine yönelik araştırma ve çalışmalar yapan Zaman, aynı zamanda bilimsel çalışmalara da katkı sağlıyor.

        

 Türkiye’nin gezilebilir ve halka açık 875 metrelik alanı ile en uzun 10. mağarası olan Gökgöl Mağarası, mercan fosillerin yanı sıra en yaşlı yapı oluşumlarına da ev sahipliği yapıyor. Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde bulunan Gökgöl Mağarası, Türkiye’nin önemli mağaraları arasındaki yerini koruyor

02 Mart 2021

    

(Roman)cılık oynuyorlar!..

Neymiş efendim?
Müdür kısmının herhalde nezaketen “çingene” demedikleri ya da diyemedikleri bu roman konusuna biraz aşağıda değineceğiz de;
Benim anlayamadığım; şu 20 kişilik Türk Halk Müziği Kursu ne iş?
Yani ensesinden tutup sandalyeye oturtup halk müziği mi öğreteceksiniz, ya da “sokaklarda saçma sapan öttürüyorlar bari makamlı öttürsünler” cinsinden fasıl mı geçirttireceksiniz bizim ikinci makas takımına?
   
Şimdi de şu Roman- Çingene konusuna tekrar değinelim.
Birkaç hafta önce bu konuda bir yazı kaleme almıştım, beylerimiz iyice öğrensinler diye bir bölümünü bilgilerine sunuyorum:
Birkaç yıldır Zonguldak’ta bazı birimlerce ve resmi kurumlarca yapılan toplantılar var ve bu toplantılarda bu yöreye yerleştikleri çok yıllar öncesinden beri yaşam koşulları bir türlü iyileşmeyen, iyileştirilemeyen ve bir türlü de asimile edilemeyen Çingeneler hakkında görüş alış verişleri yapılıyor.
Böyle toplantıların birinin sonunda geçmiş Valilerimizden Ali Kaban döneminde onların bir kısmını umrelere gönderdik…
Gönderdik de ne değişti?

http://www.halkinsesi.com.tr/roman-cilik-oynuyorlar-makale,5932.html

 Sermet Aksu   Halkın Sesi  

Fotoğraf


 

28 Şubat 2021

Yeni / Şubat 2021


 

Noriko Nakayama’nın bu kitabı, yabancı antropologların çalışmalarının fazla olmadığı bir dönemde, 1990lar Türkiye’sinde Zonguldak Ereğli’ye bağlı bir köyde bir yıl kalarak gerçekleştirdiği özgün araştırmaya dayalıdır. Kadın ve İslam konusunda genellikle şehirli kadınların konumunu ele alan çalışmalardan farklı olarak Nakayama “Yaşayan köy geleneğinin içinde İslam’ın anlamı nedir? Açık veya kapalı olmak nedir?” gibi soruları sorarak yeni bir yaklaşım sergilemektedir. 

Bu çalışma, ülkemizde baskın olan “Kemalist” veya “muhafazakar” veya “liberal” yorumlara hakim olan kadın ve din ilişkisinin “Modern mi değil mi? veya “Modernitenin tercih edilen alternatif versiyonu mu?” gibi sorunsallarla ele alındığı ve ikilemler içinde kutuplaşmış söylemleri üreten yaklaşımları aşabilmiş olmasıyla göze çarpmaktadır. Nakayama’nın Japon bir sosyal bilimci olarak benzeri çok katmanlı süreçleri yaşayan bir toplumdan gelmesi, kendisinin bu tür modernite ve gelenek etkileşimine özellikle duyarlı olmasını mümkün kılmıştır. Nakayama’nın bu çalışmasındaki araştırma soruları basit ikilemlere dayalı şablonlar içinde ele alınmamaktadır. Zonguldak Ereğli’nin bir köyünde kadınların modern yaşamın içinde Cumhuriyet’in kurumlarını, değişen toplumsal koşulları ve köyün özgün kültürünü nasıl birleştirdiklerine şahit oluyoruz. Dolayısıyla modern toplumsal gerçekliğin tek bir şablondan ziyade çok yönlü bir açıklama gerektirdiği açığa çıkmaktadır. Saha araştırmasına dayanan Nakayama’nın bu çalışması köy kadınının gelenek ve modernite ile ilişkilerine yönelik hem dışarıdan hem de içeriden çok başarılı bir okuma sergiliyor. 

