19 Haziran 2021
18 Haziran 2021
Ünlülerin unutulan sözleri:
Ülkücülerin işlediği cinayetler sonrası soru soran gazetecilere
"Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz"
Bundan 73 yıl önce Sabahattin Ali’yi öldüren katilin verdiği ilk ifade...
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Sabahattin Ali’nin katili Ali Ertekin yakalandığında şöyle demişti:
“Sabahattin Ali’nin Türklükle alakası olmayan ve Türk milletine fenalık için harice kaçmak isteyen bir canavar olduğunu anladım. (...) Her geçen saniye asabımı bir kat daha sarsıyordu. Gözlerim kararır gibi oldu. İşte bu milli düşünce ile birdenbire irademi kaybederek elimdeki sopa ile kitap okumakta iken kafasının sol tarafından yüzüne şiddetle vurdum. (...) Ölmüştü.” < Mine Söğüt
Bütün cinayetlerde Sabahattin Ali'nin katillerinin parmak izi var!
Türkiye'de katledilen aydınların ''meçhul'' faillerini on yıllar öncesinden ilan eden bu hikâyeyi iyi okumalıyız. Zira bu ülkede planlanan ve karartılan cinayetlerin hepsinde Sabahattin Ali'nin katillerinin parmak izi bulunuyor! < Doğan Akın
İsa Çelik şöyle diyor:
“Sabahattin Ali’nin çektiği yüzlerce 6×6 cm ve 6×9 cm siyah beyaz filim yığıldı önüme. Kimisi yer yer sararmış, bozulmaya yüz tutmuş, birçoğu birbirine yapışmıştı. Bunları yıkayıp, temizleyip, poşetleyip klase edilmiş halde geri verdim. Bir de öğrendim ki bu fotoğraflardan kimileri ödüller de kazanmış. Bilindiği gibi 1930’lardan kapanmasına kadar Halkevleri’nde fotoğraf etkinlikleri de olmuştur. Bu etkinlikler kapsamında yapılan yarışmalarda derecelere giren fotoğraflarına bakıyorum Sabahattin Ali’nin. Bugün bile pek çok kimseye parmak ısırtacak denli işi ciddiye alan bir fotograf amatörü, bir fotograf tutkunuymuş. İşte, kamyon, Moda’da, arkada yelkenliler, önde Eşi Aliye Hanım, plajda şapkalı Filiz, köye dönen sürü, kavaklı yol, Fırat kıyısında kelek çeken köylüler, elinde bakraç, düşünen köylü kadın, eski köprü, hamur açan köylü kadın ve başkaları…”
Sergide, Atatürk'ten son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e kadar Türkiye'nin cumhurbaşkanları ve başbakanları ile ABD başkanları ve yetkililerinin birlikte çektirdiği fotoğrafların yanı sıra, özel koleksiyonlardan ve arşivlerden alınan, 1923-2007 yıllarına ait 48 fotoğraf yer aldı. ıki hafta süreyle açık olacak serginin açılış törenine, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de katıldı. Sergide yer alan fotoğraflarla tek tek ilgilenen Demirel, kendi fotoğraflarının sergilendiği bölüme özel bir ilgi gösterdi. Demirel, ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson ile 28 Ağustos 1962 yılında çektirdikleri bir fotoğrafın önüne geldi ve incelemeye başladı. Bu esnada bir basın mensubunun, "Sayın Cumhurbaşkanım, yazıda sizin için Morrison Süleyman deniliyor" ifadeleri üzerine Demirel, İngilizce metni okuyarak, "Öyle anlıyor değilim. Hayır öyle yazmamışlar" diyerek tepki gösterdi.
İfadenin, açıklamanın Türkçe kısmında bulunduğunun belirtilmesi üzerine Demirel, İngilizce metni tekrar 'Morrison Süleyman' ifadesinin bulunduğu kısma kadar sesli bir şekilde okudu ve ifadeyi görmesi üzerine bir süre sessiz kaldı. Yazıya biraz daha bakan Demirel, "Evet" diyerek, diğer fotoğraflara yöneldi. Demirel'in sergiyi gezmesinin ardından ise söz konusu fotoğraf, Türk-Amerikan Derneği Asbaşkanı Ali Kemaloğlu'nun talimatıyla kaldırıldı. Demirel'i şok eden yazıda ise, "ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı onuruna düzenlenen törende, Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson, Süleyman Demirel ile birlikte (28 Ağustos 1962). O tarihte Morrison Knudsen mühendislik firmasında çalışan Demirel, daha sonra "Morrison Süleyman" lakabı ile anılmıştır" ifadelerine yer veriliyordu.