23 Şubat 2021

Kadıköy


 

Şubat 2021

     
Polisiye romanlara düşkün Alatan, usta bir terzi, dört dörtlük bir ev kadını, tatlı bir komşu, iyi bir dost ve eğlenceli bir anneannedir. En büyük hayali, çözüme kavuşturduğu gizemli olaylarla ilgili yazdıklarının bir gün yayımlanmasıdır. Fahri detektif Yıldız Alatan bu kez de 80’lerin Zonguldak’ında eşi ve dostları ile yaşadığı huzurlu hayatına birdenbire giriveren ve çözmek için can attığı yeni bir gizemin peşinde. İntihar mı, cinayet mi? Türk polisiyesinin usta kalemi Yaprak Öz’ün, yeni macerasında, Yıldız Alatan’la birlikte bu muammayı çözmeye hazır mısınız?

22 Şubat 2021

Karadeniz

 

   LİBRA KİTAP  

                                          https://www.librakitap.com.tr/index.php

 

21 Şubat 2021

SergiOdası

  

       11. Soğuksu Sahaf Günleri             
Zonguldak ve çevresinde sahaf geleneğini sürdüren Zonguldak Sergi Odası; yıllanmış gazete, dergi, kitap, fotoğraf, kart, afiş ve DVD filmleri masa üstüne çıkarmaya devam ediyor.
Soğuksu Sahaf Günleri’nin Onbirincisi  01-12 Mart  2021 tarihlerinde gerçekleşecek. Saat 11.00-17.00 arası açık olacak etkinlikte yenileri eklenen dergi, DVD film ve kitaplar da yer alıyor.
Yaşar Kemal'in anısına adanan Sahaf Günleri'nde kitaplara, fotoğrafçı İbrahim Akyürek'in "90'lı Yıllar/Bir Kesit" başlıklı sergisinin bir bölümü eşlik ediyor.
Kentin en eski mahallesi Soğuksu'da bulunan Sergi Odası/Sahaf; araştırmacılar, okurlar, görsel sanatlar eğitimi alan öğrenciler ve meraklılar için ziyaret yeri olarak biliniyor.
Fotoğraf: İbrahim Akyürek

  Yazıcılar Yurdu Karşısı, Mehmet Akif Sok. 12
Soğuksu, Zonguldak - Merkez  
www.67sergi.blogspot.com
(67sergi@gmail.com)

                

18 Şubat 2021

Cumhuriyet:

  

 Behiç Ak: ‘Mizahçılık kamulaştırıldı artık herkes mizahçı!’

  Sekülerliğin yıpratılması, hukukun “vicdanlaştırılması” kamunun özelleştirilmesi gibi bir şey. Öte yandan “ilahiyat”ı “kutuplaştırıcı” hale dönüştürmek isteyenler de onu özelleştiriyor. Onu araçsallaştırarak, çıkarları için kullandıkları pragmatik bir araç haline dönüştürmek istiyorlar. Oysa bugün ulaşım aracı bir otomobil bile sadece bir “araç” değil, öyle değil mi? 

  Bu dönemde gerçeğin yerine gerçek olmayanlar sahneye taşınıyor ve “Bakın artık hiçbir şey gerçek değil” mottosuyla seyirci kandırılmaya çalışılıyor sadece. Kısacası “gerçek sonrası çağ” kavramı “gerçek” bir kavram değil. İnternet ortamıyla mizahın tepkisel yanı artık hız kazandı. Yazılı basının bu hıza yetişmesi olanaksız. Tepkisel olarak var olan “mizahçılık” mesleği artık “kamulaştırıldı”. Artık herkes mizahçı. Tıpkı herkesin fotoğrafçı olması gibi. Ama sosyal medya ve internet ortamının da yazılı basının derinliğinin yerini alması çok zor. 

  Güncel gerçeklik gerçeği gizliyor. O yüzden yazılı basının oluşturduğu yepyeni kurgusal bir sahneye ihtiyaç var. Bu sahnenin seyircisi hazır ama sahne boş. Bu sahnede daha entelektüel, daha derin ve gerçeğin daha fazla peşinde olan “oyunlar” sahnelenmeli. Haber seçimi ve sıralanması da yorum ve analiz de bu “sahneye” göre yapılmalı. Haberlerin ve yorumların hiyerarşisi de sorgulanmalı. Bu yeni güncel, birinci sayfa karikatürcüsünü tekrar ortaya çıkarabilir. 

  Oysa yazılı basın sosyal medyadan ayrışmayı bir türlü başaramadığı için onun eleştirisini yapmaktan uzak. Sosyal medyanın bir tekrarı gibi. Yazılı basın, savaşı şimdiden kaybetmiş görünüyor. Birçok gazete, bayi satışından değil, tıklanma sayısından medet umuyor ve bununla övünüyor. Bu, mağlubiyetin zafer zannedilmesinden başka bir şey değil. Sinemanın gelişmesi tiyatroyu öldürmedi. Tam tersi sonunda tiyatronun şehrin merkezinde daha iyi bir yer kazanmasına neden oldu. Bunu unutmamalıyız.

  Gerçek değerleri muhafaza etmeyen ve edilmesine de karşı çıkan troller “muhafazakârlık taklidi yaparak” “meşrulaşmaya” çalışıyorlar sadece. “Boko Haram” gibi icat edilmiş bir başka tarafgirlik inşa ediliyor. Bu bildiğimiz bir mizah korkusundan farklı. Daha manipülatif bir şey. Bu tür yaratılmış çatışmaların arkasında “fikir” ya da “inanç” insanlarından çok “çıkar” insanları var, kanımca.

                         

16 Şubat 2021

2020



Sinema

Benzersiz Bir Sinema Dili: Tolga Karaçelik Kimdir?
İlk Yılları

Tolga Karaçelik, 19 Mayıs 1981 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbullu, ressam bir annenin ve Zonguldaklı bir armatör babanın oğlu. Çocukluğu Bebek’te geçti. Eğitimine Koç Lisesi’nde başlayan Karaçelik, Marmara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Eğitim yollarında çok başarılı bir öğrenciydi. Sınav kağıtları sık sık sınıfta örnek olarak gösterilirdi. Kendisi içten içe kaymamak olmak isterdi ama kimsenin onun çok başarılı bir avukat olacağından kuşkusu yoktu! Üstelik, her ne kadar mesleğini yapmasa da babası da bir hukuk mezunu; amcası ise dönemin Barolar Birliği başkanlığını yapmış isimlerden (Burhan Karaçelik). Ancak Karaçelik kendine farklı bir yol çizmek istedi… Buradan sonra New York’ta film eğitimi aldı.   
     
Tolga Karaçelik'in yönetmen koltuğuna oturduğu diziden ilk görseller paylaşıldı
Kıvanç Tatlıtuğ ile Özge Özpirinçci'nin başrollerini paylaştığı henüz adı belirlenmeyen ve şimdilik "Bir Denizaltı Hikayesi" adıyla anılan projenin ilk görselleri izleyicilerle buluştu.

Bir denizaltında araştırma görevine katılmaya hazırlanan, özgür ruhlu dalış eğitmeni ve deniz biyoloğu Arman'ın hikayesini konu alan Netflix orijinal dizisinin çekimlerine Ege sahillerinde başlandı.

               

15 Şubat 2021

2021 / Yeni

Ercüment Akdeniz: Göçmen işçiler, Türkiye işçi sınıfının bir parçası

EMEP Genel Başkanı ve gazeteci Ercüment Akdeniz'in son kitabı 'Göçmen Emeğinin Küresel Devinimi: Sekizinci Kıta' Kor Kitap tarafından yayımlandı. Akdeniz, Türkmenistan'dan Gambiya'ya uzanan göçmen emekçileri ele aldığı Sekizinci Kıta'da, kapitalist sömürünün ortaya çıkardığı yedek işçi ordusunun içinde, sömürülmeye açık, ucuz ve güvencesiz göçmen emeğinin sermaye lehine nasıl kullanıldığını ve sınırların aileleri nasıl böldüğünü tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.