Serginin açılışında bir konuşma yapan ABD Büyükelçisi Wilson, serginin açılışında yaptığı konuşmada, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'e sergiye gelmesinden dolayı teşekkür ederek, ''Kendisinin gençlik yıllarında, genç bir devlet adamıyken çekilmiş fotoğraflarını görmekten keyif aldığını umuyorum. Bizden sonra gelenler de 80 yıl sonra bugünün fotoğraflarına bakıp sergileyecekler ve bu fotoğraflarda, bizim ortak düşmanlara karşı yan yana duran müttefikler olduğumuzu gösterecekler'' dedi. Süleyman Demirel, 1960'lı yılların başında Amerikan şirketi olan Morrison Knudsen'ın temsilciliğini yapmıştı. Morrison firması, o dönemde Ereğli Demir Çelik Tesisleri ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin bazı tesislerinin yapımını üstlenmişti. Özellikle firma ile ilgili yapılan olumsuz iddiaların ardından, Demirel'i eleştiren çevreler 60'lı yıllarda kendisinden sık sık "Morrison Süleyman" olarak bahsetmişti.< 2008
17 Haziran 2021
"Su İçin"
Ronaldo 'Su İçin' dedi Coca Cola 4 Milyar Dolar KaybettiGazlı içeceklere karşı tutumuyla bilinen ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo, Macaristan maçı öncesinde düzenlenen basın toplantısındaki hareketiyle çokça konuşuldu. Turnuvanın sponsorlarından Coca Cola'nın iki şişesini kenara iten Ronaldo, "Su için" demişti. Ronaldo'nun hareketi sosyal medyada gündem olurken, İspanyol Marca gazetesi, Coca Cola'nın hisselerinin de 56.10'dan 55.22 dolara düştüğünü bildirdi.
16 Haziran 2021
14 Haziran 2021
13 Haziran 2021
Fotoğraf
George Floyd’un cinayetini kaydeden gence Pulitzer Özel Ödülü
Söz konusu görüntüyü kaydettiği sırada 17 yaşında olan Darnella Frazier’e Pulitzer Özel Atıf Ödülü verildi.
Pulitzer Ödül Kurulu, Frazier’ın, Floyd cinayetini cesurca kaydettiği için özel ödüle layık görüldüğünü belirterek, Frazier’ın çektiği görüntülerin dünya genelinde polis şiddetine karşı protestoları teşvik ettiğine vurgu yaptı. Kurul ayrıca, görüntülerin hakikat ve adalet arayışındaki hayati rolüne dikkat çekti.
ABD’nin Minnesota eyaletine bağlı Minneapolis kentinde 25 Mayıs 2020 tarihinde siyahi George Floyd, eski polis memuru Derek Chauvin tarafından gözaltına alındığı sırada boynuna baskı yapılması nedeniyle hayatını kaybetmiş, Darnella Frazier ise Floyd’un o anlarını kamera kaydına almıştı. Söz konusu kayıtlar, Chauvin’in mahkemesinde son duruşmaya kadar önemli bir kanıt teşkil etmişti.
12 Haziran 2021
Şiddetin gizli kaynakları
Dardanel, tepki çeken cinsiyetçi makarna paylaşımını sildi
Türkiye A Milli Futbol takımı, UEFA EURO 2020 grup maçlarında bu akşam İtalya'yla karşılaşacak. Ancak turnuva başlamadan Türkiye'de 'militarizm' ve 'cinsiyetçilik' tartışması başladı.
Şarkıcı Kıraç, Milli Takım için yaptığı şarkıdaki "Kana – kan, dişe – diş dağ gibiyiz biz. Tarihlerden fışkıran kaplanlarız biz, hep onurlu, hep cesur tüm hikayemiz. Ay yıldızlı bayrağın neferleriyiz… Sen de askersin, sen de Mehmet'sin kalbinde, en derinde hissedeceksin…" sözleri, birçok sosyal medya kullanıcısının tepkisini çekti.
Tartışma sürerken tartışma yaratan bir paylaşım da ton balığı konservesi üreticisi Dardanel'den geldi. Firma sosyal medya hesabından ton balıklı makarna fotoğrafı paylaşıp "bu akşam makarnaya koyuyoruz' notu düştü.