14 Şubat 2021

                         

En hakiki ‘yeraltı’ edebiyatı


  İngiliz romancı David Almond sayısız ödül kazanmış ve bizde Günışığı Kitaplığı tarafından yayınlanmış “Dünya Büyülü Bir Yer” romanında, çok ağır bir meselenin çocuklar ve gençler için nasıl etkileyici bir dille aktarılabileceğini gösteriyor. Ailesiyle Kuzey İngiltere’nin eski bir madenci kasabasına taşınan Kit, metruk maden ocağında “Ölüm” adını verdikleri gizemli bir oyun oynayan çocuklarla tanışıyor ve bu onun yaşamı algılayışında köklü değişikliklere sebep oluyor. Ona yol gösteren iki kişi var; eski bir maden işçisi olan dedesi ve yüzyıllar yıllar önce maden ocağında çalıştırılan çocuk işçilerden birinin hayaleti. Dışarı çıkarılıp gömülemeyenlerden... Vakitsiz ölen bir zaman yolcusu. biri...

  Fransız edebiyat devi
Émile Zola’nın gerçek bir olaydan ilham alarak yazdığı 1885 tarihli Germinal’den söz ediyorum. Filme de çekilen bu roman, 1860’larda Kuzey Fransa’daki maden şehri Montsou’da başlayan grevi anlatıyor. Kahramanı, yazarın Meyhane ve Nana romanlarında yan karakter olan genç işçi Étienne Lantier. Meyhane’nin hazin karakteri Gervaise Macquart’ın oğlu, Paris’in en ünlü fahişesi Nana’nın ise erkek kardeşi...

  Madencilik, 20. yüzyılın en önemli yazarlarından İngiliz romancı D.H. Lawrence’ın 
romanlarında da karşımıza sık sık çıkıyor. Ama tabii Germinal’in yazıldığı yıl yani 1885’te doğan Lawrence’ın duyarlılıkları, Zola’dan son derece farklı, o yüzden onun yazdıklarında madencilik merkezde değil arka planda; tehditkâr ama silinmeye yüz tutmuş bir hayal gibi hissettiriyor kendini daha çok. Zola gibi aynı ailenin farklı kuşaklarından kişilerin hayatlarının anlatıldığı Oğullar ve Sevgililer, Gökkuşağı ve Âşık Kadınlar romanları örnek verilebilir. 2014
Gülenay Börekçi

                            

Sergi


 

12 Şubat 2021

09 Şubat 2021

 MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ

Zonguldak Kız Meslek Lisesi, artık kültür varlığı

Kararı değerlendiren Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan şunları söyledi:

“Cumhuriyetin köklü kurumlarından olan Zonguldak Kız Meslek Lisesi ’nin korunması için Zonguldak Temsilciliğimiz, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV), Zonguldak 67'liler Platformu ve Zonguldaklılar büyük mücadele verdi. Sürecin peşini hiç bırakmadık. Hem eylemlilikler hem de hukuksal süreç sonucunda kazanan kamu yararı oldu.”  

Ne olmuştu?

Devrek


"Bizde elimizde böyle bir alan ve bina varken köyümüz için burayı sosyal tesis yapmaya karar verdik.  Muhtarlığımıza başvurarak, eski okulu onarmak istediğimizi içerisine masa tenisi, satranç, kütüphane  ve bahçesinde çocuk parkının bulunduğu bir sosyal tesis ve mesire alanı yapmak istediğimiz bildirdik.

Muhtarlığımızın oluruyla kendi aramızda bir miktar para toplayarak çalışmalara başladık. Fakat topladığımız para yapmak istediğimiz tesis için yeterli değil, bizim isteğimiz duyarlı iş insanları, vatandaşlar ve gurbette olan gurbetçilerimizinde desteği ile bu eski okulu güzel bir sosyal bir tesis haline getirmek. Ayrıca Devrekli olmasının yanı sıra komşu köylümüz olan Mesut Özil'inde bu hayalimiz karşısında duyarsız kalmayarak bize destek olmasını istiyoruz.  Destek vermek isteyenler 0555 818 3834 numaralı telefon ile görüşerek irtibata geçebilir" dedi."