Dardanel: 8 Mart'ta feminist, milli maçta tribün magandası
Dardanel 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü fırsat bilerek bir reklam filmi yayınlamış ve Dardanel işçilerinin yüzde 70'inin kadın olduğunu belirterek "Adamlar yapmış değil, kadınlar yapmış" sloganını kullanmıştı.
Pandemide üretim durmasın diye işçileri fabrikaya hapseden Dardanel son olarak geçtiğimiz günlerde gece vardiyasında zehirlenen 60 işçiyi hastane yerine evlerine göndermiş, daha sonra bazı işçilerin evlerinde fenalaşması üzerine tüm işçiler hastaneye çağrılmıştı.
https://haber.sol.org.tr/haber/dardanel-8-martta-feminist-milli-macta-tribun-magandasi-306930
07 Haziran 2021
Gezi
Kdz. Ereğli Herkül Doğa ve Motor Sporları Kulübü yeni bir etkinliğe daha imza atıyor. Kdz. Ereğli’de İçişleri Bakanlığı’nın izni ile daha önceden planlanan “Büyük Doğa Buluşması”nın 11-12-13 Haziran tarihleri arasında Subaşı (Süleymanbeyler) deki eski petrol istasyonunun arka bölümündeki alanda bulunan tahta köprü ve çevresinde gerçekleşeceği öğrenildi.
06 Haziran 2021
05 Haziran 2021
03 Haziran 2021
FİLM: Sağdan, soldan, ortadan... kindar gençliği/yetişkinliği doğuran koşullar
Siyam balığı, bir araya getirildiğinde diğerini yok eden savaşçı bir balık. Yönetmen Francis Ford Coppala, 1983’de bundan esinlenerek aynı adla bir film yapmıştı. Filmde aileyi terk etmiş bir anne ve alkolik bir babanın yetiştirdiği ağabey ve erkek kardeşin özelinde, dönemin Amerikan gençliği mercek altına alınıyordu. Ağabey, yaşadığı mütevazi kasabasında bir zamanlar şöhretli bir çete lideriyken, kent yaşamını gördükten sonra kafası karışır ve gerçeklikle yüzleşir . Dönemin toplumsal değerleri arasında bireysel üstünlük ve kaba güç revaçtadır. Sistemle bütünleştirilemeyen gençler, tıpkı akvaryum içindeki savaşçı Siyam balıkları gibi, sıkıştırıldıkları kentin dar sokaklarında birbirlerine saldırmaktadırlar. ( Böylelikle güvenlik güçlerine de iş kalmaz! ) Ağabeyine hayran olan küçük kardeş ona öykünmektedir. Ağabey, kafasını kurcalayan sorulara yanıt ararken kişisel uyanışını yaşar. Evcil hayvan dükkanındaki akvaryuma tıkılmış balıkları çalıp okyanusa, ait oldukları doğal ortama bırakmak niyetindedir. Ama bu onun sonu olur. Davranışlarından pirelenen polis, denetim altında tutulan alandan/ sokak aralarından kaçmak ne demekmiş, mantığıyla, diğer gençlere örnek olması için, silahsız genci öldürür. Film , Coppala’ya yakışır bir biçimde biter: Küçük kardeş ağabeyinin vasiyetini yerine getirmek istercesine balıkları okyanusa salar.
Siyam balıkları, kendi türüyle bile yaşayamayan hatta kendi yansımasına bile saldırabilecek kapasitede geçimsiz bir canlı oluşumu. Kurtuluş olarak dar ve sınırlı yaşam alanına sahip akvaryumlardan uçsuz bucaksız okyanuslara bir nevi doğal yaşam alanlarına gönderilmesi gerektiği filmde de sık sık vurgulanan noktalardan biri.
“Biri bu balıkları nehire bırakmalı.”
https://www.filmmodu.org/rumble-fish-turkce-dublaj-izle
Film: Şiddete yol açan koşullar üzerine / 2008

Film, enerjik ve karizmatik bir öğretmen olan Rainer Wegner’ın otokrasi üzerine verdiği ders ile başlar. Öğrencilerin ilgisizliği üzerine dikkatlerini çekmek için bir deney yapmaya karar verir: Öğrencilerinden kendisini liderleri olarak kabul etmelerini ve kendisine Mr. Wegner diye hitap etmelerini ister. ‘Disiplin aracılığıyla güç’ moto’sunu seçer; bir logo yaratır; herkese beyaz bir t-shirt giydirir ve gizli bir işaretle iletişim kuran bu gruba ‘The Wave’ adını verir.