08 Şubat 2021

Zonguldak - İzmir

 ‘Ex Libris Sahaf’ ile dayanışma 

Zonguldak Sergi Odası, geçtiğimiz günlerde sel sularında büyük zarar gören Ex Libris Sahaf'a kitap desteğinde bulundu. Çatısı altında bulunan "Zonguldak Kitapları" rafından bir kutu kitabı İzmir'e gönderdi.  Sahaflar Derneği'nin duyurusu ile başlatılan kampanyaya katılan Sergi Odası Hakan Yılmaz Çebi, Figen Uzar Özdemir, Atilla Barutçu, Gülden Işık, İbrahim Akyürek, Kadir Tuncer, Mete Arif Tokmak, Veli Karanfil, Aykut Küçükkaya, Hülya Tozlu, Sevkuthan N. Karakaş ve Mehmet Saydur'ın kitaplarını İzmir'e ulaştırdı.
İzmir’de yaşayan Nazım Emre Koca, 25 yıldır sahaflık yapıyor. Karabağlar’ın Fahrettin Altay Mahallesi’nde 8 yıl önce büyük emek vererek kurduğu ‘Ex Libris Sahaf’ adlı dükkanında zengin arşiviyle kitapseverlere hizmet veriyordu. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketinde batar katta bulunan dükkanı tamamen sular altında kaldı. Depoda bulunan 35 bin kitabın yanı sıra gazete, film, fotoğraf, video kaset, pul, eski para ve plak gibi çok sayıda eşya kullanılamaz hale geldi.

07 Şubat 2021

Çaycuma



 


 

Gökhan Akçura

  Maden mühendisi babası devlet memuru olduğu için, ilk ve ortayı tek bir okulda tamamlayamayan çocuklardandır. Bu yüzden 15 Temmuz 1951'de doğduğu ama birbuçuk yıl sonra ayrıldığı Zonguldak Kandilli'deki günlerini hiç hatırlamaz. Eskişehir ve Amasya'yı da. Hatıraları Ankara ile başlar. Yeni Mahalle 5. Durak'taki en ‘‘baba’’ anısı da o engin merakının daha beş yaşındayken onu tek başına sinemaya sokmasıdır. O gün çok azar işitir ama yıllar sonra seyrettiği filmin ne olduğunu bulur: Yağmurcu. Çocukluğunun bir önemli mekanı da babasının görev yaptığı Şeker Fabrikaları'nın misafirhaneleri ve oradaki plak dolaplarıdır. Müzik kültürünün temeli oralarda atılır.  

IVIR ZIVIR ÜSTADI

 Kitapları: 

https://www.eganba.com/arama?q=G%C3%B6khan+Ak%C3%A7ura


06 Şubat 2021

Yıl 2012, Belçika / Göçmen Bienali

 

Manifesta 9: Modernliğin Yeraltı Tarihi

Manifesta 9’un küratörlerinden Katerina Gregos ise, bir çağdaş sanat bienali için eski bir maden yerleşiminin seçilmiş olması hakkında şunları söylüyor:

Bellek kaybı zamanlarında yaşıyoruz. Özellikle çağdaş sanat dünyasında, yeniliğe kafayı takmışız. Oysa geçmiş ile gelecek koparılmamalıdır, ikisi birbirini besler ve anlamlandırır. […] Batı Avrupa’da sanayiden sanki artık yokmuş gibi bahsediyoruz, oysa bu bir mit. Sanayi sadece emeğin daha ucuz, çevre vergilerinin daha gevşek olduğu yerlere taşındı.[2]
Manifesta ilk kez, Belçika Limburg'un eski kömür madenciliği bölgesinin kalbinde, Genk'teki Waterschei'nin artık feshedilmiş madeni olan tek bir mekanda gerçekleşti.

  
https://manifesta.org/manifesta-9/

Mektup: "Madem yürek demişsiniz cevap verelim"

       

İstifanız talebine gelince, biz sizi bu mesele nedeniyle istifaya çağırmayız. NİYE Mİ? Siz istifa edecek olsanız,

Hrant Dink katledildiğinde istifa ederdiniz!

Soma’da 301 madenci katledildiğinde istifa ederdiniz!

Roboski’de 34 Kürt öldürüldüğünde istifa ederdiniz!

Çorlu’daki tren kazasından sonra istifa ederdiniz!

Başta KHK’lar olmak üzere, işsiz bıraktığınız ya da iş bulamayan binlerce yurttaşın geçim derdini görüp istifa ederdiniz!

O zaman halkı yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarınız içinden çıkılmaz hale gelince damadınızı kurban etmek yerine sorumluluğu üstlenirdiniz.

Örnekler çoğaltılabilir fakat siz hiç istifa etmediniz. Sizin tabirinizle yürekli olmak yerine safça kandırılan olarak görünmeyi tercih ettiniz.

         

Dayanışma

      

'Mustafa Hoş'a verilen ceza bize verilen cezadır'

CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, gazeteci Enver Aysever, Melda Onur tiyatrocu Şevket Çoruh ve Opera Sanatçısı Güvenç Dağüstün de cezanın ödenmesine destek vereceklerini açıkladı. 

Tren faciasında 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel ve eski eşi Hakan Sel’i kaybeden Mısra Öz Sel, “Çorlu tren katliamı Mustafa Hoş’un ihmalleri yüzünden olmadı! Gerçek sorumlularla uğraşın” dedi.   

Burası Türkiye:


 Çorlu tren faciasını araştıran gazeteci Mustafa Hoş'a 40 bin TL tazminat cezası

Mahkemenin kararını sosyal medya hesabından paylaşan Hoş, 40 bin TL mahkum edildiğini duyurdu.

"Çorlu treninde 7’si çocuk 25 insan ihmallerden öldü.belge ve delillerle ihmalleri ortaya çıkardım. son bilirkişi “tcdd kusurludur”dedi. asıl sorumlular halen yargılanmıyor.ama bugün ben mahkum oldum.savcısı Galip Yılmaz Özkurşun’un açtığı davada 40.000 TL tazminata karar verildi" diyen Mustafa Hoş mahkeme kararına ilişkin ifadeleri kullandı:

                

 

Mustafa Hoş’tan medyanın biat yolculuğu

“Film gibi” sayılır demek isterdim ama ülke öyle bir halde ki Hollywood filmlerine taş çıkarıyorlar. İleride döneriz yine bu Neo- Türkiye’de çevrilen filme. Benim gazetecilik öyküm yanlış bir tercihle üniversite için Zonguldak’a gitmemle başladı. Zaten istemediğim bir yeri kazanmıştım ve hep hayalimde olan meslek gazetecilikti. Yeniden sınava girmek ve YÖK’ün kurbanı olmak yerine yerel İnanış Gazetesi’ne gitmeyi tercih ettim. Kapıdan girdikten sonra al şu makineyi git haber yap dediler. Haber nasıl yapılır bilmiyorum. Fotoğraf nasıl çekilir, arkadaş pozları çekme dışında bilmiyorum. Aldım makine çıktım sokağa. Biraz yürüdüm. Kaldırımdan yola indiğim anda bir adam düştü önüme. Sonra bir tane daha. Bir tane daha. Gökten adam yağıyordu. Heyecanlandım. Makineyi kaldırıp yukarıdan düşerken çekemedim. Ama yerde çektim hepsini. 4 adam önümde yerde yatıyordu. Tuhaf bir heyecan kaplamıştı her yerimi. Soğuktu ama ben terden sırılsıklam olmuştum. Bir kadın bağırıyordu “Yardım etsene” diye. O da yardım etmiyordu. Sonra kalabalık canhıraş bağırışlar arasında ne olduğunu öğrendim. İnşaat halindeki binada tente üstüne çıkıp yemek yiyorlarmış. Tente yırtılınca da aşağı düşmüşler. Böyle başladı. Ya haber üstüme düştü ya da ben haberin üstüne. Çeyrek asrı aşkın bir zamandır da böyle gitti. Hâlâ bir haber anında aynı heyecanım sürer ve terden sırılsıklam olurum. 2014   

01 Şubat 2021

Mehmet Torun - Birgün

 

Yandaş şirketler madenlere de hâkim: Osmanlı’nın maden imtiyazları sahnede 
Genç Cumhuriyet ekonomisine katkıda bulunmak ve kalkınmaya yönelik yatırımları gerçekleştirmek amacıyla 1933 yılında Sümerbank kuruldu ve madencilik sektörüne finans sağlama görevini üstlendi. Ülkenin doğal kaynaklarının tespitine yönelik bilimsel çalışmalar yapılması ve maden aramalarına başlanması gerektiği bilinciyle 14 Haziran 1935 tarihinde Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) kuruldu. Aynı gün 2805 sayılı yasa ile, “ Madencilik, Enerji Üretimi ve Dağıtımı alanlarında faaliyet göstermek üzere” ETİBANK kuruldu. Etibank'a, kuruluş kanununun 5. maddesinde “MTA'nın araştırmaları sonucunda verimliliği ve işletilebilirliği tespit olunan sahalarda Bakanlığın onayı ile işletmeler kurup, üretimi gerçekleştirmek görevleri verildi.. MTA, ekonomik değere haiz sahaları ilgili Bakanlık kanalıyla Etibank'a devretmeye, ETİBANK da bu kaynakları işletmeye zorunlu kılındı.” Bu üçlü sac ayak modeli ile madencilik sektöründe ciddi bir ilerleme kaydedildi. 1939 yılında Karabük Demir Çelik fabrikası, aynı yıllarda Divriği demir madeni üretime başladı. 1940 yılında Zonguldak kömür madenleri millileştirildi ve demir çelik sektörünün hammadde ihtiyacını karşılamaya başladı. 