31 Mayıs 2021
Hayatımız Trafik
F: İbrahim Akyürek
Muammer Aksoy, Cumhuriyet’in otomobil sayfasını okusaydı…
İbrahim Akyürek
Bizim çuval dolusu fotoğraf derneğinin memleketin durumu karşısındaki sessizliği karşısında Muammer Aksoy’un bir makalesine yeniden sığınmak istedim.
1986 yılında Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazıyı arşivde bulamayınca Aksoy'un kitabına ulaştım. Yazının başlığı şuydu: “Kuruluşlar Görüş Açıklayamazlar mı?”
“Devlet Hukukla Yaşar” isimli kitabın İçindekiler bölümünü tararken “Trafik Haydutları ve Cinayetleri” başlığını yakalayınca sevindim. Çünkü, karayolu trafiğindeki ölümler bizim okumuşların ilgi alanına girmez. Şu anda Covid-19 nedeniyle dünyada ölen insan sayısının yarısı bir yılda karayolu cinayetlerinde kayıp olarak verilse de girmez.
Trafik konusunda yıllarca gazete kesikleri, DVD filmler ve kitaplar arşivleyen biri olarak söylüyorum.
Ölümüne bir sessizliktir yaşadığımız.
Karayollarında yitirilen sanatçılar, bilim, emek, mücadele insanları uzun bir liste tutar. Yine de, en azından bir belgesele, sanatsal bir yaratıcılığa konu olmazlar. Ölüm yıldönümleri gelir, nasıl öldükleri (utanırcasına) açıklanmaz. Unutulmasınlar diye etkinlikler düzenlenir, konuları trafik ölümlerini bir sorun olarak içermez.
Yazıya ve başlığına (Trafik Haydutları ve Cinayetleri) dönersek hemen sevinmeyin. Daha o yıllarda (1976) “Trafik Canavarı” icat edilmemişti. Aksoy makalesinde, beklendiği, alıştırıldığımız gibi sürücüleri, yayaları suçlamıyor. Gelip geçen tüm hükümetlerin yaptığı gibi %95-99 suç sürücülerde demiyor. Aşırı hızı, hatalı sollamayı başımıza kakmıyor. Çok okumuşların, çağdaş kafaların sürücülere, yayalara yönelik “eğitim şart” nutuklarını hiç çekmiyor. Kendi öğrencilerine anlattıklarından yola çıkarak yeterince denetleme ve gerektiği gibi cezalandırmayı kişisel güvenlik açısından “temel hak” sayıyor.
"Trafik alanındaki cinayetlerin faillerinin başta geleni motorlu araçların -trafik kurallarına meydan okuyan sürücüleri- olsa bile" derken, gerçek sorumluları şöyle işaretliyor: Önleyici tedbirleri almayan, trafik sorununu yanlış yönergeye oturtan iktidarlar ve karayolu örgütleri yetkilileri.
Çoğunluğa dahil olup da, azınlık gibi davranmak
Muammer Aksoy daha da ileri gidiyor. Özel arabalar sınırlansın istiyor, paran çok diye istediğin lüks arabayı alamazsın yazıyor. ilaç yerine arabaya/petrole giden dövize üzülüyor.
Cumhuriyet gazetesi her hafta ayırdığı otomobil sayfasında Aksoy’a inat, O’nu üzecek araç modellerinin tanıtımını (gizli reklamını) yapıyor. Benzer sayfa Birgün gazetesinde de vardı. Neyse ki, nasıl geldiyse öyle ortadan kayboldu.
Muammer Aksoy’un makalesinde vurguladığı konuların bu sayfalarda yayınlanma ihtimalini rüyanızda bile göremezsiniz.
O konular neler mi?
Hak edenin ehliyet alması, bakımı geciktirilen yollar, arabaların teknik bakımlarının yetersizliği, özel araba salgını, eşya ve insan taşımacılığının kitle taşımacılığına dayandırılmaması, lüks araçlarla caka satma, alkol denetiminin gevşekliği...
Özellikle yinelemek istiyorum. Bu sekiz sayfalık makalede, “kurallara saygılı olalım” kibarlığı yok. İktidarların sorumluluğunu bireylerin/yurttaşların üstüne yıkmak, günah keçisi yaratıp insancıklara, “eğitim şart” çerçevesinde karşılıklı saygı-sevgi nutukları attırmak yok. Kendimizden suçlu yaratmak yok.