      

 BARKER RAPORU 

1950’lerin başında bu modelden vazgeçildi. 15 Mayıs 1951 tarihli Barker Raporu ile “ağır makine ve maden mamüllerinin” gelişmemesi istenirken;

1- “Zonguldak Kömür Havzasının inkişafı için hiçbir taahhüde girişilmemelidir.

2- Hususi maden arama ve işletme faaliyetlerine yol açacak bir madencilik politikası kabul edilmelidir. Hükümetin, hususi sermayedar grupları petrol araştırma ve işletmelerinden uzak tutma politikasını yeniden tetkik etmesi lazımdır.

3- Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yapılan tetkiklerin neticeleri halkın istifadelerine açık tutulmalıdır” şeklinde öneriler geliştirildi.
Barker Raporu, yabancı sermayenin özel sektör yoluyla madenlerimize ve yeraltı kaynaklarımıza kolayca erişmesini sağlamak istedi. Üçüncü öneri ile; özel teşebbüsün ve yabancı sermayenin, pahalı ve riskli olan maden arama aşamasına katılmaksızın, kamunun bu alanda yapacağı harcamaların sonuçlarından yararlanılması istendi. Bu dönemde sırasıyla;

a) 18 Ocak 1954 tarihinde 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu,
b) 7 Mart 1954 tarihinde 6326 sayılı Petrol Kanunu,
c) 11 Mart 1954 tarihinde 6309 sayılı Maden Kanunu yürürlüğe girdi.

Bu yasalar ile madencilik sektöründe özel teşebbüsün ve yabancı sermayenin önü açıldı.
                    

30 Ocak 2021

3 Şubat 2021


03.02.2021 tarihinde PTT Merkez Müdürlük binası önünde (Camlı Köşk Karşısı) saat 12.15'te, Çaydamar Yolu Tren İstasyonu önünde saat 13.00'te basın açıklamaları yapılıp, yürüyüşe  başlanılacaktır.  

24 Ocak 2021

   

                       

'Sarı gazetecilik ve savaş'

 Cemal Tunçdemir   T24 

1898 yılında Amerikan İspanyol gerilimi tırmandığı zaman, sonradan ‘Yurttaş Kane’ filmine de konu olacak medya patronu William Randolph Hearst, dönemin ünlü çizeri Frederic Remington’ı, gelişmeleri bildirmesi için Küba’ya göndermişti. Henüz savaşı başlatacak olan ABD’nin Maine gemisinin gizemli şekilde batması olayı gerçekleşmemişti. Küba’ya vardığında ortalıkta hiçbir savaş emaresi görmedi. Bir süre sona canı sıkıldı ve ‘Burda savaş falan yok. Sessizlik hakim. dönmek istiyorum’ diye yazan bir telgraf çekti. Hearst’ün, ona, ‘’Lütfen kal. Sen orada resimlerini döşe, ben de burada savaşı...’ yanıtı medya tarihine geçti. 
Neden bir muhabir değil de bir çizer gönderilmişti? Çünkü henüz halkın önemli bir kısmı okur yazar değildi. Karikatüristlerin, yazar ve muhabirlerden daha fazla geniş kesimleri etkilediği yıllardı. Çizgi karakterlerin takipçisi, yazarların takipçisinden fazlaydı. Her gün düzenli yayınlanan ilk çizgi karakter Hogan’s Alley oldu. Renginden dolayı Yellow Kid (sarı çocuk)’ olarak ünlendi. Richard Outcalt tarafından yaratılan karakter, Joseph Pulitzer’in New York World gazetesinde 1895 yılında yayına başladı. Pulitzer’in can düşmanı Hearst, 1896'da New York World’ten Outcalt dahil çok sayıda yazar ve çizeri kendi gazetesi New York Journal’a transfer etti ve savaşı başlattı. Her iki gazete de ‘Yellow Kid’ çizgi karakterini hergün yayınlamaya devam etti (World’tekini George Luks çizmeye başladı). Bir yandan da bu karakterin yayın hakkı kime ait diye korkunç bir savaşa girdiler. İki gazetenin girdiği tiraj kavgası, sansasyonel, sığ, demagojik, gerçeklerden kopuk, masa başında kurgulanan haberlerle dolu bir gazetecilik diline savrulmalarına neden oldu. Kavganın görünüşteki çıkış sebebi olan ‘Sarı Çocuk’tan dolayı, bu gazetecilik türüne ‘sarı gazetecilik (yellow journalism)’ denmeye başlandı. 

Sarı Gazetecilik

      

Üniversite öğrencilerinden 'Kaputa vur' kampanyası


 

21 Ocak 2021

20 Ocak 2021

Fotoğraflar:

 90'lı Yıllar / Bir Kesit

 25 Ocak-25 Şubat 2021
 AÇIK 

19 Ocak 2021

Umut Vakfı Araştırması Pusula'da:

 

   Silahlı şiddette bölgenin değişmez lideri Samsun… Sokağa çıkma yasaklarına rağmen Samsun’da 187 olay basına yansıdı… Ancak bölgede bazı kentlerde olay sayılarının düştüğü, daha önce az olayların yaşandığı bazı kentlerde ise 2020’de olay sayılarının artması dikkat çekti. Örneğin Çorum, Zonguldak,
Ordu, Gümüşhane vs… Daha önceki yıllarda basına yansımadığı için mi az görülüyordu, onu bilemiyoruz…
 

Karadeniz bölgesinde son 5 yılda yüzde 62’lik artış dikkat çekerken 2020’de iller bazında yaşanan olay sayıları şöyle:
“Çorum 62, Zonguldak 48, Trabzon 36, Ordu 31, Düzce 27, Kastamonu 24, Tokat 15, Rize 15, Sinop 11, Giresun 10, Karabük 9, Gümüşhane 8, Bartın 6, Amasya 4, Bolu 3, Bayburt 2, Artvin 1…”   

 

Cumhuriyet Pazar

 
10 Bin Adım'ın yaratıcısı Devin Özgür Çınar: "Kadınlar parti kursa desteklerim!"
  Tabii, yani ben 17 yaşımda konservatuvara girdim, o da 18 yaşında 2. sınıftaydı. Sonra onlar İstanbul’a geldiler, ben de mezun olduktan sonra geldim... Sonra Engin, Binnur (Kaya), ben, üçümüzün aynı evde kaldığı bir dönem var mesela... Bize birbirimizden başka kimse o kadar güvenmedi galiba.

  
Başka bir ideolojisi olan birilerinin kadın mevzusunu yeterince sahipleneceklerini düşünmüyorum açıkçası. Bu bir yan kolu olamaz başka bir hareketin. Bu arada kadınları çok cesaretli buluyorum. Çok büyük hayranlık duyduğum kadınlar var, elbette erkekler de var ama kıyasladığım zaman kadınların gücünün belki de eskiden bu kadar farkında değildim. Bu muhafazakar zihniyet köşeye sıkıştırdıkça kadınların pes etmeyişi, tam da orada ezilmeyişi, onun üzerine çıkması gibi şeyler bana çok büyük umut veriyor. O anlamda kendimi çok güvende hissediyorum, çok enteresan bir şey. Ama tabii ki bütün kadınların bundan haberi yok, o öldürülen kadınların mesela... 
  Bence ancak dijital platformlarda kısa süreli diziler sevilirse ve o tarafa bir kayış olursa o zaman değişebilir. Bunların hepsinin düzelmesi için bir güç, bir irade bekleniyor. Baktığın zaman herkes şikayetçi. Yapımcıyla konuşuyorsun, şikayet ediyor... Sette de herkes şikayetçi, kimse istemiyor, ama iyi de ben de yıllardır aynı soruyu soruyorum: neden o zaman kısalmıyor? Bizim dışımızda nasıl bir güç var bunun önünde? Bunun cevabı yok bende. Ama aslında cevabı hepimizde, birlikte hareket ederek ancak bu mevzuyu çözebiliriz.

   
Devin Özgür Çınar,1973 Devrek (Zonguldak) doğumlu.