Yurttaş olarak denetim ve cezalandırmayı içeren temel haklarımızı savunmak, ulaşım politikalarını “dış mihraklara” bırakmamak var. Kendi söylemiyle, toplumsal sorunlara “azınlığın aşırı çıkarları, keyifleri, kaprisleri açısından” bakmamak var.
Bana sorarsanız en hazin olan da şu hallerimiz: Çoğunluğa dahil olup da, azınlık gibi davranmak. Arabayla özgürlüğü, rahatlığı, saygınlığı satın alabilirmiş gibi yapıp, yollarda ölenlere, belki de gelecekteki kendi ölümüne yabancılaşmak. "Günah Keçisi" olarak suçlanmayı/suçlamayı göze almak.
Yollarda ölen sanatçı arkadaşlarını, yakınlarını anımsama çabasında olan az sayıdaki insancıkların haberlerine dikkat edin, ölüm nedeni iki satırdan fazla yer tutmaz.
Oysa, yakınları için öfkelerini, sözlerini yanına alıp sokağa çıkan insanlar da var. Nedenleri, sorumluları ve adaleti gündemde tutmak istiyor. İşte, umut veren örnekler: Boray Uras, Yeşim Ayöz, Candy Lightner, Colleen Corcoran, Nesrin Aslan, Mısra Öz Sel, Umut Gündüz ailesi, Evrim ve Ekim kardeşlerin ailesi, Halkevleri, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS), yurdun farklı yerlerinde yol kapatan aynı mahallenin kızgın insanları.
Devlet Hukukla Yaşar, Muammer Aksoy, Cumhuriyet Kitapları, 2021
Mayıs 2021
![]() |
| Boray Uras Ankara Yürüyüşüne Uğurlandı, Bostancı, 2000, F: İbrahim Akyürek |
29 Mayıs 2021
Korkut!
O rütbeli Korkut Eken mi?
Miyase İlknur Cumhuriyet
Adalı, öldürülmeden bir süre önce gazetesinde 1974’teki harekât sırasında Kıbrıs’a gelen bir rütbeli askerin Rumlardan paha biçilmez ganimet edindiğini, bunu o sırada adadan çıkaramayacağı için St. Barnabas Kilisesi arazisinde bir yere gömdüğünü, yıllar geçip emekli olduktan sonra askeri araçla bir gece gizlice gelip arazide bir yerleri kazdığını, oradan aldıklarını yine o askeri araca koyup götürdüğünü yazmıştı yazısında. O yazıdan sonra Yeni Düzen gazetesi çalışanları, Sivil Savunma Teşkilat Başkanı Galip Mendi’nin telefonla kendilerini tehdit ettiğini açıkladı.
| Korkut Eken (Milli Yol Hareketi) 2004, Kadırga, İstanbul, F: İbrahim Akyürek |
2003 yılının haziran ayında Ledra Palace Oteli’nde AHİM yargıçlarınca ifadesi alınan Korgeneral Galip Mendi, Saint Barnabas Manastırı’na gizli bir operasyon yapıldığını ilk kez kabul etmişti. AHİM’deki dava tutanaklarının 23., 24. ve 25. sayfalarında yer alan ifadelerine göre Mendi, olayı şöyle aktarmış: “Tabii Saint Barnabas olayı, Kutlu Adalı Bey’in vefatından yanılmıyorsam üç ya da dört ay önce basına yansıyan, size göre bir ‘olay’dı, bana göre bir faaliyetti. O olay ile ilgili sadece bildiğim bazı şeyleri söylemek istiyorum. Saint Barnabas olayı ile Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’nı ilişkilendirme çalışmaları oldu. Hatta Kutlu Adalı Bey’in öldürülmesini bu Saint Barnabas’taki faaliyet ile ilişkilendiren kişiler oldu. Saint Barnabas, o dönem Barış Kuvvetleri Komutanlığımızın yaptığı huzura yönelik, teröre yönelik faaliyetlerden bir tanesiydi.”
Korkut Eken, 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nda görevliydi. Adada gösterdiği hizmetlerden dolayı “şeref rozet beratı” ile ödüllendirildi. Acaba diyorum; o gömünün sahibi Korkut Eken olabilir mi?
28 Mayıs 2021
CHP Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun:
Size yalvarıyorum: Hastaların kaybedecek bir günü yok
BEÜ Onkoloji Uzmanı Prof. Hüseyin Engin Hocamız Zonguldak ve civar illerden buraya gelen tüm kanser hastalarının şükür kaynağıdır.
Hocamız geçtiğimiz hafta görevinden istifa etmiştir ve bu istifa haberi hem hastaları hem hasta yakınlarını çok üzmüş ve endişelendirmiştir.
Girizgahı biraz uzun tuttum ki kanser hastalarının ve ailelerinin neler hissettiği bilinsin. Onların sesine ses olayım. Ben annemi bu hastalıktan kaybettim. Şu an ailemde iki kanser hastası var biri can yoldaşım eşim. Bu hastalıkla ne yazık ki yakın bağlarım var ve yaşanmışlıklarım var.
Hocamız Sayın Prof. Hüseyin Engin’in yıllardır tek başına baktığı yüzlerce hastasından birinin yakını olarak yazıyorum bu satırları.
Hocamız yıllardır tek başına çalışmış hiçbir hastasını ihmal etmemiştir. Ancak Hocamızın bazı talepleri ki bu talepler hastaları için gerekli olan ilaç v.b gibi talepler hastane yönetimince karşılanmamaktadır. Hocamız bu şartlarda daha fazla çalışamayacağını düşünerek istifa etmiştir.
Daha fazla detayına girmek istemiyorum, girsem siyaset yapıyor diyeceksiniz. Bu konunun siyaset üstü olduğunu, derdimin sadece civar illerden de gelen yüzlerce kanser hastasının aylarca mağduriyet yaşamaması olduğunun bilinmesini isterim.
Kanser hastaları zamanla yarışır ve kaybedecek bir günleri dahi yoktur. Bu şehrin tüm Milletvekillerine ve bu konuda yetkili tüm insanlarına sesleniyorum, rica ediyorum hatta tüm kanser hastaları ve aileleri adına yalvarıyorum; bu çözülemeyecek bir sorun değil, günü kurtaran açıklamalarla geçiştirilecek bir konu değil. İsterseniz yaparsınız hepimiz biliyoruz "
26 Mayıs 2021
Fotoğraf:
Kabul edilemezdi, herkes görmeliydi'Ümit Kıvanç Gazete DuvarVideo çeken üç kişi görüyoruz. Üç genç kadın. İkisi beyaz, biri uzakta. Üçüncüsü, parmak arası terlikleriyle hafif içeri basan, yapılı, lacivert eşofman altlı, kukuletalı sweatshirt’lü olan, 17 yaşındaki lise öğrencisi Darnella Frazier. Dünyanın izlediği dokuz dakika yirmi dokuz saniyelik cinayet videosunu telefonuyla çekip Facebook’a koyan. Irkçı beyaz katil polisin yargılandığı ve üç ayrı suçtan da suçlu bulunduğu -inşallah hayatının karardığı- dünkü davada, adalete, bir uzmanın tâbiriyle, “yıldız tanık”ı temin eden genç kız. “Bugüne kadar polise karşı açılmış davalarda görülmüş en güçlü kanıt”, diyorlar bu video için.Darnella Frazier, o gün, göğsünde “Love” yazılı açık yeşil sweatshirt’üyle yanında gördüğümüz, ayaklarına epey büyük gelen terliklerle evden fırlamış kuzenini alıp birşeyler atıştırmaya çıkmış. Oraya geldiklerinde polislerin elinde debelenen George Floyd’un halini görmüş, kuzenini arkalarındaki Cup Foods’a oturtup kaldırıma gelmiş, başlamış gördüklerini görüntülemeye. Kuzeni az sonra meraklanıp çıkmış yanına gelmiş.
Darnella, yerde yatan, nefes alamadığını söyleyerek yalvaran adama baktıkça babasını, amcasını, abisini gördüğünü söyleyecek sonradan: “Acı çekiyordu. Canı yanıyordu. Dehşete düşmüştü.” Şöyle söylüyordu Darnella: “Kendisi için her şeyin bittiğini anlamış gibiydi.”
Bir şey daha var, kendisiyle yapılan görüşmelerde de mahkemede de kendini merkeze oturtmadan, sakin ama kararlı konuşan bu lise öğrencisinin söyledikleri arasında. “Hiçbir şey yapmadan duramazdım” anlamında: “Gördüğümü bütün dünya görmeliydi.”
24 Mayıs 2021
Bazı "eski devrimcilerin, sonradan olma atatürkçülerin" de mafyasever olduklarını unutmayın!
Tarih: Temmuz 2019
İşçi takımını Sedat Peker'e avuç açtırdılar
TFF 2’nci Lig takımı Zonguldak Kömürspor Kulübü Başkanı Süleyman Caner, organize suç örgütü lideri Sedat Peker ile İstanbul’da bir araya geldi.
Başkan Süleyman Caner, Peker ile görüşmesinin fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşarak, “Bizleri ikametinde misafir eden Zonguldak ve Zonguldakspor’u konuşma fırsatı bulduğumuz Reis Sedat Peker’e teşekkürlerimizi sunuyoruz” notunu yazdı.
Peker ile ne görüşmüş olabileceği merak konusu olan Caner, bununla ilgili yerel Elmas TV‘ye açıklama yaparak malumu ilam etti.
“SEDAT PEKER’İN SÖZÜ GEÇİYOR”
Dayanışma
Yalı Mahallesi Muhtarlığı'na kitap gitti!
Zonguldak Sergi Odası, İzmir (Karşıyaka) Yalı Mahallesi Muhtarlığı'na kitap desteğinde bulundu.
Muhtar Uğur Babat'ın boş bir çiviye sebze poşetini asması büyük bir yardım kampanyasını başlattı.
Yaklaşık 40 bin nüfuslu Yalı Mahallesi Muhtarı Uğur Babat öncülüğünde başlatılan kampanyaya mahalle sakinleri başta olmak üzere ülkenin birçok yerinden ve yurtdışından destek geliyor. Şemikler Pazaryeri içerisinde bulunan muhtarlık binasına ihtiyacı olanlar için sebze, kitap, ev eşyası, ayakkabı hatta ağaç fidesi ve lavanta çiçeği bırakılıyor.
Her şeyin bir tane vidaya bir poşet sebze asmasıyla başladığını anlatan Babat, “Benden gören başkaları da birer poşet daha sebze astı ve zamanla mahalleli harekete geçti. Mahalledeki her apartmanın girişine ihtiyaç sahiplerinin gelip muhtarlıktan sebzeleri alabileceği yönünde yazılar bıraktım. Bu şekilde dağıtım başladı. Zamanla pazara gelenlerin dışında mahallede oturan diğer kişilerde bana destek oldu. Sonrasında ise askıda kitap, askıda çorba, askıda ev eşyası, askıda ayakkabı, askıda ağaç fidesi, askıda lavanta ve askıda doktor uygulaması böyle başladı” diyor.
Sergi Odası, konuklarının bıraktığı kitapları gönüllü kitaplık oluşumlarına gönderiyor. Bugüne kadar elliyi aşkın noktaya kitap ve DVD film paketi gönderildi.
90'lı Yıllar: Bilmek isteyen biliyordu...
27.11.1996 - 00:00| ANKARA - MİLLİYET
23 Mayıs 2021
Bir Tripod, Bir...
![]() |
| Fotomontaj: İlker Yasin Keskin |
Pandemi nedeniyle tiyatronun dijital sahneye yönelmek zorunda kaldığı şartlarda, politik tiyatronun çok güçlü bir örneğinin Türk-İslam cephesinde meydana gelen bir çatışmanın içinden, hoyrat ve acımasız bir mafya lideri imgesine sahip bir karakterin sahne almasıyla verilebilmiş olması, hayatın sürprizlere açık olduğunu gösteren bir gelişme. Benzer bir çıkışı, sansür ve otosansürden azade sürgündeki muhalif sanatçılar dâhil, henüz hiç kimse yapamadı. Önyargılı olunmayacaksa, interaktif habercilik, video performans ve drama adına Sedat Peker’in video dizisinin bir örnek-olay olarak kabul edilmesi gerekir. Son olarak şu notu düşeyim: Daha önce Boğaziçi direnişi vesilesiyle, dijital sahneye adım atmak için sadece bir akıllı telefona ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştim. Minimum ama daha konforlu bir teknolojik donanım için “bir tripod, bir telefon kamerası yeterli” demek daha doğru olacaktır.
Bir Tripod, Bir Telefon Kamerası
Ömer F. Kurhan Mimesis
22 Mayıs 2021
Sinema/Gençlik Müzikali, %100
![]() |















































